“Tarih işbirlikçileri affetmeyecektir...”

Tarımsal eğitim ve öğretimin başlangıcının 168`inci yılı nedeni ile açıklama yapan Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Türker Savaş, “Çanakkale`nin büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya olduğunu söylemek tarihsel görevimizdir. Tarih, bu felakete göz yumanları yardım ve yataklık yapanları, işbirlikçileri affetmeyecektir” dedi.

468
 
Tarımsal eğitim ve öğretimin başlangıcının 168`inci yılı nedeni ile dün Cumhuriyet Meydanı`nda bir tören düzenlendi. Tören Ziraat Mühendisleri Odası ve ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Dekanlığı adına çelenk sunumları ile başladı. Saygı duruşu ile devam eden törende konuşma yapan Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Türker Savaş, “Ülkemiz tarımının geldiği noktanın istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. 24 Ocak 1980 tarihinde ülkemiz ekonomisi ve toplumsal yaşamı için bir kırılma noktası olan, kamuoyunda `24 Ocak kararları` olarak bilinen kararlarla uygulamaya konulan neo-liberal politikalar, diğer sektörleri olduğu gibi ülkemiz tarımını da etkilemiştir. Dünyada kendine yetebilen sayılı ülkelerden birisi olan Türkiye, uygulanan politikalar sonucu, net bir tarım ürünü ithalatçısı ülke olmuş, dışarıya bağımlı hale getirilmiştir. 2011 yılında tarım sektöründe verilen 3 milyon 591 bin USD dış ticaret açığı tablonun ne kadar endişe verici boyutta olduğunu ortaya koymaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlamak üzere savaşlardan yorgun ve yoksul düşmüş bir ülkenin her türlü zorluklarla ve kıt olanaklarla kurduğu tesisler, özelleştirme uygulamaları sonucu, arsa değerlerinin bile altında haraç-mezat satılmıştır. Başta tohumluk olmak üzere, gübre, ilaç vb. her türlü tarımsal girdi üretimi ve tarım ürünlerinin pazarlanması, uluslararası tekellere ve küresel sermayeye teslim edilmiştir. Temiz, sağlıklı, güvenilir hububat tohumluğu üreten ve damızlık hayvan ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan Tarım İşletmeleri ile üreticinin sigortası olarak görülen Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve YEMSAN gibi Kamu İktisadi Teşekküllerinin özelleştirilmesi bunun en belirgin örneklerdir. Uygulanan politikalar sonucu tarım sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıladan (GSYH) aldığı pay 2000 yılında yüzde 13,5 iken, 2010 yılında yüzde 9,4`e düşmüştür. Tarımsal üretimin karlılığını yitirmesi sonucu, son 15 yılda kırsal nüfus 6 milyon kullanılan arazi miktarı ise 3 milyon hektar azalmıştır. 1981-2011 döneminde büyük ve küçükbaş hayvan varlığımız 85 milyondan 45 milyona düşmüş, başka bir deyişle 40 milyon baş azalmıştır. Hayvan sayısındaki azalma kırmızı et tüketimine de yansımış, 1985 yılında kırmızı et tüketimi kişi başına 10 kg iken günümüzde 6,5 kg`a düşmüştür. Ayrıca ülkemiz et için canlı hayvan ithal etmek durumunda bırakılmıştır” dedi.
 
 
Toprakların tarım dışı kullanılması
“Diğer önemli bir sorun tarım topraklarının tarım dışı amaçla kullanılmasıdır” diyen Savaş, “Ülkemizin en verimli ovaları imara açılarak, tarım toprakları üzerine kentler ve sanayi tesisleri kurulmaya ısrarla devam edilmektedir. Mevcut tarımsal üretim miktarının kendi nüfusumuzun beslenmesi için yeterli olmadığı düşünüldüğünde, topraklarımızın tarımsal amaç dışında kullanılması, kentleşme, sanayileşme baskısı ve ilimizde olduğu gibi madenlerin, yanlış yerlere kurulan termik santrallerin, çimento fabrikalarının, taş ocaklarının tehdidi altında kalması geleceğimiz adına endişe vericidir. İlimiz ve bölgemizde son yıllarda çok uluslu şirketlerin madencilik faaliyetleri ile termik santrallerin kuruluş çalışmaları yoğunlaşmıştır. Türkiye`deki toplam kurulu gücün yaklaşık dörtte birine karşılık gelen toplam 14 bin megavat gücündeki termik santrallerin ilimize kurulması planlanmaktadır. Termik santrallerin ve çimento fabrikalarının bacalarından doğaya salınan kül ve zehirli gazların oluşturacağı asit yağmurları ile metalik maden işletmelerinin tarım alanlarımıza, su kaynaklarımıza ve ormanlarımıza olan olumsuz etkileri düşünüldüğünde Çanakkale`nin büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya olduğunu söylemek tarihsel görevimizdir. Tarih, bu felakete göz yumanları yardım ve yataklık yapanları, işbirlikçileri affetmeyecektir” ifadelerini kullandı.
 
“Odamız mücadelesine devam edecektir”
“Yaşam alanlarımızın korunması için, Odamız Çanakkale Çevre Platformunun diğer bileşenleriyle birlikte çalışmalarını sürdürmektedir” diyen Savaş, Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası`nın demokratik ve hukuki mücadelesini sürdüreceğini söyledi. Savaş, “Bu bağlamda termik santraller ve metalik madencilik işletmelerinin ÇED raporlarına karşı iptal davaları açılmıştır. 1 adet termik santral kurulumu ve 7 adet maden işletmesinin olumlu ÇED raporlarının iptaline ilişkin İdare Mahkemesine açmış olduğumuz davada yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Odamız bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da demokratik ve hukuki zeminde mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. Geride kalan son bir yıla bakıldığında ülkemizin toplumsal belleğe kazınacak pek çok olayı yaşadığını görmekteyiz. Bunların en başında Taksim `Gezi Parkı` eylemleri olarak adlandırılan eylemler gelmektedir. `Topçu Kışlası ve Taksim Yayalaştırma Projesine` karşı protesto haklarını kullanan insanlara uygulanan şiddet 79 ilde ve milyonlarca insan tarafından günlerce protesto edilmiştir. Milyonlarca insanın katıldığı bu gösteriler, İsrail`in Filistin`de kullandığı yöntemleri aratmayacak düzeyde şiddet kullanılarak engellenmeye çalışılmış, 7 gencimiz yaşamını yitirmiş, onlarcası atılan biber gazı kapsülleri ile gözlerini kaybetmiş, toplam 8163 kişi yaralanmıştır. Yaşananlardan sonra siyasi iktidar kendisine muhalif olarak gördüğü tüm unsurları etkisizleştirmek için bir dizi adımlar atmaya başlamış, torba yasa ile geçirilen 3194 sayılı yasa değişikliği ile TMMOB`in yetkileri kısıtlanmış, gelirleri azaltılarak güçsüz bırakılmaya çalışılrak, mesleki denetim görevleri engellenmek istenmiştir. Örgütlü gücüne ve halkına güvenen TMMOB saldırılara sonuna kadar direnecektir. Yılın son günlerine ise yolsuzluk skandalları damgasını vurmuştur. İş adamları, bürokratlar ve bakan çocuklarının adlarının karıştığı rüşvet çarkı, evlerde bulunan içi Amerikan dolarları ile dolu ayakkabı kutuları ve para kasaları toplumsal belleklerden silinmeyecektir. Yargının hiçbir müdahale olmaksızın bağımsız olarak görevini yapmasını, tüm kirli ilişkilerin açığa çıkarılmasını talep ediyoruz. Bugün aynı zamanda çalışan gazeteciler günü; bu vesileyle kamunun haber alma hakkı uğruna ağır koşullarda çalışan gerçek gazetecilerin günlerini kutluyoruz” sözleri ile konuşmasını tamamladı.
Paylaş