Tabiatı Koruma Kanunu’nun TBMM’den geri çekilmesi gerektiği belirten CHP Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan; “Gelecek nesilleri mutlu ve refah düzeyi yüksek bir ortamda yaşatmanın yolu, çağdaş toplumlarda hakim olan kalkınma anlayışının yaşama geçmesiyle mümkündür. Bu anlayış; insanın yaşam kalitesini geliştiren, büyüme ve üretimin dengeli paylaşımını sağlayan anlayıştır. Bu amaçla hazırlanması gereken tabiatı ve biyolojik çeşitliliği koruma kanunu tasarısı, gerek hazırlık süreci, gerekse doğanın korunmasına yaklaşımı açısından endişe verici tehditler taşımaktadır. Tasarının hazırlık aşamalarında ve meclis komisyon süreçlerinde bilimsel çevrelerin, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve koruma alanlarının çevresinde yaşayanların görüş ve önerilerinden yararlanılmamıştır. Karar alma mekanizmalarının içine dahil edilmemişlerdir. Tasarı, elimizde kalan son doğal yaşam alanlarını bir kaynak deposu olarak görmekte, doğal varlıkları ticari meta gibi düşünmektedir. Yani, tasarıda nasıl koruruz değil, nasıl kullanırız anlayışı egemen olmuştur. Tasarıyla, doğal zenginlik açısından öne çıkmış ve tüm dünya ile paralel koruma altına alınmış, milli parklarımızın, doğal sit alanlarımızın, yaban hayatı koruma sahalarımızın, uluslararası öneme sahip sulak alanlarımızın yatırımcıların arazi edinme ve işletme taleplerine karşılık elden çıkmasının önü açılmaktadır. Bundan sonra herhangi bir alanın koruma altına alınması, koruma altındaki bir alanın sınırlarının değiştirilmesinde bakanlık tek yetkili olmuş, bilim insanları, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve yöre halkı sürecin dışına çıkarılmıştır” dedi.
Soydan’dan hükümete uyarı
İleride telafisi mümkün olmayacak çevre sorunlarının yaşanmaması için hükümeti uyaran Soydan, CHP olarak tasarının geri çekilerek, katılımcı ve koruma anlayışının hakim olduğu bir anlayış çerçevesinde yeniden hazırlanmasını talep ettiklerini ifade ederek; “Ülkemizdeki korunan alanların sayısı ve yüzey alanları bir çok Avrupa ülkesinin ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle kabul edilen hedeflerin çok gerisindedir. Ülke yüzölçümünün yaklaşık %4 civarında olan korunan alanlarımızın daha da artırılması, var olanların da daha iyi korunması gerekiyor. Tasarı ile gerçek ve tüzel kişilerin önerileriyle daha önce belirlenmiş olan koruma alanlarının sınırlarının değişebileceği, kısmen veya tamamen farklı statü kapsamına alınabileceği veya koruma kararlarını kaldırma olanağı getirilmektedir. Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve AB yaklaşımı dikkate alındığında, Türkiye’nin zaten yeni korunan alanlar ilan etmesi ve var olanları daha etkili bir şekilde koruması gerekirken, tasarıda “yeniden değerlendirme” adı altında mevcut korunan alanlarımızın dahi koruma güvencesinden mahrum kalması ciddi sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır. Bugün bu uyarımızı, tüm topluma sizler aracılığıyla yapmak istiyoruz. CHP olarak ileride telafisi mümkün olmayacak çevre sorunları yaşamamak için hükümeti uyarıyor ve tasarının geri çekilerek, katılımcı ve koruma anlayışının hakim olduğu bir anlayış çerçevesinde yeniden hazırlanmasını talep ediyoruz. Aksi takdirde hep birlikte milli parklarda, koruma alanlarında, doğal yaşam alanlarında yeni talan şekillerine şahit olacağız” diye konuştu.
“Yaşanılabilir bir ülke bırakmak istiyoruz”
“AKP’nin ve tasarının amacı, koruma alanlarını artırmak, mevcut olanları daha iyi korumak değil, mevcut korunan alanları rant uğruna kullanıma ve işletmeye açmaktır” diyen Soydan şu şekilde konuştu: “Bizler milli parkların, doğal koruma alanların içerisinde nükleer santral, HES ve otel inşaatlarının ‘üstün kamu yararı’ anlayışı çerçevesinde yapılmasını ve bu konuda tek yetkilinin bakanlık olmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Kullanma değil, koruma anlayışının hakim olduğu bir tasarı istiyoruz. Tek yetkili olarak bakanlığın değil geniş katılımlı sivil toplum kuruluşlarının, bilim insanlarının ve yöre halkının söz sahibi olacağı bir yönetim anlayışının yaşama geçirilmesini istiyoruz. Bizlere armağan edilen oksijen deposu doğa harikası cennet mekanımız Kazdağları`nda uluslararası şirketlerin çıkarları uğruna maden arama ve işletme faaliyetlerini istemiyoruz. Kazdağları`na, Munzur Vadisi`ne, Manyas Gölü Kuş Cenneti`ne, İkizdere Havzası`na, Büyük Menderes Deltası`na, Küre Dağları`na, Gediz Ovası`na, Gelibolu Tarihi Milli Parkı`na her türlü inşaat yapılmasını bir cinayet, bir çevre katliamı olarak görüyoruz… Bizler, Atatürk Orman Çiftliği’ne, Belgrad ormanlarına çok yıldızlı rezidansların yapılmasını istemiyoruz. Kazdağları`nın madenciler tarafından delik deşik edilmesini istemiyoruz. Kuş cennetinin hava alanına dönüştürülmesini istemiyoruz. Yüzlerce HES’in Karadeniz`in derelerini akmaz hale getirmesini istemiyoruz. Datça’nın son koyunun betonlaşmaya teslim edilmesini istemiyoruz. İstanbul Boğazı’nın eşsiz doğa güzelliğinin gökdelenlere kurban edilmesini istemiyoruz. Bizler, CHP olarak gelecek nesillere yaşanılabilir bir ülke bırakmak istiyoruz. Bu nedenle, tabiatı, doğayı, çevreyi, yaşam alanlarımızı, hükümetin hazırladığı tabiatı ve biyolojik çeşitliliği koruma kanundan korumak zorundayız.”