“Sularımızın kirlenmesine izin vermeyiz”

Çanakkale’de geleneksel hale getirilen 2. Atikhisar Kır Şenliği kapsamında bir araya gelen vatandaşlar, Kazdağları’nda çok uluslu altın şirketlerine tepki göstererek suyuna sahip çıktı. Suyun önemine dikkat çekildiği şenlikte Kazdağları’nın korunması gerektiğine vurgu yapıldı. Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı bulunduğu anımsatılan konuşmalarda, 200 bin insanın su ihtiyacını karşılayan su kaynaklarının çok uluslu altın şirketleri tarafından siyanürle kirletilip bu insanlara yaşam hakkı tanınmak istenmediği gerçeği katılımcılar ile paylaşıdı..

792
 
Şenlikte bir konuşma yapan Çevre Meclisi Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Türkeş, sondaj çalışmaları nedeniyle halkın içme suyunun kullanılamayacak derecede kirleneceğini belirterek; “Çanakkale`mizin içme suyu, ekolojik ve tarımsal zenginlikleri ve olanakları, Biga Yarımadası Çanakkale ve Kaz Dağı Yörelerinde yapılacak olan tüm maden işletmeciliği yatırımlarından daha fazla kamu yararına sahiptir. Bu kapsamda Atikhisar Barajı su toplama havzasında baraj gölüne 500 m uzaklıkta yapılması planlanan altın madenciliği, aynı zamanda "Çevre Kanunu" ve "Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği" gibi ilgili yasa ve yönetmeliklere, en az onlar kadar önemlisi taraf olduğumuz uluslarası ve bölgesel çevre antlaşmalarına ve süreçlerine aykırıdır” dedi.
 
 
Sorumluluk çağrısı
Çanakkale halkının suyuna sahip çıkma duygusunun giderek arttığını ifade eden Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant; “Çanakkale’deki bazı köylerde altın madeni sondajları yapılıyor. Sondajlar bitmek üzere ve yakında işletmeye geçilecek. İşletmeye geçerlerse bu barajın suları zehirlenecek. Yer altı suları tamamen zehirlenecek. Buradan su içen herkesin yaşamı risk altına girecek. Bu sorun hepimizin sorunudur. Bu soruna hep beraber sahip çıkıp mücadele etmeliyiz” dedi.
 
 
Meydanlardan gelen ses 
Çanakkale Çevre Platformu ve Kent Konseyi Çevre Meclisi üyeleri Çanakkale’nin suyuna sahip çıkmak ve maden arama çalışmalarının durdurulması çağrısında bulunmak için meydanlardaydı. Cumhuriyet meydanında yapılan açıklamada “Su toplama havzamızdan elinizi çekin” çağrısında bulunuldu. “Çanakkale Suyuna Sahip Çıkıyor”, “Atik Hisar Atık Hisar Olmasın” pankartları ve “Çekin Elinizi Kazda-ğından”, “Kazdağında Zafer Direnenlerin Olacak” ve “Siyanürcü Şirket Memleketi Terket” yazılı dövizlerle tepkiler dile getirildi.
 
 
 
Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi ile Çanakkale Çevre Platformu’nun organize ettiği ve Çanakkale Belediyesi, UEDAŞ, Kızılay Derneği Çanakkale Şubesi, Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü, Makine Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Çanakkale Şubesi, Sağlık Çalışanları ve Emeklileri Derneği, Tabip Odası Çanakkale Şubesi ve Çanakkale Barosu`nun katkılarıyla gerçekleştirilen 2. Atikhisar Kır Şenliği’ne akın eden vatandaşlar, suyun önemine dikkat çekip Kazdağları’nın korunması gerektiğini savundu. 
 
Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı bulunduğu anımsatılan konuşmalarda, 200 bin insanın su ihtiyacını karşılayan su kaynaklarının çok uluslu altın şirketleri tarafından siyanürle kirletilip bu insanlara yaşam hakkı tanınmak istenmediğine vurgu yapıldı. Suyun önemine dikkat çekmek amacıyla organize edilen kır şenliği, bölgedeki 200 bin kişinin su ihtiyacının karşılandığı Atikhisar Barajı Kayadere Köyü Çamlık alanında gerçekleştirildi. Belediye Başkan Vekili Muharrem Erkek, Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Prof. Dr. Murat Türkeş, Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant, CHP İl yönetim Kurulu üyeleri, Emek Gençliği, CUMOK, ÇYDD ve Çanakkale Makine Mühendisleri Odası ile çevre köylerden gelen köylü kızlar ve yüzlerce Çanakkaleli katıldı.
 
Şenlikte bir konuşma yapan Çevre Meclisi Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Türkeş, Çanakkale’nin su kaynaklarına ve ekolojik/coğrafi zenginliklerine sahip çıktığını söyledi. suyun önemine dikkat çeken Türkeş; “Su, yaşamın olmazsa olmaz en önemli ama hızla yok edilen ve kirletilen stratejik bir kaynağı, sağlıklı ekonomilerin ve mutlu toplumların temel taşlarından biridir. Bu nedenle, Türkiye gibi su zengini olmayan bir ülkede; su kaynakları, gıda güvenliğini ve tarımsal üretimi arttırmaya; kırsal, kentsel, enerji ve sanayi amaçlı kullanımlar için gerekli olan suyu sağlamaya; halkın yaşam niteliğini ve düzeyini yükseltmeye; yalnız insanların değil doğadaki tüm canlıların yararına ve etkin bir biçimde korunup geliştirilmesine yönelik olarak akılcı ve bilimsel ilkelere göre yönetilmelidir. Ayrıca, her stratejik konuda olduğu gibi, su kaynaklarının yönetimi de Kamu`nun elinde ve denetiminde olmalı; suyun ticari bir metaya dönüşmesi engellenmelidir. Sularımız konusundaki bu tehlikeli gelişmeleri izlerken, barışın kenti Çanakkale`mizi çok daha büyük bir tehlikenin beklediğini gördük. Güzel kentimizin tek ve biricik temiz içme ve kullanma su kaynağı olan Atik Hisar Barajı havzasını çevreleyen dağlarda bugüne değin jeolojik katmanların ve kayaçların içerisinde kararlı şekilde duran ağır metallerin açığa çıkmasına da yol açacak olan siyanürlü altın/gümüş maden işletmeciliği etkinlikleri çok yakında başlamak üzeredir” dedi.
 
 
“Suyumuz kullanılamayacak derecede kirlenecektir”
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası`nın 56. maddesinde de belirtildiği gibi, ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak çevre kirlenmesini önlemek devletin ve yurttaşların görevidir’ diyen Türkeş; “Çanakkale`mizin içme suyu, ekolojik ve tarımsal zenginlikleri ve olanakları, Biga Yarımadası Çanakkale ve Kaz Dağı Yörelerinde yapılacak olan tüm maden işletmeciliği yatırımlarından daha fazla üstün kamu yararına sahiptir. Bu kapsamda Atikhisar Barajı su toplama havzasında baraj gölüne 500 m uzaklıkta yapılması planlanan altın madenciliği, aynı zamanda "Çevre Kanunu" ve "Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği" gibi ilgili yasa ve yönet meliklere, en az onlar kadar önemlisi taraf olduğumuz uluslarası ve bölgesel çevre antlaşmalarına ve süreçlerine aykırıdır. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği`nin 16. Maddesi, içme suyu havzalarının nasıl korunacağını açıkça tanımlamıştır. Biga Yarımadası Çanakkale ve Kaz Dağı Yörelerinde gerçekleştirilecek olan madencilik etkinlikleri sırasında ve sonucunda, dağlar, yaylalar ve ovalarımızın coğrafi ve ekolojik dengesi bozulacak, madencilik etkinliklerinden kaynaklanacak toz bulutları ve bütün ağır metaller havzayı besleyen derecikler ve sel sularıyla Atikhisar Barajına taşınarak suyumuz kullanılamayacak derecede kirlenecektir. Bunun sonucu olarak baraj havzasında, hatta uzak çevrelerinde bile tarım ve hayvancılık yapılamayacak, ormanlar yağmalanacak, kurtlar, kuşlar, böcekler kısacası tüm yaban yaşamı yok edilecek, belki de Sarıçay Havzası`ndaki tüm köylerimiz ve Çanakkale`miz temiz içme suyundan yoksun kalabileceği için göçmek zorunda kalabilecektir. Dünyada bunun örnekleri vardır. Bu yüzden, doğal çevreyi, su kaynaklarımızı ve canlı yaşamını tümüyle yok edebilecek olan bu madencilik etkinliklerini durdurmak ve çocuklarımızın geleceğini kurtarmak zorundayız” diye konuştu.
 
Nalbant; “Sularımızın zehirlenmesine izin vermeyeceğiz”
Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant ise, 2.’si düzenlenen Atikhisar şenliklerine katılımın yoğun olduğunu ifade ederek; “Halkımızın suyuna sahip çıkma duygusu giderek artıyor. Atikhisar Barajı Çanakkale’nin içme ve kullanma suyunu temin eden bir barajımız. Şu anda barajın su toplama havzası çok temiz. Hepimiz bu sulardan içiyoruz. Tarımsal üretimde de kullanıyoruz. Ancak bazı köylerde altın madeni sondajları yapılıyor. Sondajlar bitmek üzere ve yakında işletmeye geçilecek. İşletmeye geçerlerse bu barajın suları zehirlenecek. Yer altı suları tamamen zehirlenecek. Buradan su içen herkesin yaşamı risk altına girecek. Bu nedenle şenliği başlatıyoruz ama hedefimizde sadece Atikhisar Barajı yok. Kazdağlarının tümü var. Çünkü çok uluslu altın tekelleri Kazdağları’nı ipotek altına aldılar. Bütün yer altı kaynaklarını yok ettiler. Temiz su içen insanlar damacana ile su içmek zorunda kaldılar. Bu sulardan içen insanlar hastalanmaya başladı. Bu sorun hepimizin sorunudur. Bu soruna hep beraber sahip çıkıp mücadele etmeliyiz. Bu mücadeleyi burada sürdürüyoruz. Kar topu gibi artarak mücadelemiz devam edecek” dedi.
 
Çanakkale sularını kirletecek altın madeni işletmeciliğine karşı Çanakkale’nin yanı sıra köylerde de ciddi bir mücadelenin sürdüğünü kaydeden Belediye Başkan Vekili Muharrem Erkek, sularına sahip çıkan halkı tebrik ederek her zaman yanlarında olduklarını dile getirdi.
 
 
“Bizim altınımız; elmadır, kirazdır, zeytindir” , “Siyanürsüz doğa, özgür Kazdağı” , “Ölüler altın takmaz”, “Altıncı filo Kazdağları’ndan defol” şeklinde pankartlarının asıldığı piknik alanında yerel sanatçılar tarafından seslendirilen özgün müzik ve halk müziği ile birlikte uçurtma gösterileri de yapıldı. Çeşitli yarışmaların düzenlendiği piknik alanında halk suyun önemine dikkat çekip Kazdağları’nda yaşanan çevre felaketlerine ise tepki gösterdi.
 
 
 
Meydanlardan gelen ses
Çanakkale Çevre Platformu ve Kent Konseyi Çevre meclisi üyeleri Çanakkale’nin suyuna sahip çıkmak için meydanlardaydı. Cumhuriyet Meydanında yapılan basın açıklamasına CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, CHP Çanakkale İl Başkanı Hamza Karagöz,  sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
 
Çevreciler tepkilerini yazdıkları dövizlere de yansıttı.  “Çanakkale Suyuna Sahip Çıkıyor”, “Atik Hisar Atık Hisar Olmasın” pankartları ve “Çekin Elinizi Kazdağından”, “Kazdağında Zafer Direnenlerin Olacak” ve “Siyanürcü Şirket Memleketi Terket” yazılı dövizlerle tepkiler dile getirildi.
 
Çevre Platformu ve Kent Konseyi Çevre Meclisi adına bir basın açıklaması yapan Filiz Ceylan Tekin “Bölgemizde Kirazlı köyü ve havzasında yürütülen sondaj çalışmaları daha şimdiden birçok köyün sularını kirletmiş, yer altı su kaynaklarında hesap edilemez zararlara sebep olmuştur. Çanakkale`nin tek içme suyu kaynağı olan Atık hisar barajı su toplama havzası içinde, siyanürlü altın üretimi yapmaya yeltenmek, temiz su kaynaklarımızı zehirleyecek, toprakta uyuyan ağır metalleri ortaya çıkaracaktır. Bu durum yaratacağı etkiler nedeniyle düpedüz bir toplu cinayet söz konusudur. 5177 sayılı Maden Yasası Talan Yasasıdır” dedi.
 
 
“Çevresel felaketlere sürükleniyoruz”
"Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı" maddesinin ilgili uluslar arası metinler ve anayasalarda yer aldığını ancak, bu konudaki ihlallere adı geçen örgütler ve devletler, hükümetlerin adeta teşvik edici durumda olduğunu ifade den Tekin; “Çevre hakkı, bugün en fazla ihlal edilen hakların başında gelmektedir. Çevre haklarının ihlal edildiği bir dünyada ve tek tek ülkelerde, insan haklarının " bütüncül" olarak kullanılabilmesi, önemli ölçüde ve neredeyse imkânsız hale gelmektedir.Yürütmeyi, yasamayı ve yargı organlarını uyarıyoruz Bu bir ekmek, su ve yaşam hakkı mücadelesidir. Hiçbir kamu yararı bulunmayan yöremizdeki Altın Maden İşletmeciliğini başlatmayınız ve yeni yasal düzenlemeler yaparak tüm arama ruhsatlarını iptal edip, sondajları durdurunuz.”dedi
Paylaş