Sendika binasında basın açıklaması yapan KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Yürütme Kurulu Başkanı Telat Koç, 28-29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara`da gerçekleştirilen eylemde KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve pek çok siyasi parti, Demokratik Kitle Örgütü yönetici ve üyelerinin bulunduğu 502 kişi hakkında açılan dava ile ilgili kamuoyunu aydınlattı. Çocukların ve ülkenin geleceğinden kaygı duyan herkesi, AKP’nin giderek artan zulmü karşısında omuz omuza olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağıran Koç; “AKP iktidarının toplumsal muhalefete gözdağı vermek için yargıyı seferber ederek açtığı davalara her gün bir yenisi eklenmektedir. Bu davalardan birisi de “sahte” sendika yasasına ve piyasacı-muhafazakâr 4+4+4 eğitim yasasına karşı 28-29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara’da Konfederasyonumuzun gerçekleştirdiği eylemde polis şiddeti ile karşı karşıya kalan, aralarında KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve pek çok siyasi parti, Demokratik Kitle Örgütü yönetici ve üyelerinin bulunduğu 502 kişi hakkında açılan davadır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı davanın ilk duruşması 13 Ocak Pazartesi günü başladı ve 5 gün boyunca devam edecektir. Davanın ilk duruşmasının başlayacağı 13 Ocak 2014 Pazartesi günü emek ve demokrasi güçleri saat 12.00 de Ankara Adliyesi önünde toplanarak, saat 12.30’da Uluslararası konfederasyon, federasyon ve sendikaların temsilcilerinin de katılımıyla basın açıklaması yaptılar” dedi.
“28-29 Mart`ta ne olmuştu?”
“Hatırlanacağı üzere kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen, çocuklarımızın ve ülkenin geleceği açısından son derece önemli düzenlemeler içeren yasal düzenleme ve kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan “sahte” sendika yasası için geçen yıl düğmeye basılmıştı” diyen Koç; “AKP, sendikal hak ve özgürlüklerimizi, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren böylesine önemli düzenlemeleri emek örgütlerinin, bilim insanlarının, ailelerin ve diğer tüm toplumsal kesimlerin itirazlarına kulaklarını tıkayarak hayata geçirmek için seferber olmuştu. Sadece kamu emekçilerinin değil toplumun geniş kesimlerini doğrudan ilgilendiren düzenlemelere karşı her zaman sorumluluklarının gereğini yerine getirmiş olan Konfederasyonumuz, bu dönemde de meşru ve yasal hakkını kullanmakta tereddüt etmemiştir. Demokratik tepkilerini göstermek ve seslerini duyurmak için başta eğitim emekçileri olmak üzere Türkiye’nin tüm illerinden yola çıkan binlerce kamu emekçisi 28 Mart Çarşamba günü Ankara’da bir araya gelmiştir. Hiçbir yasal engel olmamasına rağmen Ankara Valiliğinin “olay çıkar” gibi son derece taraflı bir bakış açısı ve “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine Muhalefet Edileceği” gerekçesiyle eylemi yasaklamış, ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelmek için otobüslerle yollara çıkan arkadaşlarımız, kimi zaman “kimlik kontrolü” bahanesiyle, kimi zaman “otobüste ceset torbası yok” gibi ilginç gerekçelerle engellenmeye çalışılmıştır. Bu zor şartlar altında eşit, parasız, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim hakkı taleplerini duyurmak için Ankara`ya ulaşan kamu emekçileri 28 ve 29 Mart tarihlerinde AKP`nin ileri demokrasisinin ritüeli haline gelen gaz bombasına, tazyikli suyuna ve copuna maruz kalmış, birçok üyemizle birlikte yaşlısından gencine eyleme katılan tüm yurttaşlar bu sert polis şiddetine maruz kalarak yaralanmıştır. İşte bugün görülmeye başlanacak dava çocuklarının ve ülkelerinin geleceğine sahip çıkarak demokratik haklarını kullandıkları için polis şiddetine maruz kalan, yaralananlar hakkında açılan bir davadır” şeklinde konuştu.
“Bu dava, haklı mücadelemizin kanıtıdır”
Koç şu şekilde konuştu: “Öncelikle bilinmelidir ki bugün başlayacak olan davada yargılanacak olan sadece 502 kişi değil; eşitlik ve özgürlüğün onurlu mücadelesi, insan hakları ve demokrasi yargılanmaktadır. Bugün yolsuzluklarıyla, kirli ilişkileriyle tüm pislikleri ortaya dökülen rejimin sahipleri/ortakları, haksızlık ve hukuksuzluk üzerine inşa ettikleri bu düzende halka hesap vermek yerine onurlu bir yaşam mücadelesi verenleri yargılamaktadır. Bugün hırsızlar değil, bugüne dek ürettikleri, emekleri ve hakları yağmalanan emekçi halk yargılanmaktadır. Uluslararası konfederasyon, federasyon ve sendikaların da yakında takip ettikleri ve 25`e yakın temsilcilerinin duruşmaları izlemek için gelecekleri bu dava aynı zamanda ülkemizin demokratik haklar ve sendikal özgürlükler konusunda bir kez daha sınıfta kaldığının, AKP`nin baskı ve şiddetle ördüğü korku düzeninin hala devam ettirilmek istendiğinin bir kanıtıdır. En önemlisi bu dava, haklı mücadelemizin kanıtıdır. Bizler, bu topraklarda gerçek bir demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin de ağır olduğunu biliyor ve "hak verilmez mücadeleyle alınır" ilkesiyle haklı, meşru mücadele çizgimizden de asla geri adım atmayacağımızın bilinmesini istiyoruz. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğinden kaygı duyan herkesi, AKP’nin giderek artan zulmü karşısında omuz omuza olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”