“Sivas olayları hukuk ayıbımızdır”

Çanakkale`de hem siyasiler hem de sivil toplum örgütleri yaptıkları açıklamalarla Sivas katliamını gerçekleştirenleri ve destekçilerinin mahkeme önüne çıkartılarak cezalandırılmasını talep etti.

1040
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Baro Başkanı Bülent Şarlan, Eğitim-Sen Çanakkale Yürütme Kurulu ve ADD Çanakkale Şube Başkanı Necmi Akyalçın, Sivas katliamının 20 .yıldönümü nedeniyle açıklama yaptılar.
 
 
Gökhan`dan Sivas mesajı
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Sivas Katliamı`nın 20. yıldönümü nedeniyle anma mesajı yayınladı. Anma mesajında Başkan Ülgür Gökhan; “2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Otel’de yaşanan trajedinin, o büyük ayıbın üzerinden 20 koca yıl geçti. Aradan geçen yıllar, ne o gün orada yaşananların hazinliğini silmeye yeter ne de Madımak Otel’de acımasızca ölüme terkedilen canların hala yankılanan haykırışlarını susturmaya. Bugün geriye dönüp yaşananları silmek elimizde değil elbet, ama unutmayarak, unutturmayarak, anarak yaşam hakkı acımasızca elinden alınan aydınlarımızı, sanatçılarımızın hatırasını yaşatmak mümkün” ifadelerine yer verdi.
 
 
“Sivas olayları hukuk ayıbımızdır”
Sivas katliamının 20. yıldönümü nedeniyle açıklama yapan Baro Başkanı Av. Bülent Şarlan, “Sivas olayları hukuk ayıbımızdır” dedi. Madımak olayları da olarak bilinen Sivas katliamınınasıl suçlularının halen belirlenemediği karanlık süreçte, yaşamını çok acı bir biçimde yitirenleri dün olduğu gibi bugün de üzüntüyle andıklarını belirten Baro Başkanı Bülent Şarlan; “Bundan 20 yıl önce, 2 Temmuz 1993 yılında, Sivas’ta, Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’nin yapıldığı sırada, 35 kişinin yanarak ölmesine sebep olan ve “Madımak Olayları” olarak da bilinen katliamın yıldönümündeyiz. Faillerinin, hukuk tanımazlardan olduğu ve maalesef asıl suçluların halen belirlenemediği bu karanlık süreçte yaşamını çok acı bir biçimde yitirenleri dün olduğu gibi bugün de üzüntüyle anıyoruz. Bu üzüntüyle birlikte geçen 20 yıllık süre zarfında adaletin tecelli etmesi ve suçluların cezalandırılması adına yapılan girişimlerin cılızlığı, sonuçsuzluğu, zamanaşımı bahaneleri ve hatta oyalayıcı tutumu bir davanın pasifize edilmesinin ötesinde hukukun etkisizleştirilmesi anlamına da geldiği apaçık ortadadır” dedi. Şarlan sözlerine şu şekilde devam etti: “Sivas olaylarında yakılan ve yakan ateş sönmüş olsa da yakınlarını ve sevdiklerini bu olayda yitirenler başta olmak üzere adalete inananların ve hukuku üstün tutanların içindeki yangın sönmemiştir. Tarihimizin bu karanlık sayfasına menfur bir biçimde imza atan sadece maşaların değil asıl faillerin de cezalandırılması, suçları cezasız bırakmayacak hukuk sisteminin kurulması en büyük dileğimizdir. Bu vesileyle Sivas olaylarında yaşamını yitiren 35 kişiye Allahtan rahmet, ailelerine ve bu olaya hassasiyetle yaklaşanlara başsağlığı diliyorum.”
 
 
“Yüreğimiz yanıyor”
Eğitim Sen Çanakkale Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada, “Sivas Katliamı’nın Ateşi, 20 yıldır yüreklerimizi yakmaya devam ediyor” dendi. Sivas katliamının 20. yıldönümü nedeniyle yazılı açıklama yapan Eğitim Sen Çanakkale Yürütme Kurulu yetkilileri; “2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan ve “insanlık suçu” olarak tarihe geçen devlet destekli katliamın üzerinden tam 20 yıl geçti. 20 yıldır yüreğimizi yakan Sivas katliamını yapanları, onları kışkırtanları, devletiyle, hükümetiyle, yargısıyla ve çarpık demokrasi anlayışı ile 20 yıldır katilleri koruyup kollayanları lanetliyoruz. Sivas katliamı, Türkiye’de yaşayan çeşitli inanç ve mezheplerden halklarımızın umudu ve aydınlık geleceği olan aydın, yazar ve sanatçıların da içinde olduğu 35 insanın ırkçı-gerici güçler tarafından katledilmesiyle insanlık tarihe “kara bir leke” ve büyük bir utanç olarak geçmiştir. Sivas katliamı, tıpkı 1 Mayıs 77 katliamı, Malatya, Maraş, Çorum, Gazi Mahallesi katliamları gibi bilinçli bir şekilde karanlıkta bırakılarak unutturulmak istenmiş, önceki katliamlar gibi, arkasındaki karanlık güçler bilinçli olarak açığa çıkarılmamış, katilleri korunarak yaşanan katliamlar unutturulmak istenmiştir. Geçmişte Maraş’ta, Çorum’da ve ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan katliamları tertip eden ve faillerini koruyan zihniyet aradan geçen 20 yıla rağmen bugün de varlığını sürdürmektedir. Gezi eylemleri sırasında polis kurşunuyla öldürüldüğü açıkça belli olan Ethem Sarısülük’ün katilini koruyanlar, Lice’de karakol yapımına karşı demokratik tepkisini gösterirken asker kurşunuyla öldürülen 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın katilini koruyanlar ile Sivas katliamını yaptıran ve katillerini koruyan zihniyet aynıdır” dediler.
 
“Katliamı gerçekleştirenleri öfkeyle lanetliyoruz”
Sivas katliamını gerçekleştirenleri ve destekçilerini büyük bir öfke ile lanetlediklerini ifade eden Eğitim Sen Çanakkale Yürütme Kurulu yetkilileri, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi: “AKP iktidarının, geçtiğimiz yıllarda Sivas’ta katliam anması yapmayı yasaklayacak kadar ileri gitmesi, katliamı açıkça sahiplendiğini göstermiştir. 20 yıl önce Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yaparak katliamı açıkça sahiplendiğini gösteren bazı şahısların, bugün iktidar partisi saflarında milletvekili, hatta bakan olarak görev yapıyor olması, başka bir söze gerek bırakmamaktadır. Türkiye’de geçmişte halkları birbirine düşürerek katliamlara zemin hazırlayanlar, bugün hala ayrımcı, ırkçı-gerici politikalarını sürdürerek halkların kardeşliğini ve emekçilerin birliğini engellemek için ellerinden geleni yapmaktadır. Başbakan’ın Gezi eylemleri sırasında halkın masum dini duygularını kullanarak “Camide içki içildi” şeklinde yalan beyanlarda bulunması, halkın demokratik başkaldırısının K.Maraş, Çorum, Sivas katliamı gibi kitlesel katliam kışkırtıcılığı ile bastırılmak istendiğini göstermektedir. Toplumsal yaşamı hükümeti ve onun bir numaralı şiddet aracı polis şiddeti ile tehdit eden, doğrudan iktidar destekli tüm saldırı ve katliamlar, Anadolu’nun farklı renklerinin, kimliklerinin ve kültürlerinin barış içinde bir arada yaşama isteğini kırmayı asla başaramayacaktır. İnsanlık, kendisine karşı işlenmiş suçları asla unutmamıştır ve unutmayacaktır. Eğitim Sen olarak, 2 Temmuz Sivas katliamının 20. yılı vesilesiyle yaşamını yitiren canlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor, katliamı gerçekleştirenleri ve destekçilerini büyük bir öfke ile lanetliyoruz!”
 
 
 
“Aydınları yakmak geleceği yakmaktır”
ADD Çanakkale Şube Başkanı Yrd. Doç. Dr. Necmi Akyalçın ise Sivas katliamının yıldönümü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada; “(Firavunlar Mısır’da tabletleri kırdı, Hitler’in orduları Avrupa’da bütün kütüphaneleri yaktı. Bak aydın insan; dünya tarihinde ilk kez aydınları bir binaya koyup yaktılar) Rıfat Ilgaz. Toplumları bilimsel, sanatsal, eğitimsel ve sosyolojik olarak bulundukları konumlardan daha ilerilere/yükseklere o toplumun dokusundaki aydınlar taşırlar. Bu işi de ürettikleri düşünceler ve o düşünceleri somutlaştırdıkları kitapları/yapıtlarıyla yaparlar. Aydınların kitaplarını/yapıtlarını yakıp yıkanlar o toplumun geleceğini yakıp yıkmış olurlar. Bu insanlık tarihi boyunca hiç değişmeyen bir durumdur. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’a Pir Sultan Abdal Etkinlikleri için gelen şair, yazar, sanatçı 37 aydın; yapılan kışkırtmalarla gözü dönmüş olan yaratıklarca Madımak Oteli’nde canice yakılarak öldürüldü. Pir Sultan Abdal 16. yüzyılda Anadolu’da yaşamış bir halk ozanıdır. Sivas ili Yıldızeli ilçesi Çırçır Nahiyesi Banaz Köyü’nde doğmuş Alevi Bektaşi ocağının pirlerindendir. Kendi müritlerinden olan ve daha sonra paşalığa yükselen Hızır Paşa tarafından idam ettirilerek öldürülmüştür. Bu olaydan sonra Anadolu’da Pir Sultan Abdal sevgisi her dönemde Hazret-i Ali ve Kerbela şehidi kabul edilen Hazret-i Hüseyin’e olan saygıyı da sembolize ederek sürmüştür. Bu sevgi ve saygı haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı duruşun simgeleşmiş yüceliği olarak ete kemiğe bürünmüştür. İşte böylesi bir ozanın anma etkinliklerinde bundan tam yirmi yıl önce 37 insanımız yakılarak katledildiler. Ruhları şâd olsun hepsinin. Bu katliamı yapanlar, göz yumanlar, destekleyenler şu anda elini kolunu sallayarak bir elleri yağda bir elleri balda ortalıkta dolaşıyor olsalar gerek; çünkü bu olayla ilgili gerçek bir yargılama ve suçluların cezaya çarptırılması süreci hep muğlak ve tartışmaya açık nitelikte oldu. Vicdanlar hala kanamaktadır. Emperyalist işbirlikçisi 12 Eylül darbesinin ülkemiz üzerinde estirdiği faşist rüzgarlarla birlikte birçok yurttaşımızın (her yaştan devrimci aydın) yaşamları karartıldı. Aradan geçen otuz üç yıla karşın nasıl ki hala yürekleri sızlatan acıları unutulmamışsa, o günlere ilişkin en küçük bir anıştırmada hala yaralar depreşiyorsa; bundan 500 yıl önce yitirdiğimiz Pir Sultan Abdal da onun uğrunda yanan 37 aydınımız da hala yüreklerdeki acılarımızı en etkileyici biçimde depreştiriyor. Seksenli yıllarda ülkemizde toplayıp toplayıp kitap yakıldı; yapmayın etmeyin kitap bir aydınlanma aracıdır kitap yakılmaz diyenleri hapse tıktılar. Bu iş o kadar ileri gitmişti ki 1933 Nazi karanlığında yaşanan kitap yakma olayını aratmayacak denli boyutlara gelmişti. Bir aydınımız (kitap insan düşüncesinin somutlaştığı, insanı sembolize eden bir yaratımdır; kitap yakmak insan yakmaktır) derken adeta Nazi Almanya’sında kitaplarla birlikte insanların da yakıldığını, aynı şeylerin bizde de yaşanacağının kötü haberlerini veriyordu. Ancak kimsenin dinleyeceği, anlayacağı yoktu kitaplar yakılmaya devam etti. Almanya’da Hitler bu kitap yakma olaylarını izleyen yaklaşık olarak 10 yıl gibi bir zaman sonrasında insanları da yakmıştı. Ne garipti ki Türkiye’de de kitap yakma olaylarını izleyen yaklaşık 10 yıllık bir süre sonrasında Sivas’ta insanlar yakıldı. İnsanlık tarihi bu türden olaylarla doludur; ama kitap ve insan yakma olaylarının böylesine örtüştüğü süreçler az rastlanır türdendir ve ders verici, yol gösterici niteliktedir. Kutsal kitap “oku” diye başlarken bizler okunacak kitapları ve sonrasında insanları yaktık. Son dönemlerde de üniversitelerde öğrencilerine okumaları için kitap öneren öğretim üyeleri cezalandırılmaya başlandı. Kitapları/insanları yakmak ve kitapları karalamak, okumayı önerenleri ise cezalandırmak ne kadar da bir birine yakın ve çirkin olgular. Toplumların kitaplara ve insanlara karşı takındıkları tavırlar, o toplumu oluşturan insanların geleceklerine ilişkin çok önemli ip uçları verirler. Düşünceden ve kitaptan korkanların kendi korkularında boğulacakları günleri görmemiz dileğiyle Sivas’ta yanarak insanlığın önünü aydınlatan 37 aydına saygılarımı sunarım. Diliyorum ki güzel ülkemde böylesi acıları bundan sonra yaşamayız” ifadelerini kullandı.
Paylaş