Çanakkale Çevre Platformu`nun da aralarında bulunduğu Türkiye genelinden çok sayıda çevre platformlarının ortaklaşa yaptıkları açıklamada “Doğamıza ve emeğimize sahip çıkacağız” dendi. Kütahya ve Manisa`da maden şirketlerinin yarattığı çevre felaketini anlatan görüntülerin izletildiği görüntülerde, Kütahya Dulkadir Köyü`nde maden şirketinin köylülerden satın aldığı evleri yıktığı ve köyde yaşam alanlarını tahrip ettiği ileri sürüldü. Metalürji Mühendisleri Odası`ndan Cemalettin Küçük, son dönemde bazı maden sahalarının kapatıldığı haberlerine dikkat çekti, “Evet, cemaate yakın maden şirketleri çevreye verdikleri zararlardan dolayı değil, eksik evraklar gerekçe gösterilerek kapatıldı” dedi. Ortak basın açıklamasını okuyan Bakırtepe Çevre Platformu`ndan Hacer Elçin, “Rüşvet, yolsuzluk ve yoksulluk düzenine izin vermeyeceğiz. Doğamıza ve emeğimize sahip çıkacağız” dedi. “Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ve çatışma, Türkiye`de altın madenciliğinin ve altın ticaretinin nasıl bir yolsuzluk, hukuksuzluk, yağma ve talana yol açtığını bir kez daha gözler önüne sermiştir” diyen Elçin, “Maden ruhsat ve izinleri verilirken toplumsal çıkarın yerini nasıl rant ve siyasi çıkarın aldığı gerçeği ilk ağızlardan itiraf edilmeye başlanmıştır. Kapitalistlerin krizlerinden çıkış için yaşamlarımızı, yaşam alanlarımızı yok etmesine izin vermeyeceğiz. Maden ve orman izinleri dahil, yaşam alanlarımız üzerindeki söz ve karar hakkı, Başbakan da olsa kimsenin şahsi ihtiraslarına kurban edilemez.”
“Altın, doğanın ve yaşamın düşmanı”
Altın madenciliğini “altın eşittir yolsuzluk, altın eşittir kan ve gözyaşı, altın eşittir doğanın ve yaşamın düşmanı, altın eşittir hukuksuzluk, altın eşittir yoksulluk” şeklinde özetleyen Elçin, aynı zamanda “Altın eşittir direniş” dedi. Elçin, taleplerini de şöyle sıraladı: “İzmir-Bergama-Ovacık, Kazdağları, İzmir-Efemçukuru, Uşak-Eşme-Kışladağ, Eskişehir-Kaymaz, Gümüşhane-Mastra, Sivas-Kangal-Bakırtepe, Erzincan-İliç-Çöpler, Tunceli-Ovacık, Manisa-Turgutlu-Çaldağı, Ulukışla-Tepeköy, Ordu-Fatsa, Giresun-Bulancak, Trabzon-Tonya, Artvin-Cerattepe, Kütahya-Dulkadir başta olmak üzere Türkiye`deki bütün altın, gümüş ve nikel madenleri ile ilgili; Her türlü arama, sondaj ve işletme faaliyetleri durdurulsun. Maden şirketlerine verilen izin ve ruhsatlar iptal edilsin. Orman, dereler, yeraltı suları, tarım arazileri ve meraların üzerindeki şirketler lehine yapılan tahsisler kaldırılsın. Maden sahaları ve çevresi rehabilite edilerek esti doğal koşullarına kavuşturulsun. Yaşanan felaketlere ve çevre kirliliğine göz yuman kamu yöneticileri yargılansın. İşlerine son verilen işçilerin tazminatları ödensin. Çalışanların düzenli sağlık kontrolleri ücretsiz olarak yapılmaya devam edilsin. Suları, toprakları ve hayvanları zehirleyen yöre halkının tüm mağduriyetleri devlet ve şirketler tarafından karşılansın. Bölgelerdeki halk, (sularda, toprakta ve bitkilerde yapılacak analizlerle) siyanür ve ağır metallerin sağlık etkileri yönünden aydınlatılsın ve sağlık durumları ileriye dönük olarak izlensin.”
“Çimento üretimi Türkiye gibi ülkelere kaydırılıyor`
Trabzon-Tonya Çevre Platformu`ndan Burhan Öztürk, Tonya`da yürüttükleri mücadele hakkında bilgi verdi. Tonya`da şimdilik madencilik alanında bir faaliyet başlamadığını söyleyen Öztürk, asıl tehlikenin çimento fabrikasının kurulmak istenmesi olduğunu söyledi. Avrupa`nın çimento üretimini Türkiye gibi ülkelere kaydırmak istediğini belirten Öztürk, “Çevre mücadelesi, yasalarla, yürürlüklerle yürütülemez” dedi. Çevre mücadelesine katkılarıyla bilinen Prof. Dr. Beyza Üstün de, şirketlerin işletme izni almak için başvurdukları hilelere dikkat çekti.