Sendikanın hizmet binasında basın açıklaması düzenleyen DİSK Genel İş Sendikası Çanakkale Şube Başkanı Erdinç Uslan; Çanakkale Belediyesi, Kepez Belediyesi, Umurbey Belediyesi, Bozcaada Belediyesi gibi örgütlü oldukları belediyelerin, Belediye Başkanlarının hiçbir zaman siyasi baskılar kurma derdinde olmadığını söyledi. Uslan; “Son günlerde ülke siyasetinde ve yerel siyasette yaklaşan seçimin de etkili olduğu değişik rüzgarlar esmekte. Tek başına iktidar gücüne sahip AKP’nin, kendi iç dinamikleriyle mücadelesi neticesinde her gün haber bombardımanı yaşanan bir Türkiye görüyoruz… Yerel siyasette ise mücadelenin her geçen gün dozunun arttığını gözlemliyoruz. Bugün sizlerle birlikte olmamızın asıl amacı ise kamuoyunun bilgisi olmadığını düşündüğümüz bazı konularda sizleri aydınlatmak ve bilgilendirmek. Bildiğiniz üzere Genel-İş Sendikası olarak belediyelerde örgütlü bir sendikayız. Dolayısıyla yaklaşan yerel seçimler, siyasi partileri olduğu kadar bizleri de yakından ilgilendirmekte. Hal böyle olunca da yerel siyaseti yakınen takip etmekte bizlerin görevi haline dönüşmekte. Örgütsel yapımız içerisinde şüphesiz ki çeşitli siyasi görüşlere sahip üyelerimiz var. Dolayısıyla demokrasiye inanan insanlar olarak bu çeşitlilik bizleri de memnun etmekte. Ancak burada dikkat çekmek istediğimiz Çanakkale yerelini ilgilendiren çok önemli hususlar var. Çanakkale Belediyesi, Kepez Belediyesi, Umurbey Belediyesi, Bozcaada Belediyesi gibi örgütlü olduğumuz belediyelerin Belediye Başkanlarının hiçbir zaman siyasi baskılar kurma derdinde olmadığını görmekteyiz. Böyle bir baskı kurmadıkları gibi farklı siyasi görüşleri olsa dahi personel istihdamları gerçekleştirme şansları olduğunda; eğitimine, çalışma performansına, yeteneklerine bakarak belediyelerinde farklı siyasi görüşte arkadaşlarımızı çalıştırdıklarını da görmekteyiz” dedi.
“Patron yanlısı sendikacılık anlayışı olmaz”
“Şimdi Çanakkale Kamuoyuna şunu soruyorum, Çanakkale Belediyesi AKP’li bir belediye olsaydı, CHP li veya MHP li bir arkadaşımız orada işe girebilir miydi, ya da orada çalışırken rahat çalışmaya devam edebilir miydi?” diyen Uslan; “Bugün Çanakkale Belediyesinde AKP’li, MHP’li CHP’li ayrımı yapmaksızın herkes eşit şartlarda çalışmakta ve ücretlendirilmektedir. Bunu neden söylüyorum, aksini iddia edebilirler çünkü açıklayayım; bugün herhangi bir belediye AKP tarafından kazanıldığında ilk iş olarak orada örgütlü olan işçi sendikasının yerine AKP’nin kurdurduğu Hizmet-İş Konfederasyonuna bağlı Hak-İş Sendikası, seçilen belediye başkanı tarafından davet edilerek işçiler bu sendikaya baskıyla geçirilmektedirler. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yayınladığı işçi sendikaları istatistiğinde Belediye İş kolunda Hak-İş Sendikasının Türkiye’nin 1. sendikası olması tablosu az önce söz ettiğim zorlamanın bir eseri olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyemezsiniz ki işçi özgür iradesiyle sendikasını seçmiştir. Ya bu sendikaya geçeceksiniz ya bu sendikaya geçeceksiniz başka şansınız yok zorlamasıyla karşılaşan üç kuruş ekmek parası derdinde olan işçi arkadaşımın sendikal haklar konusunu da geçtim üye olacağı sendikayı kendi iradesiyle seçme şansı olabilir mi? Patron yanlısı sendikacılık anlayışı olmaz” şeklinde konuştu.
“Sendikacılık, mücadele için vardır”
Sendikacılığın mücadele için var olduğuna dikkat çeken Uslan şu şekilde konuştu: “Haksızlığa karşı, hak aramak için hukuğun üstünlüğünü korumak için vardır. İyi ve Sağlıklı çalışma şartlarını yerine getirmek için vardır. Ama oturdukları koltukları korumak adına işçiyi belediye başkanına peşkeş çeken bu zihniyetler yüzünden işçi sınıfı, ne kanundan ne haktan haber alamaz hale getirilmek istenmektedir. Tüm derdi çocuğunun iyi bir geleceğe sahip olması olan evini kıt kanaat geçindiren işçi arkadaşıma seçme hakkı bırakıyormusunuz ki ? Bir başka konu da istihdam meselesi arkadaşlar. 2005 yılından başlayarak yani AKP’nin 2. döneminin hemen başından itibaren Türkiye’de bir personel yapısı değişikliği furyası vardır. Evet, istihdam şekillerinin belirlenmesi ve disipline edilmesi konusunda bir itirazımız olamaz olmamıştır da..Ancak geçici işçilerin kadroya geçirilmesi süreciyle beraber memur ve işçi norm kadrolarının belirlenmesi, sonrasında geçici işçiliğin bir süre kaldırılması sonra tekrar gündeme getirilmesi, geçici işçi vizelerinin valiliklerden alınarak belediye meclislerine devredilmesi, ardından memurların önce DMS sonra KPSS sınavlarıyla merkezi sistemle atamalarının başlaması, 2009 yılından itibaren ise işçilerin de KPSS sınavıyla belirlenme zorunluluğu gibi kademe kademe iş istihdamını zorlaştıran mevzuat değişiklikleri yapılmıştır. Ben 1992 yılında Çanakkale Belediyesi’nde çalışmaya başladığımda işçi memur toplam 650 kişi çalışmaktaydı… Şu anda ise 450 civarındadır… Şehrimizin başka istihdam alanları bir bir satılarak işsizlik sayısı her geçen gün artarken, belediyelerin iş istihdamı yapabilmesi de mevzuatın yükü altında neredeyse imkansızlaştırıldı. Yerel Yönetimin merkezi atamayla Türkiye’nin bir başka yerinden gelecek personel adayıyla çalışmasının imkansız olduğunu, gelenlerinde bir süre çalıştıktan sonra kendi memleketlerine dönme isteğinde bulunduklarını, bunun çok sıkıntılı bir durum olduğunu çeşitli zamanlarda dile getirdik. Peki böyle bir yapı ne için kuruldu Türkiye’de? Memur ve işçi alımının bu kadar zorlaştığı bir yapı da kurumlar insan gücü ihtiyaçlarını nasıl çözeceklerdi? Ara formül hemen devreye girerek Taşeron Firmalar türetildi bu ülkede… Taşeron firmalar, modern insan köleliğinin üzerinden, oturdukları yerden ihalelere girerek insan gücü üzerinden para kazanır oldular… Ve iş gücü ihtiyacı olan tüm kurumlar hizmet alımları yoluyla işlerini döndürme gayreti içinde Taşeronların kucağına atıldı… Kim yerlerde siyasi kişilikler tarafından kurdurulan taşeron firmalar ihaleleri alarak kendi siyasi görüşündeki kurumlarla çalışarak bir anlamda al gülüm ver gülüme dönen bir yapıya doğru gittik. Sonra Üst işveren Alt işveren arasındaki iş ilişkisini düzenleyen bir mevzuat geliştirildi… Geliştirildi de ne oldu? Bunun en güzel örneği Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde yaşandı. İşten atılan taşeron işçisi arkadaşlarımız muvazaayı da tespit ettirmelerine rağmen işe iade davalarını kazanmalarına rağmen akıbeti ne oldu bu işin?”
“Bu form ne işe yarayacak?”
AKP Belediye Başkan adayı Mehmet Daniş`e ait olan sitede bulunan Çanakkale Belediyesi İstihdam Merkezi-Başvuru Formu`na da değinen Uslan; “Meydanı boş bulup atıp tutmak kolaydır. Herkese belediyede iş vaadinde bulunmakta kolaydır. Ama bilgi sahibi olmayan sevgili Çanakkalelilerin bilmesi açısından söylüyorum, eğer sayın Başbakan Çanakkale’ye özel bir Kanun çıkarmazsa elimizdeki mevzuatla yani yürürlükteki mevzuatla Çanakkale Belediyesinde çalışacak işçi ve memur sayısı bellidir. Bir tane fazlasını kimse alamaz. Şimdi www.mehmetdanis.com/cabimisminde bir sayfa var merak edip bakabilirsiniz. Sayfaya girdiğinizde Çanakkale Belediyesi İstihdam Merkezi- Başvuru Formu diye bir form çıkıyor karşınıza. Formu doldurmak isterseniz eğer önce nedense seçmen bilgilerinizi vereceksiniz..Sonra Kişisel bilgiler, öğrenim durumu, iş tecrübeleriniz soruluyor. Peki bu form ne işe yarayacak? Buraya tekrar döneceğiz ama Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında bir plan var Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda, seçim sonrasında Türkiye’nin daha iyi tanışacağına inandığımız bir plan… Bu planın bir bölümünde Özel İstihdam Bürolarının kurulmasından bahsediliyor. Peki İŞKUR’a ne oldu ? İş kurun yaptığı işi özel istihdam büroları yapacak plan kabul edildiğinde. Yani, bir belediye başkanı bir yol yapımı işi için 6 aylığına 30 tane işçiyi bu bürodan kiralayacak…6 ay sonra iş bitecek işçiler özel istihdam bürosu emrine geri dönecek. İş Kanununun hiçbir maddesine dokunmadan, 1 yıl çalışılmadığı için izin hakkından ve Kıdem Tazminatı hakkından yararlanamayacak halde çalışacaklar. Bu siteyi incelerken de gördüğüm o ki, birileri Çanakkale’de özel istihdam bürosu hazırlığı yapmakta… Bu formdan benim anladığım da bu doğrusu…” diye konuştu.
“Kendi kendinizi kandırıyorsunuz”
AKP hükümetini de eleştiren Uslan; “İş Hayatının ve işçilerin binlerce sorunu varken, AKP Hükümetinin Türkiye’deki iş gücünü ucuzlatma gayretiyle ortaya attığı çeşitli projeler nedeniyle iş hayatı isyanları oynarken, sorunlarına çözüm ararken, biz Çanakkale’ye istihdam yaratacak projelerle geliyoruz demek bilgisiz halkı kandırmaktır. Kıdem Tazminatını kaldırmaya çalışarak, özel istihdam bürolarını açarak taşeronluktan daha beter kölelik sistemini dayatmaya çalışarak, bölgesel asgari ücret uygulamasıyla iş ve iç barışı bozacak hamleler yapmaya çalışarak, esnek çalışma modeli diyerek tamamen yasaların verdiği haklardan mahrum çalışacak bir istihdam paketini gündeminizde tutarak Türkiye’yi bir Çin modeliyle karşı karşıya bırakmanızı nasıl açıklayacaksınız? Gelişmiş ülkelerin sermaye grupları Türkiye’deki iş gücünün maliyetlerinin yüksek olmasından şikayet etmeleri üzerine, bu maliyetleri düşürmek için kolları sıvayarak kazanılmış haklarımıza da göz koydunuz... Eğer bu paketi ülkeye kabul ettirirseniz, o zaman sermaye rahatça Türkiye’ye gelecek ve siz de kendi arabamızı yaptık, kendi uçağımızı yaptık diye kitlelerin karşısında övünecek ama aynı zamanda bu ülkenin vatansever insanlarını birer çağdaş köleye dönüştüre-ceksiniz… Çanakkale halkı duyduğu bu sözler karşısında eminim ki Tekel Şarap Fabrikasının, Sümerbank’ın, Petkim’in, Akfa’nın, Pınar Konserve Fabrikasının akıbetinin ne olduğunu ve buralarda çalışan bu kentin çocuklarının da nasıl işsiz bırakıldığını iyi biliyordur… Çanakkale’yi üniversite şehri yaptık diyerek iş istihdamı yarattığınızı sanıyorsanız orada çalışan akademisyenlerinde ülkenin çeşitli kentlerinden atamayla gelen insanlar olduğunu hatırlatmak gerek… Belediyeciliğin daha iyi gelişmesi ve yapılabilmesi için, siyasi iktidarın tarafsızca davranarak her yerel yönetimin önünü açacak mevzuat değişikliklerine gitmesi, beyin takımları oluştururken sadece kendi siyasi görüşlerinden değil, diğer görüşlerden de insanların fikirlerini alması ve özellikle Mahalli İdarelerin yönetim şekilleriyle ilgili çok ciddi düzenlemeleri, kısıtlayarak vizyonu daraltarak değil geniş pencereden belediyelerin önünü açacak şekilde yapması şarttır. Özellikle AKP’li belediye başkan adaylarının kendi iktidarları döneminde iş hayatına yapılan bunca müdahaleden sonra oy için sahaya indiklerinde istihdam konusunda söz vermeleri yada istihdam imkanları yaratacakların ifade etmeleri, hatta vaatlerde bulunmaları ve iş kur gibi çalışmaları içi boş birer seçim çalışmasından öteye gidemeyecektir. Bu sözlerimi merak edenler varsa; Türkiye Cumhuriyeti’nin şu an yürürlükte olan İş Hayatıyla ilgili tüm mevzuatına; internetten ulaşılabilir, araştırıp bakarsanız gerçekleri herkes görecektir. Yerel Seçim sürecinde hakkıyla emekten yana olan, emekçisini daima her şeyin üstünde tutan, haksızlıklara bizimle birlikte göğüs geren tüm belediye başkanlarına ve bu yola bu doğrultuda çıkmış tüm adaylara başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı.