Kanser ile ilgili TBMM`ye araştırma önergesi veren CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş; “Vücudumuzdaki organlar ancak mikroskopla görülüp bölünebilir özelliğe sahip hücrelerden oluşmaktadır. Ölü hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokunun tamiri amacıyla sağlıklı hücreler gerektiği yer ve zamanda bölünürler. Bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu, DNA’nın hasar görmesi ile hücreler kontrolsüz bir biçimde büyüyerek hızla çoğalırlar. Bu kontrolsüz hücreler, çoğalarak bulundukları dokuyu işgal ederek yayılırlar. Vücudumuzda kontrolsüz şekilde çoğalarak büyüyen tümörlere kanser diyoruz. Kanser hücreleri kan, komşu hücreye geçiş ya da lenf dolaşımı yolu ile vücudun diğer bölgelerine de dağılarak büyümelerine devam edebilirler. İyi huylu ve kötü huylu olmak üzere iki gruba ayrılan tümörlerden, iyi huylusu genellikle sınırları belirgin, kötü huylu tümürlerin sınırları ise belirsiz olup, başka doku ve organlara yayılır. Kanser türlerinin yaklaşık %10’nun kalıtsal, %90’nın ise çevresel faktörlerden kaynaklandığı biliniyor. Taranma ve testler erken teşhiste büyük rol oynamaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kanserden ölüm artarken, ölüm nedenleri arasında ikinci sırada kanser hastalığı yer almaktadır. Ülkemizde her yıl 200 bin civarında yeni kanser vakasına rastlanırken, 100 bin kişinin kanser nedeni ile hayatını kaybettiği bilinmektedir” dedi. “Kanser konusunda yapılan çalışmaların, kanserden korunmanın mümkün olduğunu göstermektedir” diyen Sarıbaş; “Hastalığın erken teşhis edilmesi, tamamen yok edilmesi açısından çok önemlidir. Erken aşamada yapılan testlerle tespit edilen hastalığın tedavisi mümkündür. Ülkemizde erken tarama teşhis yaptırma oranı Amerika ve Avrupa ülkelerine göre çok düşüktür. Tarama ve erken teşhisin düşük olmasının altında yeterince bilinçli olmamanın yanında, tarama ve teşhis imkânlarının pahalı ve kolay ulaşılır olmaması da yatmaktadır” şeklinde konuştu.
Sağlıkla ilgili çarpıcı iddia
Sarıbaş verdiği araştırma önergesinde şu ifadelere yer verdi: “Kanserin tespiti ve teşhisi, türüne göre çeşitlilik göstermekle birlikte, genellikle, klinik muayene, kan testleri doku örneklemesi ve ileri tetkik ve tedavi (MR, tomografi) yöntemleri ile yapılmaktadır. Görüntüleme en sağlıklı sonuçları verirken, ülkemizde devlet hastaneleri genellikle ihaleyle hizmet alımı yapılmaktadır. Doğaldır ki firmaların amacı kardır. Kar amacı ile kaliteden taviz verilerek fiyatı kıran firmalar ihaleyi almaktadır. Özellikle Tomografi ve MR’larda kaliteli görüntü alınmadığı için, küçük tümörler gözden kaçabilmektedir. Sonuçta tümörler gözden kaçtığı için kanser teşhisi ve tedavisi geciktiğinden ölümcül sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca hizmet alınan firmaların çoğunlukla tıp dışında faaliyet gösteren firmalar olması sebebiyle, raporlama aşmasında raporun internet üzerinden görüntülere bakılarak yazıldığı iddia edilmektedir. Tabipler Birliği’nin belirlediği fiyatlarla, ihale fiyatları arasında uçurumların olduğu, Tabipler Birliği’nin fiyatları belirlerken asgari kalite düzeyini dikkate aldıklarını, ihaleyi alan firmaların ise kazancı dikkate aldığı, bu nedenle kalite düştüğünden teşhis ve tespitin sağlıklı sonuç vermediği ileri sürülmektedir. Örneğin; devletin 70 TL’ya aldığı bir MR incelemesi hizmeti için, tabipler odasının en az 670 TL belirlediği, tomografide incelemeyi geniş aralıklarla, kontrast madde vermeden, bölgeyi sadece bir kez tarama yaparak, zamandan, cihazın yıpranmasından ve kontrast giderlerinden tasarruf sağlandığı iddia ediliyor. Hâlbuki MR incelemelerinde, bölgenin değişik parametreler ile çok kez incelenerek doğru tanıya ulaşılabileceği ifade ediliyor.”
“Bir çok hastanın hayatını kaybettiği iddia edilmektedir”
Tümörün gözden kaçtığı için erken teşhis yapılamadığından, zamanında müdahale ve tedaviye başlanamadığı için birçok hastanın hayatını kaybettiğinin iddia edildiğini kaydeden Sarıbaş; “Sonuç olarak, devlet ihalelerini düşük fiyatlarla alan firmalar, kâr amacı ile zaman ve malzemeden kısıntı yaptığı, bilgisayarlı tomografi de ince aralıklarla yapılması gereken taramaların bir kaç santimetre kalınlıklarında tek fazla, MR incelemelerinin ise daha az sekansla yapıldığı. Bu durumda da sonuçların sağlıklı olmadığı, tümörün gözden kaçtığı için erken teşhis yapılamadığından, zamanında müdahale ve tedaviye başlanamadığı için (hastalığın tedavi imkânı varken) birçok hastanın hayatını kaybettiği iddia edilmektedir. Tüm bu iddiaların doğru olup olmadığının araştırılması, bu iş ve işlemlerden dolayı sorumluğu olanların ortaya çıkarılarak haklarında yasal işlemlerin başlatılması, bundan sonra benzer olumsuzlukların yaşanmaması ile ihale yönteminin gözden geçirilerek, insan sağlığını ön plana çıkaracak işin erbabı uzman kişi ve kurumlar bırakılması ve halkımızın sağlığı ile oynanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacı ile Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’nci maddelerine dayanarak “Meclis Araştırması” açılmasını arz ederiz” dedi.