Emek Partili kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeni ile açıklama yaptılar. Yapılan açıklamada “Apaçık bir kadın düşmanlığının AKP eliyle sürdürüldüğü bir dönemde kadınlar eşitlik ve özgürlük taleplerinden ve mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini haykırmak için bugün yine sokaktalar.
İktidar kolluğuyla, yargısıyla, valisiyle, belediye başkanıyla, müftüsüyle, bakanıyla, başbakanıyla fütursuz bir saldırganlığın ve kadın düşmanlığının kitabını yazıyor. İktidar yasasıyla, kararnamesiyle, yönetmeliğiyle, ha bire kendine yonttuğu hukukuyla adaleti ve hakkı tarumar ettiği topyekûn bir saldırı döneminde önce kadınları hedef alıyor. İktidar yalanıyla dolanıyla, hakikati eğip büken zorbalığıyla, diline doladığı ikiyüzlü ahlak anlayışıyla, kadınların bedenlerine ve kimliklerine karşı hoyrat savaşını sürdürüyor. İktidar en geri fikirlerin ve duyguların üzerine oynayarak kadınları korkunç bir toplumsal baskının hedefine oturtuyor, buna meşruiyet sağlamak için pervasızlığının kanıksanmasını ve sessizliğin yayılmasını talep ediyor!” dendi.
"Kadına yöneltilen şiddet katmerleşti”
“Bugün, kölelikten farksız hayatları bir `yaşam tarzı` olarak koyan zihniyet, kadınların nasıl doğuracaklarına, nasıl giyineceklerine, nasıl yaşacaklarına karar verme gücünü kendinde görüyor” dilen açıklamada “Bugün, insanlık dışı çalışma koşullarını bir “müjde” olarak ortaya koyan zihniyet, kadınların ayaklarına doladıkları zincirleri patronların eline vermekte bir beis görmüyor. Bugün, kadınlığı esaretle bir tutan zihniyet, sesini yükselten, hayır diyen, mücadele kazanımlarına sahip çıkan kadınları yaftalamaktan ve tüm zor güçlerini kadınların üstüne salmaktan imtina etmiyor. Bugün, müteahhit kafasıyla doğayı ve kültürü tarumar eden zihniyet, yaşam alanlarına ve doğasına sahip çıkan kadınların karşısına TOMAsıyla, polisiyle, copuyla, şiddetiyle çıkmaktan gurur duyuyor. Bugün, en iyi, en gelişmiş yasaları çıkardığıyla övünen, ama varolan kadük yasaları bile uygulanamaz hale getirmekte üstüne olmayan zihniyet, katilleri, tecavüzcüleri, tacizcileri, istismarcıları kolluyor, sırtını sıvazlıyor, onlarla dayanışma gösteriyor. Kadınlar ise 25 Kasım 1960’da Dominik’te diktatörlüğe karşı mücadele verirken katledilen Mirabel Kardeşlerin tüm kadınlara mücadele çağrısını bugüne taşıyor ve susmuyorlar. Kadınlar mücadele ediyor çünkü; Kadınların katledilmesi ve şiddetin nesnesi haline getirilmeleri haber bültenlerinin olağan unsurları olurken, hükümet buna dur demek için kılını kıpırdatmıyor. Erkek egemen zihniyeti ortaya seren söylem ve uygulamalar kadınların şiddet sarmalına mahkûm edilmesini teşvik ediyor. `Kızlı-erkekli` açıklamaları, kadınlığı annelikle eşleştiren söylemler, kadınları eşitsiz bir `fıtrata` indirgeyen zihniyet mahalle baskısını artırırken, şiddetin yaygınlaşmasına ve meşrulaşmasına zemin hazırlıyor. Kadınlara `müjde` diye sunulan sermayenin yeni istihdam yasası, kadınları yarı zamanlı, esnek, güvencesiz işlere mahkûm ediyor, ev kölesi haline getiriyor. AKP’nin hem bölgede hem de ülke içinde sürdürdüğü savaş politikaları en çok kadınların hayatını etkiliyor. Suriyeli kadınların savaşın yıkıcılığı altında yok olan hayatları, AKP hükümetinin doymayan hırsının kurbanı haline getiriliyor. Kadınlar Kürt sorunda barışçıl ve demokratik çözümü talep ederken, hükümet atması gereken adımları atmayıp, kendi siyasi çıkarlarını şova dönüştürüyor. Katledilen çocuklarının hesabını soran Roboskili kadınların feryadı hala havada asılı duruyor. Rojava’da kadınların en önde yer aldığı devrim sürecini köktendinci çeteler eliyle baltalamaya çalışan hükümet, gerici politikalarına taşeron yaptığı örgütlere kapıları sonuna kadar açarken Nusaybin’de halkın iradesine rağmen duvarlar örüyor. Kadınların barış taleplerinin üstüne bir karabasan gibi çöküyor. Ötekileştirilen, yok sayılan, hunharca saldırılan farklı cinsel yönelimlerden kadınlar bütün bu şiddetin fazlasını yaşıyor. Yaşam hakları ihlal ediliyor, taciz-tecavüze, tehditlere maruz bırakılıyor, zorla evlendiriliyor, nefret cinayetlerine uğruyor. Kadın mücadelesi şiddetin önlenmesi için mekanizmalar önerir ve deneyimlerini ortaya koyarken hükümet kadınları kozalara hapsediyor. Çıkardığı şiddet yasası ve Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi yönetmelikleri ile korumaya çalıştığının şiddet yuvası haline gelen `aileler` olduğunu ortaya seriyor.
Kadınların bedenleri, annelikleri üzerinden denetim altına alınmak isteniyor. Zorla gebelik testleri, kürtaj hakkının gaspı, sağlık hizmetinin erişiminin zorlaştırılması kadınları hükümetin onlar için seçtiği yaşamlara mahkum kılıyor, kadınları yaftalıyor. Kadını ailenin kölesi gören zihniyet kadını fiili ve zımni yasaklarla evliliğe mahkûm ediyor, boşanmayı toplum düşmanlığı ilan eden, Aile İrşad Merkezleri ile ikna odaları kuran kafa bir yandan evlilik rüşvetleriyle kadınları mutsuz bir hayata zincirlemeye çalışıyor. Bütün bunlar karşısında kadınlar, mücadele ederek kazandıkları haklarını savunmak ve daha fazlasını elde etmek için meydanlarda, sokaklarda dayanışmanın gücünü ortaya koyuyor. Evlerde, sokaklarda, işyerlerinde, sendikalarda, okullarda, üniversitelerde, fabrikalarda örgütleniyor. Kadınlar artık susmuyor! Bugün iktidarın kadınlara ve onların eşitlik-özgürlük mücadelesine saldırısının bu kadar hoyratça sürüyor olması da bundan. AKP iktidarı bilsin; Kadınlar kendilerine dayatılan cehennem hayatını kabul etmeyecek. Özgürlük isteyen kadınlar demokrasi mücadelesinin önemli bir bileşeni olma bilinciyle, dayanışmanın ve mücadelenin gücüyle istediklerini alacaklar!” ifadeleri kullanıldı.