Türkiye`de iş cinayetlerinin giderek arttığı bir dönemde, işçiler hem alınmayan iş güvenliğine, hem de ağır yaşam koşullarına karşı seslerini duyurabilmek amacıyla çeşitli direnişler gerçekleştiriyorlar. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine dikkat çekmek amacıyla, Genel-İş Çanakkale Şubesi`nin üyelerine yönelik gerçekleştirdiği eğitim programı kapsamında Çanakkale`ye gelen DİSK Genel Başkan Yardımcısı, Gıda- İş Başkanı Celal Ovat, gazetemiz Çanakkale OLAY`a özel açıklamalarda bulundu. Son yıllarda artan iş cinayetlerini değerlendiren Ovat, Renault fabrikasında başlayan ve daha sonra bir çok fabrikaya yayılan metal işçilerinin direnişini yorumladı. DİSK olarak, İşçi sağlı ve iş güvenliği konusunda hükümeti defalarca uyardıklarını belirten Ovat; “DİSK olarak hükümete defalarca belirttik. Hükümet eğer sözümüzü dinlemiş olsaydı, çoğu yerde yaşanan bu iş cinayetleri yaşanmazdı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine raporlar hazırladık, hükümete sunduk. Ama maalesef hükümet ne söylediklerimizi ne de raporlarımızı hiç bir zaman dikkate almadı. İşte sonucu da ortada. Soma`da, Ermenek`te, Torunlar İnşaat`ta yaşananlar ortada. Hatta iki gün önce madende bir işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Soma`da ki işçi katliamından sonra, hükümet seçimleri atlatmak için, işçilerin tepkilerini dindirmek için bazı vaatlerde bulundu. Ama bahsedilen düzenlemelerin hiç biri yapılmadı. Hatta çoğu işçi arkadaşın iş hakları fesedildi. Hükümetin, işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine gerekli yasaları çıkarması gerekiyor. Gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Formalite yasalar değil, gerçek yasalar çıkarılması gerekiyor. İşçileri dinleyerek, tarafları dinleyerek yasaların çıkarılması gerekiyor” dedi.
“İşçilerde bıçak kemiğe dayandı”
Metal işçilerinin direnişini değerlendiren Ovat; “Metal işçilerinin şuan ki direnişine baktığımız zaman, işçilerde bıçak kemiğe dayanmıştı. Açlık sınırının altında bir ücret alınan bir ülkede, metal iş kolu gibi ağır bir sektörde işçilerin aldığı 1400- 1500 lira resmen bir kölelik düzeni olduğunu gösteriyor. Bildiğimiz üzere metal iş kolunda üç sendika örgütlü. Türk-İş`e bağlı Türk Metal-İş, Hak-İş`e bağlı Çelik-İş ve DİSK`e bağlı Birleşik Metal-İş bulunuyor. Birleşik Metal-İş Sendikası`nın isyanını hükümet ve işveren dinlemiş olsaydı, süreç bugüne gelmezdi. Birleşik Metal- İş Sendikası`na üye işçilerin aldığı grev kararı Türk Metal-İş Sendikası`na üye işçiler tarafından da destek gördü. O zaman ki Birleşik Metal-İş işçilerinin grev kararı dalga dalga yayıldı. Bugüne geldi. İşçiler `artık yeter` dedi. Metal sektöründe toplu sözleşme sürecinde diğer iki sendika, işçileri dinlemeden, onların görüşlerini almadan gidip MEES`le üç senelik toplu sözleşmeyi imzaladılar. Açlık sınırının altında olan bir sözleşmeye imza attılar. Ama Birleşik Metal- İş Sendikası işçilerin talepleri doğrultusunda bu sözleşmeyi kabul etmedi. İsyan etti. 40 yakın iş yerinde grev kararı aldı. Greve çıkacağı gün, hükümet Bakanlar Kurulu`nu bile toplamadan, grev yasağı çıkarttı. O tarihte işçilerin, sendikamızın taleplerini dinlemeden grevi yasaklayan hükümet, şuan ki metal işçilerinin direnişine, işçilerle sendika arasındaki yaşanan sorundan dolayı bir tepkinin sonucu olduğunu söylüyor. Bu doğru değil. İşçilerin isyan etmesinin sebebi ücretlerinin düşüklüğü, geçinemiyorlar artık. Türk Metal- İş Sendikası`na da bu yüzden tepkililer. Türk Metal- İş sendikası işçilerin taleplerini dinlemeden toplu sözleşmeyi imzalamış, işçilerin kendi temsilcilerini kendilerinin seçmelerine izin vermemiş, atama temsilcilerle işi yürütmüştür. Hatta Kırklareli`nden Bursa`ya temsilci atadıklarını duyuyoruz. Bizde karar işçilerindir. Birleşik Metal- İş Sendikası`na üye olmak isteyen işçiler üye olabilirler. Ama sendikamız bu süreçte bir fırsatçılıkta yapmaya çalışmıyor. Sendikamızın ilkelerinde böyle birşey yoktur. Yeter ki işçilerin orada yaşam koşulları düzelsin. Bu işçilerin kendi kararı, bizim buna saygımız var. Bunu biraz da ileride ki süreç belirleyecek” diye belirtti.
“Renult Avrasya başkanının söylemi tehdittir”
Geçtiğimiz günlerde Renault Avrasya Bölge Başkanı Jean Christophe Kugler`in, Renault işçilerinin direnişine yönelik, `Bu konu, tedarikçi tabanımıza güvenerek ilerleyebilmemiz açısından bir problem teşkil ediyor. Böyle bir durum ederse, uzun vadeli yatırım planlarımızı gözden geçirebiliriz` söylemini değerlendiren Ovat; “ Renault Avrasya Başkanı`nın söylemi bir tehdittir. Genelde işverenler böyledir. Ufak bir iş yerinde bile işçiler sendikada örgütlenmeye çalıştığı zaman, işveren `sendikadan istifa edin, istifa etmezseniz işten atarım` diye tehdit ediyor. İşverenin karına dokunduğun zaman kapı dışarı edilirsin. Eğer bu fabrikalar bugün böyle bir büyüme sağlamışsa, işçilerin emeği üzerinden bu büyümeyi sağlamıştır. İşçilerin bu emek karşısında, insanca bir yaşam, insanca bir ücret talep etmeleri de haklarıdır” dedi.
“12 Eylül`ün mimarı öldü, fikirleri hala iktidarda”
Türkiye`de işçiler emekçilerin çok ağır şartlar altında yaşamaya çalıştığını ifade eden Ovat; “12 Eylül Cuntası`yla gelen, işçilerin örgütlenmesi önünde engel oluşturan bir çok yasa hala yürürlükte. 12 Eylül`ün mimarı öldü ama, 12 Eylül`ün fikirleri hala iktidarda. Bir iş yerinde örgütleniyorsunuz, çoğunluk sağlandığı zaman, yetki tespiti geliyor. Sendikanın yetki tespitinden sonra, işveren hiç bir gerekçe göstermeden, itiraz başvurusu yapıyor. Böyle olunca davalarda uzuyor. Ama şuan ki metal direnişinde de görüldüğü gibi, bazen işçi sınıfı mücadelesine yasalar bile engel olamayabiliyor. Şuan direnişteki metal işçileri fabrikalarda sürdürüyorlar direnişlerini. Ama bu yarın öbür gün bu direniş sokağa da taşabilir. 15- 16 Haziran Direnişi gibi olabilir” diye belirtti.