“Herkesi felaketi engellemeye çağırıyoruz”

Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu, kent halkını termik santrallere karşı uyardı. Termik santrallerin ne kadar iyi teknoloji ile yapılırsa yapılsın hava kirliliğine neden olduğunu bildiren Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu yetkilileri; “Lütfen Kaz Dağının, Ağı Dağının, Atikhisar’ın, Kaz Dağı Köknarının, Kestanelerin, Su Kaynaklarınızın sesini duyun. Onların sesi kesildiğinde etrafta sizin sesinizi duyan kimse olmayacaktır” dediler.

834
Termik santrallerin ne kadar iyi teknoloji ile yapılırsa yapılsın hava kirliliğine neden olduğunu bildiren Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu yetkilileri; “Sessizliğiniz bu felaketleri onayladığınız anlamına da gelmektedir. Dedelerinizin size bıraktığı bu güzellikleri ve değerleri siz torunlarınızdan çalınmasına göz yummak üzeresiniz. Lütfen Kaz Dağının, Ağı Dağının, Atikhisar’ın, Kaz Dağı Köknarının, Kestanelerin, Su Kaynaklarınızın sesini duyun. Onların sesi kesildiğinde etrafta sizin sesinizi duyan kimse olmayacaktır. Herkesi Çanakkale’de yaşanacak bu felaketi başlamadan engellemeye çağırıyoruz. Unutmayın halk istemezse hiçbir şey yapılamaz!” dediler. “Bugüne kadar hekimlik mesleğinin bize verdiği bilgi ve tecrübeye dayanan yetkiyle, kamu sağlığını korumak adına uyarı görevimizi yapmaya çalıştık. Bu konuda sadece biz değil; Türk Tabipleri Birliği yöneticileri de Çanakkale’ye gelerek uyarılarını yaptılar” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Ancak geldiğimiz noktada üzülerek görüyoruz ki uyarılarımız sorumluluğu bulunan kurum ve kişilere ulaşmamıştır. Doktorların sözlerini dinlemeyen hastaların hem yaşam süreleri kısalmakta hem de yaşam kaliteleri kötüleşmektedir. Doğası ve kültürel özellikleri ile bugüne kadar milyonlarca insana ev sahipliği yapmış, beslemiş ve barındırmış bu bölge, kirli sanayinin istilası altındadır. Böyle giderse önümüzdeki yıl içinde Çanakkale ili sınırları içinde 7’si açık 8 altın madeni, iki tane zenginleştirme tesisi en az 5 adet termik santral faaliyete geçecektir. Anlaşılan o dur ki kirli sanayi bu noktada kalmayacak; önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla maden ve termik santral yatırımı yapılacaktır. Hali hazırda ilin mevcut çevre kirliliği potansiyelini saymıyoruz bile. Şu bilinmelidir ki, bugüne kadar bölgedeki çevre sorunlarının gizlenebilmesinin nedeni il genelinde henüz taşıma kapasitesini aşan bir kirlenme olmamasıdır. Bu durum bir yanılsamaya neden olmakta ve kirli olduğu artık dünyanın hiçbir yerinde tartışılmayan bu yatırımları sanki masum gibi göstermekte ve bölgedeki kamu adına karar verme yetkisinde olanları, halkı bilerek ya da bilmeyerek yanıltmaktadır. Buna şirketlerin verdiği sosyal rüşvetler de eklenince tozpembe bir gelecek olacakmışçasına herkes büyülenmektedir”
 
“Bir kez daha uyarıyoruz!”
Termik santrallerin ne kadar iyi teknoloji ile yapılırsa yapılsın hava kirliliğine neden olduğu ifade edilen açıklamanın devamında;Hava kirliliği zaten solunum yolu hastalıklarına bağlı olan ölümleri arttırır. Hatta yapılan çalışmalar hava kirliliğine neden olan zehirlerin çocukların üreme organlarını bile etkilediğini ve böylece gelecek nesillerde de bazı hastalıkların görülmesine neden olduğunu göstermektedir. Son yıllarda istatistiklere yansımamakla birlikte ilimizde hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaştığı dönemler olmuştur. Bugün kirliliğin istatistiklerde görülmemesinin nedeni çok sınırlı bölgelerde ölçüm yapılması ve hatta Biga’da termik santral tarafından yapılmasıdır. Bu ölçümlerde sunulan verilerin, şirketlerle çıkar ilişkisi olmadığını net bir şekilde ortaya koyan kurumlar tarafından ve herkesçe denetlenebilir bilimsel yöntemlerle yapılmadığı takdirde bizim açımızdan değeri bulunmamaktadır” ifadeleri kullanıldı.
 
“Altın madenciliğinin yarattığı riskler ise ortadır”
Altın madenciliği nedeniyle en başta binlerce hektarlık ormanlık alanın yok edileceğini kaydeden yetkililer; “Ormanlar temiz hava ve su kaynaklarının garantisidir. Bunun dışında kurulacak olan zenginleştirme tesislerinde her yıl yüz binlerce metreküp su kullanılacaktır. Bu miktar tek bir işletme için en az 10000 kişinin ihtiyacı olan içme ve kullanma suyuna eşittir. Yeterli su bulunamadığında birçok hastalığın oluştuğu artık net bir şekilde bilinmektedir. Bunun dışında madenlerin hepsinde asit kaya drenajı ihtimali vardır ki bu durum su kaynaklarının ve toprağın kirli su ile kirlenmesine neden olmaktadır. Bölgemizde Çan havzasında madencilik faaliyetlerine bağlı olarak oluşan asit göllerinin toprağı ve suyu kirlettiği bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Şimdi bu asit gölleri daha da artacak ve Çanakkale’ye yaklaşacaktır. Madenlerin önemli bir kısmı Atikhisar Barajının su toplama havzası içindedir. Birkaç yıl içinde ortaya çıkacak asit kaya drenajının barajı kirletmesi durumunda bunun sorumluluğu kime ait olacaktır? Eğer örnek alınmak isteniyorsa Balya’ya bakılmalıdır. Balya’da neredeyse 100 yıldır kapalı olan kurşun madeninden hala asit kaya drenajı devam etmektedir. Bu sular yüzey suları ile Manyas Gölüne kadar taşınmaktadır” dediler.
 
“Herkesi uyarıyoruz!”
Çanakkale’den oy isteyen ve isteyecek olan siyasetçilere de seslenen yetkililer; “Sizin varoluş nedeniniz halktır. Bu nedenle aldığınız kararlar halkın menfaatine zarar vermemelidir. Çanakkale’de yapılacak olan bu kıyımla ilgili kararınızı verin ve bunu halka açık bir şekilde bildirin. Aksi takdirde sadece oy kaybetmekle kalmaz; Çernobil faciasından sonra halkın gözü önünde çay içen bakan gibi tarihe geçersiniz. Bu halkın hafızasını küçümsemeyin. Çanakkale Belediyesi başta olmak üzere belediye başkanlarına sesleniyoruz! Bugüne kadar Çanakkale ve Bayramiç Belediyesi gibi bazı başkanlar bu konuda açıkça taraf olmuşlardır. Ancak yapılanlar yeterli değildir. Özellikle Çanakkale başta olmak üzere yaşananlar su yetersizliğine neden olacaktır. Halka temiz ve güvenli içme suyu sağlamak belediyelerin görevidir. Madenlerin önemli bölümü su havzaları ve uzun mesafeli koruma alanlar üzerindedir. Çanakkale Belediyesinin vakit kaybetmeden bu durumun su kaynakları üzerine olan etkisini ve olası kötü senaryolar karşısında halka nereden su bulacağını araştırması gerekmektedir. Bulduğu bulguları da halkla paylaşmak zorundadır” dediler.
 
“Köylüler, muhtarlar ve imamlara sesleniyoruz!”
“Köylerde yaşayan halkımızın büyük bir bölümü bu olayların kendilerine ne gibi zararlar vereceğini anlamaktadır. Ancak halen çeşitli nedenlerle muhtarlar ve imamlar başta olmak üzere bazı köylülerin kafasının karışık olduğunu görüyoruz” denilen açıklamada; “Maden şirketinin sizin kafanızı karıştırmak üzere rüşvetler verdiğini ve iş vaat ettiğini biliyoruz. Lütfen bunlara kanmayın. Bu şirketler dünyanın her yerinde sözler verirler ve sonra da göstermelik olarak bazılarınızı işe alırlar. Ancak çoğunluğunuz yine bundan yararlanamaz. Bununla birlikte altın madeni, resimde gördüğünüz şekilde köyünüzde yıkıma neden olacaktır. İş umuduyla kabul edeceğiniz bu maden 3 yıl sonra köyünüzü terk edecektir. Ondan sonra siz bu köyde yaşayamadığınızda yanınızda kimse olmayacaktır. Bazı muhtar ve imamların maden şirketinin sözlerine aldandığını ve halkı yanılttığını görmekteyiz. Özellikle imamlara şunu hatırlatmak isteriz: Yüce dinimizin anlatıldığı hangi kitapta, Allahın özenle yarattığı bu güzellikleri ve nimetleri birilerine daha fazla para kazandırmak için yok edilmesine izin verilmektedir. Allah korkusuna rağmen bu talana sessiz kalan ya da destekleyen imamlara halk hiçbir zaman hakkını helal etmeyecektir” ifadelerine yer verildi.
 
“Vali Tuna`nın duyarlılığı takdire şayandır”
Vali Güngör Azim Tuna`nın özellikle altın madenleri başta olmak üzere çevreye gösterdiği duyarlılığın takdire şayan olduğu belirtilen açıklamada; “Ancak diğer kamu kurumları için çekincelerimiz bulunmaktadır. Bu kurumlar asli işlevlerinin halkın menfaatleri olduğunu unutmamalıdır. Çanakkale’de yapılmak istenen tüm bu yatırımların, sınırlı sayıda ortağı olan yabancı şirketleri zengin etmekten başka bir işe yaramayacağını ve sanki ülkemizdeki tüm kaynak sorunlarını arttıracakmış gibi sundukları vergiler ve sosyal rüşvetlerin, kirlettikleri doğanın temizleme maliyetlerini bile karşılamayacağını çok iyi bilinmektedir. Şimdiden sondaj bölgelerinde yaşanan kirlenme olayları sadece ceza kesmekle geçiştirilmektedir. Ancak 2000 yılında Romanya’da yaşanan bir kazanın benzerinin burada yaşanması durumunda bu iş sadece ceza keserek geçiştirilemeyecektir. Ve bu durumdan en fazla olası riskleri gör(e)meyen kamu görevlileri sorumlu olacaktır. Bu sorumluluğun hesabı yargı önün de olmasa bile vicdanlarda sorulacaktır” denildi.
“Sivil toplum örgütlerine sesleniyoruz!”
Kentte faaliyetlerini sürdüren sivil toplum örgütlerine de seslenilen açıklamada; “Çanakkale’de bulunan sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve sendikaların çoğunluğunun gönüllü olarak Kaz Dağlarının çığlığını duyduğunu biliyoruz. Ancak son dönemde Çanakkale’de çevreyi de gündemine alan birçok yeni dernek ve platformun kurulduğunu görmekteyiz. Demokrasi için vazgeçilmez olan bu kurumların varlığından memnun olmaktayız. Ancak özellikle eğitim, sağlık ve çevre için çalışmak amacıyla kurulan bu dernek ve platformların sessizliğini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bu kadar tehlikeli bir dönemin arifesinde kurulan bu dernek ve platformların bu konudaki düşüncelerini ve niyetlerini bir an önce dürüst olarak açıklamalarını bekliyoruz” denildi.
 
“Üniversite ve bilim insanlarına sesleniyoruz!”
“Üniversite ve bilim insanları araştırma yapmakta ve görüş bildirmekte özgürdürler” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Özgürlüklerinin sınırlarını da ancak kendileri belirler. Ancak bilim tarihi göstermektedir ki, çalışmalarıyla ve sözleri ile halkın sorunlarını anlayamayan ve onların yanında olamayan akademisyenler tarihin derinliklerinde kaybolmaktadırlar. İlimizde bulunan ve hepimizin varlığı ile övündüğü üniversitenin özellikle çevre sorunlarını araştırmak ve Kaz Dağlarına özel kurulan araştırma merkezlerinin sorunları görünür hale getirecek araştırmalar yapmaları ve en azından bu konunun üniversite içinde bilimsel ve demokratik bir şekilde tartışılmasını sağlamaları görevleridir. Bu görevleri yerine getiremeyen bilim insanlarının varlık gerekçelerinin tartışılır hale geleceğini hatırlatmak istiyoruz.”
 
“Çanakkale halkına sesleniyoruz!”
Serçiler Köyü`nde yapılacak olan toplantıya tüm Çanakkalelileri davet eden yetkililer; “Bugün, yani 07 Mayıs 2013 günü saat 14:00’de Serçiler Köyünde sekizinci Altın ve Gümüş Madeni ocağı için Halkın Katılımı toplantısı yapılacaktır. Bu projelerin hepsi hayata geçtiğinde asıl sizin hayatınız etkilenecektir. Büyük ihtimalle şehrinizde temiz ve güvenli su sıkıntısı yaşanacaktır. Şehrinizin ve ilinizin çok sevdiğiniz doğal güzelliği ve sizin yaşam alanlarınız bu madenler ve termik santrallerle tarih olacaktır. En kötüsü de siz bunu fark ettiğinizde çok geç olacaktır. Tıpkı Dilovası gibi ölümlerinizin büyük bir kısmı kansere bağlı olduğunda artık yapılabilecek fazla bir şey kalmayacaktır. Sessizliğiniz bu felaketleri onayladığınız anlamına da gelmektedir. Dedelerinizin size bıraktığı bu güzellikleri ve değerleri siz torunlarınızdan çalınmasına göz yummak üzeresiniz. Lütfen Kaz Dağının, Ağı Dağının, Atikhisar’ın, Kaz Dağı Köknarının, Kestanelerin, Su Kaynaklarınızın sesini duyun. Onların sesi kesildiğinde etrafta sizin sesinizi duyan kimse olmayacaktır. Herkesi Çanakkale’de yaşanacak bu felaketi başlamadan engellemeye çağırıyoruz. Unutmayın halk istemezse hiçbir şey yapılamaz!” dediler.
Paylaş