“Halka yalan söyleyenler bir gün hesap verir...”

Kamu görevlilerini termik santrallerle ilgili doğruları kamuoyuna söylemeye davet eden Çanakkale Çevre Platformu Sözcüsü Filiz Ceylan Tekin; “Bu ilin gerçeklerini dile getiren medya ile platform olarak ilişkilerimizi geliştirerek sürdüreceğimizi, şirketlerin sesi olan kurumları, kuruluşları, çevrenin doğanın karşısında haber yapan, şirketlerin yanında tutum sergileyen basın kuruluşlarını yani `Alamos Gold`un sesi olanları, hilaf-ı hakikat beyanda bulunanları sonuna kadar teşhir edeceğiz” dedi.

1351
Çanakkale Çevre Platformu adına açıklama yapan Filiz Ceylan, Çanakkale ve çevresine kurulmak üzere lisans başvurusu yapılmış olan 17 bin megavat kurulu güce varan termik santral haberlerinin kentte yaşayan herkesi ve kamuoyunu rahatsız ettiğini söyledi. Ceylan; “Yine ilimizde, Kazdağı ve yöresinde, Ağıdağı’nda, Kirazlı’da su kaynaklarımızın üzerinde, 8 (sekiz) adet işletme altın-gümüş ve bakır sondajlarını sürdürmektedir. Bu şirketlerin, daha sondajlar sırasında yüzbinlerce ağacı katlettikleri, yöredeki birçok köyün içme ve kullanma sularını kirlettikleri kamuoyu tarafından ve suların başında demeç veren `milletin vekilleri` tarafından bizzat bilinmektedir. Henüz işletmeye geçmemiş olan bu şirketler işletmeye geçtiklerinde tehlikenin boyutları çok daha büyük olacaktır” dedi.
 
“Doğa talanı ve AKP’nin yıkım politikaları”
“Madencilik faaliyetlerinin bu boyutlara ulaşmasında bugünkü siyasi iktidar tarafından 5 Haziran 2004 yılında ‘Dünya Çevre Günü’nde çıkarılan “5177 sayılı maden yasası”nın, talan yasasının , sömürge yasasının etkisi büyüktür” diyen Ceylan; “Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne hatta AKP’nin iş başına geldiği güne kadar, 80 yıllık dönemde ülkemizde 1500 adet maden ruhsatı verilmiş iken, son 10 yıllık dönemde 43 bin 500 ruhsat daha verilerek ruhsat sayısı 45 bin 000`e çıkarılmış ve bu ruhsatların büyük bir bölümü çok uluslu tekellerin eline geçmiştir. Sonuç olarak; ülkemizin yaklaşık yarısına yakın bir bölümü onur kırıcı ruhsat bedelleri karşılığında yabancı tekeller tarafından ipotek altına alınmıştır. Kısacası ülkemiz ruhsat ruhsat satılmıştır. İpotek altındaki ruhsat alanlarında, Devletin ve yurttaşların, hareket kabiliyeti iyice sınırlandırılmıştır. Örneğin; Lapseki Şahinli Köyünde sondaj çalışması sürdüren bir maden şirketinin, ruhsat sahasının kenarından yüksek gerilim hattını geçiremeyen AKP iktidarı, bu hattı yörenin en değerli tarım alanları, meyve bahçeleri ve imarlı arsaları üzerinden geçirmiş, böylece yüksek gerilim hattının tarımsal, toplumsal ve sağlık faturaları yöre insanının üzerine yıkılmıştır” şeklinde konuştu.
 
“Bu bir seçim şakası mıdır?”
Çanakkale Çevre Platformu olarak kamu görevlilerine bazı sorularda soran Ceylan; “İlimizde ve çevresinde 17 bin 000 megavata varan termik santral lisans başvusunu kimler kabul etti? AKP iktidarının Çanakkale Vekillerinin bu başvurulardan haberleri yok mu? Var ise ne yapmak istiyorlar? Babadere termik santralinin durdurulduğu haberi seçim şakası mıdır ? Hatta Nurol Enerjinin yeniden ÇED format başvurusu yaptığını öğrenmiş bulunmaktayız. Sayın İsmail Kaşdemir’e duyururuz” dedi.
 
“Günü geldiğinde hesap vereceklerdir”
Halka yalan söyleyenlerin ve halkı yanıltanların günü geldiğinde bunun hesabını vereceğini kaydeden Ceylan; “Halka yalan söyleyenler, halkı yanıltanlar günü geldiğinde hesap vereceklerdir! Bergama Madenini olumlu örnek veren zihniyet, bölgemizde Bergama’daki gibi en az 8 (sekiz) adet ölüm çukurunu açılacağını, bu çukurların hepsinin de su kaynaklarımızın üzerinde, su havzalarımızın içerisinde olduğunu, çıkarılacak madenin halkın yoksulluğunu azaltmayacağını, yaşayanların göç etmek zorunda kalacaklarını kimden saklıyorlar? Maden sondajları sırasında bugüne kadar yüz binlerce ağacın kesildiği resmi kurumlarda kayıtlı iken, bunlara bugüne kadar ses çıkarmayan AKP vekillerinin, şimdi köy meydanlarında `Kazdağlarından bir yeşil dal bile kestirmeyiz` diye nutuk çekmeleri ne demek oluyor? Ulus ötesi sermaye kaynaklı, maden şirketlerinin ruhsat alanlarından Devletin yüksek gerilim hattını geçiremeyenler nasıl bir duygu, düşünce içerisindedirler? Merak ediyoruz? ODTÜ’de yaşanan ağaç katliamı, totaliter bir düşüncenin kente, insana, doğaya, yaşam kaynaklarına saldırısı iken, İlimizde yaşanan çevre ve ekosistem yıkım politikaları aynı düşüncenin ürünü değil mi? ODTÜ’de yapılmak istenenler, Çanakkale’de yaşanan çevre katliamları Haziran Gezi Direnişinden hiç ders çıkarılmadığını, ortaya koymuyor mu? İlimizde tüm bu gelişmeler yaşanır iken, üniversite sermaye, üniversite siyaset ilişkisini en üst düzeyde hayata geçiren, hatta yeni yaptırdığı fakülte binalarına şirketlerin adını ışıklı tabelalara yazan güzide bilim kuruluşumuz ÇOMÜ, halkın sağlığını hiçe sayan çevre zararlısı bu girişimlere karşı niye hala susuyor?” dedi.
 
“Sonuna kadar teşhir edeceğiz”
Ceylan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Son günlerde basından-kamuoyundan aldığımız bilgi ve izlenimlere göre, doğa katliamcısı şirketlerin dili ve argümanları ile, `bazı basın kuruluşları`nın yazdıkları ve İlimiz `üst yapı kurumları` yetkililerinin söylediklerinin örtüştüğünü, yani aynı dili kullandıklarını görüyoruz. Çanakkale Çevre Platformu bileşenleri olarak, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da halkın vicdanı ve sesi olmaya devam edeceğiz. Bu İlin gerçeklerini dile getiren medya ile platform olarak ilişkilerimizi geliştirerek sürdüreceğimizi, şirketlerin sesi olan kurumları, kuruluşları, çevrenin doğanın karşısında haber yapan, şirketlerin yanında tutum sergileyen basın kuruluşlarını yani `Alamos Gold`un sesi olanları, hilaf-ı hakikat beyanda bulunanları sonuna kadar teşhir edeceğiz.” *Gürhan KÖKÇAK
Paylaş