Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Hamza Karagöz, Merkez İlçe Başkanı Hakan Evirgen, CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan ortak yaptıkları basın açıklamasında, Türkiye’nin olağan dışı bir süreçten geçtiğini, askeri dönemler dâhil olmak üzere yargı bağımsızlığı açısından Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinin yaşandığı belirtildi.
Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Hamza Karagöz tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; “Bildiğiniz gibi Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, mahkeme üyelerine hakaret ve adil yargılamayı etkilemek iddiasıyla dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle bir fezleke hazırlanmıştır. Bugün, Türkiye olağan dışı bir süreçten geçmektedir. Askeri dönemler dâhil olmak üzere yargı bağımsızlığı açısından Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerini yaşıyoruz. Tüm vatandaşlarımız, bürokratlar, akademisyenler, bilim insanları, ülkeye canı pahasına yıllarca hizmet etmiş güvenlik görevlileri, askerler, polisler işlerini yaparken kaygı ve korku duyar hale gelmişler. Kimin nasıl, ne zaman dinlendiği, hangi sabah kimin emniyete sorguya gideceği, ne kadar tutuklu kalacağı muamması ile karşı karşıyayız. Ülkede tam bir korku imparatorluğu kurulmaya çalışılmaktadır. İleri demokrasiye geçildiği ifade edilen süreçte ne yazık ki ülkemizde demokrasi ve hukuk mumla aranır hale gelmiştir. Tüm dünya kamuoyu, ustalık dönemini yaşayan, ileri demokrasi sürecini başlatan AKP iktidarını izlemektedir.
Parasız eğitim isteyen 500`den fazla üniversiteli genç hapishanede, 100`den fazla gazeteci hapishanede, Henüz basılmamış, yayımlanmamış kitaplardan dolayı yazarlar, Bürokratlar, askerler, bilim insanları, eski kuvvet komutanları, orgeneraller hapiste, Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzasıyla kuvvet komutanlığına ve genelkurmay başkanlığına atanan 26.Genelkurmay Başkanı terörist suçlamasıyla hapiste, Halkın oylarıyla seçilmiş 8 milletvekili hapiste. Cezaevleri tıka basa dolu, Kimlerle dolu cezaevleri? Hırsız, vurguncu, katil, yankesici, dolandırıcıyla değil, Milletvekilleriyle, bilim insanlarıyla, aydınlarla, gazetecilerle, öğrencilerle, TSK’nn generalleriyle, subaylarla dolu cezaevleri.
AKP İktidarının ustalık döneminde ileri demokrasiyi yaşıyoruz. Öyle bir süreç ki, kimin nerede yargılanacağı tartışmalı, Genelkurmay Başkanı özel yetkili mahkemelerde mi, yoksa Yüce Divanda mı yargılanır, İstanbul’da mı yargılanmalı, yoksa Ankara’da mı? Cumhurbaşkanının görev süresi tartışmalı, kendisi dahi bilmiyor, YSK açıklama yapmıyor. CHP kurumsal olarak, bizlerde onun birer üyesinden genel başkanına kadar neferleri olarak her zaman askeri diktatörlüğe de karşıyız, bugün oluşturulmaya çalışılan sivil diktatörlüğe de karşıyız. Bizler, geçmişte olduğu gibi bugünde hiçbir baskıya, diktatörlüğe boyun eğmeyeceğiz. Şartlar her ne olursa olsun; Her CHP li, CHP ye gönül vermiş bütün duyarlı vatandaşlarımızla birlikte, ülkemizin aydınlık geleceği ve halkımızın esenliği için demokratik, laik, hukuk devleti mücadelemizi sonsuza kadar yılmadan sürdüreceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Zaman, umutsuzluğa ve karanlığa geçit vermeme zamanıdır.”
Sarıbaş, dilekçesini sundu
CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ta yasama dokunulmazlığının kaldırılması için dilekçesini Meclis Başkanlığına sundu. Konu ile ilgili bir açıklama yapan Sarıbaş, şu ifadelere yer verdi; “Kasım 2011 tarihinde Zonguldak Milletvekili Sayın Mehmet Haberal ve İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Balbay’ı Silivri’de ziyareti sonrasında CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ifade edilen, bir bölümüne aşağıda yer verilen sözler nedeniyle, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında “Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs” suçundan yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemi ile fezleke düzenlenmiştir. ``Burada önyargılı, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların, sadece oynadıkları bir tiyatro var. Bunun adına `Yargılama, demokrasi` diyorlar. Bu, ne demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Bunların kaçma imkanları yok. Zaten kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Bunlar, `Biz yargılanmayalım` demiyorlar, zaten yargılanıyorlar. Bunlar, parlamentoya gelip, yeminlerini içerek, anayasanın 90. maddesinde ve diğer maddelerinde öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar. Ama bu görevler maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum. Çünkü yargıç, `vicdanıyla hareket eden kişi` demektir. Yargıç, toplumun beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan her şeyin üstündedir. Vicdanı ile hareket etmeyen bir yargıç, yargıç olabilir mi? Anayasanın 90. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti`nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler var. Bunları görmemezlikten gelip, `Ben bildiğimi okurum, benim bildiğim ve söylediklerim doğrudur` mantığıyla yola çıkarsanız, adalet dağıtamazsınız.`` Bir bölümü yukarıda yer alan, Fezlekeye konu olan görüş ve ifadelerin tümüne katılmam nedeniyle ve yasama dönemi boyunca TBMM’de bulunan / TBMM’ye gelecek olan tüm fezlekeler bakımından “yasama dokunulmazlığımın” kaldırılmasını talep ederim.”
