Vali Ahmet Çınar, CHP Çanakkale Milletvekilleri Serdar Soydan ile Ali Sarıbaş, CHP İl Başkanı Hamza Karagöz Cumhuriyet Bayramı nedeniyle kutlama mesajı yayınladı.
Çınar`ın mesajı
Cumhuriyet Bayramı`nı kutlayan Vali Ahmet Çınar; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, önünde uzanan aydınlık yolda, her zaman emin adımlarla ilerleyip, benimsediği evrensel ilkeleri muhafaza ederek, uygar dünyanın onurlu bir üyesi olmaya dün olduğu gibi bugünde devam edecektir. Büyük Önder Atatürk`ün "en büyük eserim" dediği Cumhuriyet`i korumak ve ilelebet yaşatmak bizlerin yegane görevi olmalıdır. Geleceğin büyükleri ve yöneticileri olacak gençlerimizin Cumhuriyetin anlamını ve önemini kavraması, ülkemizin 90 yıllık başarılarını katlayarak artıracak ve sonsuza kadar var olmasının güvencesi olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı canı gönülden kutluyor, başta vatanımızın kurtarıcısı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehit ve gazilerimizi şükran ve rahmetle anıyorum” dedi.
Soydan`ın mesajı
TBMM Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yaptığı basın açıklamasında; “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün nitelemesiyle bu "en büyük bayramımızda" geçmişimizle gurur duyuyor, yarınlara güvenle bakıyoruz. Bu anlamlı günde, Ulusumuzun uygar dünyada hak ettiği yeri almasını sağlayan Cumhuriyet`e, Atatürk gibi insanlığın övgüsünü ve sevgisini kazanan büyük bir Önder`e, bağımsız bir yurda, ülkesini gönülden seven kuşaklara sahip olmanın onurunu hep birlikte yaşıyoruz. Cumhuriyet, korumamız ve ödün vermeden yaşatmamız gereken en değerli varlığımızdır. Bunun bilinciyle, bizlere parlak bir gelecek, onurlu bir yaşam, tam bağımsız, çağdaş ve ulusal bir devlet armağan edenlere sonsuz minnet duyuyoruz. Cumhuriyet; ümmetçilik yerine ulusçuluğu, kulluk yerine yurttaşlığı, kişi iktidarı yerine ulus istencini, bağnazlık yerine çağdaşlığı ve ulus devleti seçenlerin kurduğu bir rejimdir. Türk insanı, Cumhuriyet`le teba olmaktan çıkıp yurttaş konumuna yükselmiş, devletin tek ve gerçek sahibi olmuştur. Ulus istenci, yönetimin kaynağı durumuna getirilmiş, egemenlik kayıtsız koşulsuz Türk Ulusuna verilmiştir. Cumhuriyet, bilgisizliğe, bağnazlığa, yobazlığa, yoksulluğa, çaresizliğe karşı verilen savaşımın adıdır. Yüce Önder`in deyişiyle, "Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir." Hedefini çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve onu aşmak biçiminde ortaya koyan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk`ün başlattığı, demokrasiye geçişi de içeren yapısal dönüşüm sürecinin temeline lâiklik ilkesini yerleştirmiştir. Atatürk, "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır" sözüyle izlenmesi gereken yolu göstermiştir. Bu yoldaki ışığın, Cumhuriyet rejiminin temelini de oluşturan, akıl ve bilim olduğu da Yüce Önder`in şu sözünde de açıkça vurgulanmıştır: "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır." Bizler, Ulu Önder Mustafa Kemal’in yaktığı ışıkla tüm zorluklara, engellere, iç ve dış düşmanlara rağmen Türkiye Cumhuriyetini aydınlık geleceğe taşıma yolunda ödünsüz ve korkusuz mücadeleye devam edeceğiz. Bu yolda kararlılığımız, azmimiz ve inancımız sonsuza kadar sürecektir.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu duygularla Cumhuriyet Bayramı kutluyor, saygılar sunuyorum” dedi.
Sarıbaş`ın mesajı
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajına “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 90’ıncı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun” diyerek başlayan CHP Çanakkale Milletvekili, KİT Komisyonu Üyesi Ali Sarıbaş; “Bu yıl 90’nıcı yıldönümünü kutladığımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Birinci Dünya Savaşı sonucunda silahları ellerinden alınmış ordusuz, toprakları paylaşılmış vatansız, Osmanlı’nın küllerinden doğmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Bayramıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş sürecini iyi hatırlarsak, Cumhuriyetimizin kıymeti ve önemini de iyi anlayabiliriz. Bildiğiniz gibi, Padişah, tahtını korumanın telaşı içerisinde emperyalist güçlerin her istediğini emir sayarak altına imza atıyor. Attığı bu imzaların arasında öyle bir imza var ki ülkesinin topraklarının paylaşımı ve işgaline evet dediği Sever Anlaşması. Sevr antlaşmasına göre; Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul olmaya devam edecek, fakat antlaşmanın
maddelerine uymaz ve azınlık haklarını korumazlarsa İstanbul Türklerin elinden alınacaktır. Boğazlar savaş zamanında bile bütün devletlerin gemilerine açık olacak. Doğu Anadolu’da bağımsız Ermeni devleti kurulacak. Ege Bölgesi’nin büyük bir bölümü ile İstanbul dışındaki tüm Trakya Yunanlılara verilecek. Antalya ve Konya yöresi İtalyanlara, Adana, Malatya ve Sivas ile Suriye ve Lübnan Fransızlara, Arabistan ve Irak İngilizlere verilecek. Ordunun elinden silahlar alınarak terhis edilecek. Azınlıklara her alanda geniş haklar tanınacak. Kapitülasyonlardan bütün devletler yararlanacak. İşte Osmanlı Padişahı Vahdettin, Osmanlı’nı ölüm fermanı olan bu Sevr Antlaşması’na, sırf tahtına dokunulmaması koşulu ile imza atıyor. İşte böyle bir ortamda Mustafa Kemal ve Bir avuç silah arkadaşı bir güneş gibi 19 Mayıs 1919’da samsından doğarak, 20. Yüzyıla damgasını vuracak ve tüm mazlum halkların örnek alacağı Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Mücadelesini başlatmak ve Sevr Antlaşmasını işgalci güçlerin suratına bir şamar gibi vurmak üzere, Anadolu ve Rumeli Milli Güçleriyle önce Amasya, ardından Erzurum ve Sivas Kongrelerini topluyor. Kongrelerde Tam Bağımsız Türkiye için Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nın bir an önce uygulanmaya konulması için 23 Nisan 1920’e Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıyor ve Bağımsızlık için önemli bir adım da atılmış oluyor. Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları ta 19 Mayıs 1919’da Samsuna ayak bastığında, bu yolculuğun sonunun Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile sonuçlanacağını biliyorlardı. Bu amaca ulaşmak için de önüne çıkan engelleri birer birer aşıyor, düşüncesini de en yakın silah arkadaşları ile paylaşıyorlardı. Bir taraftan Bağımsızlık Savaşı devam ediyor diğer taraftan, aslında Cumhuriyeti tarif eden, “Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Milletindir” ifadesinin benimsendiği, Milletin Temsilcileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyordu. İşte, tam bu aşamada (1 Kasım 1922) TBMM’de alınan kararla saltanat kaldırılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanının önündeki en önemli bir engel de kaldırılmış oluyordu. 28 Ekim 1923 gecesi Atatürk en yakın çalışma arkadaşlarını köşke davet ederek, “Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz” diyerek düşüncesini açıklıyor. O gece boyunca İsmet İnönü ile birlikte 1921’de kabul edilen Anayasa üzerinde çalışarak, “Türkiye Devleti’nin Hükümet Şekli Cumhuriyettir” ifadesini karara bağlanıyorlar. 29 Ekim 1923 günü TBMM’ne sunulan tasarı üzerinde yapılan görüşmelerden sonra “Yaşasın Cumhuriyet”, “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları arasında, coşkulu alkışlarla Cumhuriyet ilan ediliyordu. İşte bir tarafta 1’inci Dünya Savaşı sonrası emperyalist güçlerle, Osmanlı’nın ölüm fermanı imzalayan son Osmanlı padişahı vahdettin, diğer tarafta bir avuç inançlı ve kararlı insanın 19 Mayıs 1919 da yola çıkması ile başlayıp, Tüm Mazlum ulusların Örnek aldığı Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı ile süren mücadele. Sonuçta 29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde büyük bir coşku ile kabul edileler Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, Cumhuriyeti İlanı ile sonuçlanmıştır. Cumhuriyetin İlanı, yorgun, yoksul, fakat inançlı ve kararlı bir ulusun, Tam Bağımsızlık Mücadelesinin örnek bir ürünüdür. Bugün 90. Yıldönümünü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş ve Kurtuluş Yıldönümü, En Büyük Bayramımız, “29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun” Türk Ulusu var olduğu sürece, coşkuyla, neşeyle, inanç ve kararlıkla kutlanacak nice Cumhuriyet Bayramları Kutlamak dileği ile tüm Vatandaşlarımızın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarını kutluyor, en içten duygularımla sevgi ve selamlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.
Karagöz`ün mesajı
CHP İl Başkanı Hamza Karagöz ise mesajında şu ifadelere yer verdi: “Ulusal Bağımsızlık savaşımızı zafere ulaştırarak 90 yıl önce Cumhuriyetimizi kurup, bugün ülkemizin her köşesinde ortak bir coşku yaşanmasını sağlayan başta Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarını, bu toprakları vatan yapan şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Türk ulusu Atatürk’ün önderliğinde dünya tarihinde eşine ender rastlanır büyük bir destan yazarak, en değerli varlığımız Cumhuriyeti kurmuş ve tüm zorluklara göğüs gererek bugünkü düzeyine ulaştırmıştır. 29 Ekim 1923’te feodal devletten ulus devlete, teokratik devletten laik devlet’e geçişin temelleri atılmış, parçalanmış bir imparatorluğun yıkıntıları arasında devrimci bir dönüşümle saltanat ve hilafet kaldırılarak egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusa devredilmiştir. Demokratik toplum düzeninin, bireye sağladığı haklar yanında, yüklediği görev ve sorumluluklarında bulunduğu unutulmamalıdır. Demokrasiyi kişiye göre yorumlamadan, toplumun tüm kurum ve kuruluşlarında yaşatmak, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, hukuka inanan her bireyin ortak sorumluluğudur. Hukukun üstünlüğü egemen kılınmadan az gelişmişlikten kurtulmanın olanağı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünün, demokratik laik Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin korunup kollanmasında sorumluluğumuzu bilerek bu emaneti nesilden nesile taşımak, hepimizin birinci görevi olduğunu unutmayalım–unutturmayalım. Bu görev ve sorumluluk duygusu ile tüm halkımızın Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.”