Tabipler Odası`nın öncülüğünde Çanakkale Çevre Platformu tarafından organize edilen "Dilovası`ndan Biga Yarımadası`na Çevre, İnsan ve Termik Santral Gerçeği" konulu konferans Prof.Türkan Saylan Tesisleri Belediye Nikah Salonu`nda gerçekleştirildi. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferans Biga Yarımadası’ndaki termik santraller konusundaki yoğunlaşmanın getireceği risklere dikkat çekti.
“100 ölümden 32`si kanser”
Diovası`nda kanser vakalarının yüksek olduğunu belirten Hamzaoğlu; “Dilovası bölgesindeki kanserden ölümlerin hem Türkiye’de, hem de dünyaya oranla daha fazla sıklıkta olduğunu gördük. 100 ölümden 32`si kanser nedeniyle gerçekleşti” dedi. Dilovası bölgesinde doğan bebeklerin kakalarında ağır metal oranı da yüksek çıktığını söyleyen Hamzaoğlu: “Annelerin de sütlerinde ağır metalin yüksek olduğunu izlemeye başladık. Arsenikten, kurşuna kadar fazlalıklar var. Bunlar insan vücudunda doğal olarak bulunan metaller değildir" dedi.
"Bizler bu süreci görünür kılmak zorundayız"
Hamzaoğlu: “Bizleri de müşteri olarak kabul ediyorlar, müşteri olmasak, bizden de vazgeçecekler. Doğadaki canlılar onların müşterileri olmadığı için kullanıp yok etme yolunu seçiyorlar" dedi. Bizler bu süreci görünür kılmak zorundayız. Görünür kılmazsak aynaya bakamayız. Ben inanıyorum ki; Türkiye`de ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu mücadelede hedefine ulaşan çok insan var. Ama birbirlerinden haberdar değiller. Bu durum bizi umutsuzluğa sevk etmesin" dedi.
Tabipler Odası`nın öncülüğünde Çanakkale Çevre Platformu tarafından organize edilen "Dilovası`ndan Biga Yarımadası`na Çevre, İnsan ve Termik Santral Gerçeği" konulu konferans Prof.Türkan Saylan Tesisleri Belediye Nikah Salonu`nda gerçekleştirildi. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferans Biga Yarımadası’ndaki termik santraller konusundaki yoğunlaşmanın getireceği risklere dikkat çekti. Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Doç. Dr. Coşkun Bakar konferans öncesinde yaptığı konuşmada Prof. Hamzaoğlu`nun Türkiye`deki bazı bilim insanları gibi sırça köşklerde yaşayıp, toplumun sorunlarına duyarsız kalmayı seçmek yerine çarpıcı araştırmalarını paylaştığını belirtti. Bakar Kocaeli Dilovası’nda yoğun sanayi sonrasında oluşan etkilerin halk sağlığı üzerindeki sonuçlarını araştıran akademisyenin tecrübelerini aktarması için Çanakkale`de bulunduğunu ve araştırmaların Çanakkale için ders niteliğinde olduğunu söyledi.
“Ağır metaller tespit ettik”
Dilovası`ndaki sanayileşmenin tarihçesine değinen Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Kocaeli`nin 1940`lı yıllarda sanayi için planlanmış bir kent olduğunu ve 1980`lerin sonunda İstanbul çehre değiştirince sanayileşme adına en uygun çevresel yayılmanın bu bölgede gerçekleştiğini belirtti. Demir çelik, boya ve lastik fabrikalarının kentte açılmasının ardından Bakanlar Kurulu Kararı ile 2002 yılında organize sanayi bölgesi açılmasına karar verildiğini söyleyen Hamzaoğlu bölgede kurulan 194 firmadan 156`sı ile ilgili inceleme yapıldığını ve 152`si hakkında mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle işlem yapıldığını söyledi. Organize sanayi bölgesinin doğa ve kentte yaşayan insanlar için oluşturduğu risk alanlarını inceleyen Prof. Hamzaoğlu, Dilovası bölgesinde kontrolsüz sanayileşmenin halk sağlığı üzerindeki etkilerini araştırarak annelerin sütünün yanı sıra bebeklerin kakasında da, vücutta doğal olarak bulunmaması gereken ağır metaller tespit ettiklerini belirtti.
“100 ölümden 32`si kanser”
Diovası`nda kanser vakalarının yüksek olduğunu belirten Hamzaoğlu; "Dilovası bölgesindeki kanserden ölümlerin hem Türkiye’de, hem de dünyaya oranla daha fazla sıklıkta olduğunu gördük. 100 ölümden 32`si kanser nedeniyle gerçekleşti. Her ay bölgede hava ölçümleri yaparak metal oranlarını tespit ettik. Hava kirliliği ile ilgisini araştırdık. Kandıra ve Dilovası’nda her ay hava ölçümleri yaparak ağır metal analizlerini gerçekleştirdik. Araştırmaya katılmayı kabul eden hamile kadınların hamileliklerini araştırdık. Doğumdan sonra da annenin sütünden ve bebeğin kakasından ilk örnekleri aldık. Sonuç beklentilerimizi doğrular şekilde çıktı. Dilovası bölgesinde doğan bebeklerin kakalarında ağır metal oranı çok yüksek. Annelerin de sütlerinde ağır metalin yüksek olduğunu izlemeye başladık. Arsenikten, kurşuna kadar fazlalıklar var. Bunlar insan vücudunda doğal olarak bulunan metaller değildir" dedi. Dilovası başta olmak üzere Kocaeli ve bölgesinde sanayileşmenin etkilerini kamuoyunun gözleri önüne serdiği için hedef olan ve hakkında davalar da açılan Hamzaoğlu kapitalizmin dünyadaki herşeyi müşteri olarak gördüğünü ve bu tanımlamaya uymayan doğa ve doğadaki canlıları yok etmeye çalıştığına dikkati çekti.
"Bizler bu süreci görünür kılmak zorundayız"
Hamzaoğlu:" Bizleri de müşteri olarak kabul ediyorlar, müşteri olmasak, bizden de vazgeçecekler. Doğadaki canlılar onların müşterileri olmadığı için kullanıp yok etme yolunu seçiyorlar" dedi. Bizler bu süreci görünür kılmak zorundayız. Görünür kılmazsak aynaya bakamayız. Ben inanıyorum ki; Türkiye`de ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu mücadelede hedefine ulaşan çok insan var. Ama birbirlerinden haberdar değiller. Bu durum bizi umutsuzluğa sevk etmesin" dedi. Gerçeklerin gizlenmesi için sermayenin kendini içselleştirdiğini ve yaptığı sosyal sorumluluk projeleri ve yüklü bağışlarla bir yandan halkın sağlığını hiçe sayarken, bir yandan yerel yönetimlerin ve üst düzey yöneticilerin gönlünü kazanmaya çalıştığını söyleyen Hamzaoğlu sermayenin gücü önünde duramayan kesimleri de eleştirdi.
“Cinayete sessiz kalanları teşhir edeceğiz”
“Çevre, İnsan ve Termik Santral Gerçeği” adlı konferans öncesinde Prof.Türkan Saylan Tesisleri’nde basın açıklaması düzenleyen Çevre Platformu Sözcüsü Hicri Nalbant, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.B.D Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Doç. Dr. Coşkun Bakar çevresel felaketlere sessiz kalan isimleri eleştirdi. Nalbant altın tekelcilerinin yaşam alanlarını delik deşik ettiğini, yörede 500 ağacı kestiklerini fırsatını bulsalar işletmeye geçeceklerini kaydetti. Çevre Platformu olarak her türlü mücadeleyi göstermelerine ve yöre halkının karşı çıkmasına rağmen ÇED raporu alan tekelcilere karşı 6 dava açtıklarını belirten Nalbant: “Onlar kapasite artırmak için çalışıyorlar. Onlar ne kadar ÇED alırsa, biz de o kadar dava açacağız. T.C bir hukuk devleti. Onları rahat ettirmeyeceğiz” diye konuştu. Hamzaoğlu ile birlikte yaptığı Termik Santral alanını incelediklerini belirten Nalbant Biga ve Karabiga Belediyesi ile görüşme talebinde bulunduklarını ama kendilerine sudan sebepler mazeret gösterildiğini söyledi. Yaşanan duyarsızlık karşısında Biga ve Karabiga Belediye Başkanını eleştiren Nalbant: “Çanakkale’nin batının temiz enerjisini veren kalorifer kazanı olması amaçlanıyor. Biga ve Karabiga Belediye Başkanı da bu noktada ateşçi olarak görev almıştır. Bilinmelidir ki; doğada ölecek her canlıdan onlar da sorumludur. Kendi seçmenleri onları affetse de doğuştan astımlı olan bir bebek, bir kuş onları affetmeyecek. Onlardan bu dünyada olmasa da öbür dünyada hesap sorulacak. Artık sessiz kalanları teşhir edeceğiz” dedi. Biga ve Karabiga yöresinde linyit ile çalışan termik santrallere her gün bir yenisinin eklenmesi için adımlar atıldığına işaret eden Nalbant: “ Karagiba Bölgesine 14 bin megavat bir termik santral kurmak bir cinayettir. 10 bin megavat olduğunu düşünsek bile bu 30 milyon ton kömür demektir. Bunun neticesinde yöreye asit yağmurları yağacak, asit yağmurları ağır metaller ile birlikte yer altı sularına karışacaktır. Tarım topraklarımız kirlenecek, çevreye rodon gazı salınacak. Bölgemiz-de kanser yayılacak, yaşam bitecektir” dedi.
“Gelecek bu süreci engelleyeceklerin olacak”
Nalbant’ın konuşmasından sonra söz alan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ise kurgulananların ve Çanakkale’de yaşananların bir ilk olmadığına dikkati çekerek, Türkiye’nin Çin örneğinde olduğu gibi ucuz çevre ve işçi yönüyle teröre maruz kaldığını söyledi. Akademik anlamda bu bilgilere ulaşan ilk isim olmadığını, ama sorumluluk gereği halkla paylaşma ve bilgilendirme durumunda olduğunu söyleyen Hamzaoğlu : “Çanakkale’de yaşananları kayıt altına alıp, gözler önüne sermeliyiz. T.B.M.M’de bir gecede getirilen torba yasalarla yetkiler bir anda yer değiştiriyor. Eğer biraz arları, namusları varsa görmezden gelmemeliler, katliama son vermeliler” derken sermaye güçlerine de işaret ederek: “Onların da elleri o kadar da rahat olmamalı. Yolu boş bulup istedikleri hızla ilerleyemeyeceklerini bilmeliler. Tarih bu insanları affetmeyecek. Gelecek bu süreci engelleyeceklerin olacak. Bu işin zaferi bu” diye konuştu.