1996 yılında Evrensel Gazetesi muhabiri iken takip ettiği bir haber sırasında öldürülen gazeteci Metin Göktepe unutulmuyor. Katledilişinin üzerinden geçen 18 yıl boyunca, gazetecilik meslek ilkeleri başta olmak üzere, özgürce haber üretme ve görevi nedeni ile uygulanan baskıların artması Göktepe`nin katli ile birlikte değerlendirildi. Göktepe, Uğur Mumcu, Hrant Dink ve Namık Tarancı başta olmak üzere “faili meçhul” bir şekilde katledilen tüm gazeteciler gibi, mesleğin sembol isimlerinden biri oldu. Doğru ve gerçek haberin halka ulaştırılması, gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda Metin`den önce de olduğu gibi ondan sonra da süren baskılar, gazeteci cinayetleri durmadı. Ancak her cinayet sonrası başta basın emekçileri olmak üzere, katilleri ve onları koruyan zihniyet yüksek sesle deşifre edildi. Habercilik anlayışları ve mesleklerini inatla yerine getirilmeleri nedeni ile öldürülen, kaçırılan, işkence gören, tutuklanan her gazeteci, akıllara Metin`i, Uğur Mumcuları, Namık Tarancıları getirdi. Onlar, gazetecilek mesleğine yönelik baskılar sürdürçe hatırlandı, mücadeleleri daha da yükseltildi. 1996 yılında 8 Ocak günü katledilen gazeteci Metin Göktepe`nin 18`nci ölüm yıldönümü nedeni ile Emek Partisi Çanakkale il örgütünden yapılan aaçıklamada, gazetecilere yönelik baskıların artarak devam ettiğine vurgu yapıldı. Emek Partisi açıklamasında “Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, `Bu haberi Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar` diyerek gittiği haberde, gözaltına alındı ve polislerce dövülerek öldürüldü. Gün 8 Ocak 1996`ydı. Ümraniye Cezaevi`nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy`e gitmişti. Ancak,`Sarı Basın Kartı` olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte `ısrarcı` davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu`na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü. Bu yaşanan olayın üzerinden tam 18 yıl geçti. Göktepe’ye yapılanlar geniş bir halk kitlesi tarafından uzun soluklu bir mücadele sonucunda dünya kamuoyunda duyurulan ve takip edilen bir dava niteliği kazandı. O günden bugüne basın emekçilerine karşı sözlü, yazılı ve fiili baskılar artarak devam etti. Çünkü halktan yana tarafsız ve doğru haber yapmak, ülkemizdeki güç odakları tarafından engellenmeye, tehditlere, tutuklamalara ve işten atılmalara kadar uzayan bir baskı yelpazesinde devam etti, ediyor. Bugün, AKP İktidarının `çözüm süreci` diye sürekli dillendirdiği bir dönem olmasına rağmen `KCK basın davası` adı altında yüzlerce basın emekçisinin tutukluluğu devam ediyor. KCK basın davasındaki yargılananlara, Başbakan ve AKP hükümeti bir de terörist yaftasında bulunuyor” dendi.
“Gezi`de de hedefte gazeteciler vardı”
“Gezi direnişi sürecinde doğasını, yaşam alanlarını, kimliklerini savunan, özel yaşamlarına karşı yapılan müdahaleler üzerine sokağa çıkarak haklarını arayan, meydanları dolduran yüzbinlerce insana AKP hükümetinin kolluk güçleri tarafından uygulanan şiddetten basın çalışanları da ciddi ölçüde etkilenmiştir” denilen açıklamada “Meydanlardaki direnişin yansıtılmasına ve uyguladıkları şiddettin görülmemesi için çok büyük engellemelerle karşı karşıya bırakılmışlardır. Hatta birçoğu yaralanmıştır. Basın sansürleri ve baskıcı rejim yüzünü bu süreçte daha da açığa çıkarmıştır. Son olarak 17 Aralık operasyonuyla başlayan rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama, altın kaçakçılığı vb. olayların basında ve kamuoyunda paylaşılması AKP hükümeti tarafından engellenme ve sansüre maruz kaldı. İşsizliğin, yoksulluğun ve ekonomik sıkıntıların ciddi bir biçimde yaşandığı bir dönemde iktidarın bakan çocuklarının organize halde `yaptıkları hırsızlıkların` halka duyurulmaması için emniyet müdürlüğündeki basın odaları kapatıldı” ifadeleri kullanıldı.
“Tutuksuz bir dünya mümkün”
Emek Partisi`nden yapılan açıklamada “Bugün bizler, Metin`in yoldaşları, arkadaşları olarak ülkemizde ve dünyada yaşanan her türlü gelişmeleri ve çağın gerekliliği açısından da en iyi ulaşabileceğimiz kaynak olarak basın ve yayın organları olduğunu biliyoruz. Bu anlamda tüm basın emekçilerinin gerçekleri özgürce yazabildikleri, doğru haber yapabildikleri, baskısız, tutuksuz bir dünyanın mümkün olduğunu vurgulayarak, herkesi bunun için mücadele etmeye ve tutuklu gazetecilere özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz” dendi.