“Bu yasa geri çekilmeli”

Çanakkale Barosu Başkanı Av. Bülent Şarlan, 10 Mayıs günü görüşülmesi planlanan “İç güvenlik paketi” ile ilgili açıklama yaparak, “Paketin içeriğine itiraz ediyoruz” dedi. Şarlan, ayrıca “Kuvvetler ayrılığının asli unsurları olan yasama, yürütme ve yargının işleyişi kurcalanmayan bir hukuk devletinde; OHAL uygulamalarını andıran yetkiler, torba yasalar ve güvenlik paketlerine asla ihtiyaç duyulmaz” ifadelerine yer verdi.

510
22 Ocak 2015 tarihinde TBMM İçişleri Komisyonu’nda kabul edilerek, 4 Şubat 2015 tarihinde TBMM Genel Kurulu’na sunulan ancak görüşülmesi 10 Mayıs 2015 tarihinde bırakılan kamuoyunda bilinen adıyla “İç Güvenlik Paketi” ile ilgili avukatlardan da açıklama geldi. “Paketin içeriğine itiraz ediyoruz!” diyen Şarlan, “Hiçbir kanunun Anayasa’ya aykırı olamayacağı ülkemizde torba, paket vb. isimlerle bizlere dayatılan ve hukuk sistemimizi büyük bir hızla kanunsuzlaştıran uygulamaları TBMM tarafından kabul edilmeden kamuoyu ile paylaşmak görevimizdir. İç güvenlik paketi olarak adlandırılan tasarı yasalaştığında; İçişleri Bakanlığı, toplumsal olaylar özelinde olduğu iddia edilse bile her ihtiyaç duyduğunda yetkilerini kendisine bağlı yereldeki vali ve jandarma komutanlarına devredecektir. Yine Cumhuriyet Savcıları’na ait “Suçun Aydınlatılması Ve Suç Faillerinin Bulunması İçin Gereken Acele Tedbirlerin Alınması”na ilişkin yetki ve görevler; vali ve kaymakamlara devredilecek, valilerin iki dudağından çıkan emirler kanun sayılarak, bu kararlara karşı çıkanlar için 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istenebilecek, güvenlik gerekçesi öne sürülerek istediği vatandaşı bulunduğu şehirden uzaklaştırma hakkına dahi sahip olacaktır. Valiler, kolluk amir ve memurlarına doğrudan emir verebilecek, toplu olarak işlenen suçlarda 48 saate kadar gözaltına alma kararı verebilecektir. Kolluk kuvvetleri, kişilerin üstü ve aracını, mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı, acele hallerde ise sonradan yazıyla teyit edilmek üzere sözlü emriyle arayabilecektir. Anayasa ile koruma altına alınmış hak ve özgürlükleri için sokağa çıkan insanlara karşı kolluk kuvvetlerinin, boyalı su adı altında hangi kimyasal içeriğe sahip olduğu Gezi Süreci’nde insanların derilerinde bıraktığı tahribatla kanıtlanmış olan tazyikli su kullanımına cevaz verilmekte, kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanımına karşı kendini korumak yahut fişlenmemek için yüze takılan gaz maskesi, atkı vb. maddelerin kullanımına; 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezaları öngörülmektedir. Kullanılmasa dahi taş, sopa, bilye, sapan, el yapımı havai fişek vb. materyallerin taşınması halinde; 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası yaptırımı getirilmekte ve bu düzenlemeyle kolluk kuvvetlerine sınırsız silah kullanma yetkisi yaratılmaktadır. Böylelikle bireysel ve topluluk haklarının kullanımı, ertelemesiz ve para cezasına çevrilme olanağına yer vermeden hapsen tazyik tehdidine maruz bırakılmaktadır. Bugüne kadar yaşadığımız örneklere bakıldığında kolluk kuvveti olan polislerin, gerçekte asli maddi faili yahut yardımcı unsuru olduğu ölümlerin yargılamalarındaki hukuksuzluklar bu tasarı yasalaştığında artık en başından önlenecek ve yasa yürürlüğe girdikten sonra yaşanacak ölümlerde polisler faili belli ama tanımı halen meçhul olarak hiç hakim karşısına çıkmadan baştan sorumluluktan kurtarılacaklardır. Dolayısıyla güvenlik paketinin içeriğinden çıkardığımız sonuç; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güvenliği ve korunması amaçlanması yerine ikballerin korunma altına alınma çabasıdır. Biz avukatlar, her zaman kişisel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğünü hedeflemekteyiz. Güvenlik paketini hazırlayan anlayışın dışında toplumun hiçbir kesimi tarafından kabul görmeyen bu yasa tasarısının geri çekilmesi gerektiğini düşünüyor ve talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Paylaş