“Balya da 80 yıldır yaşananlar ders olsun”

CHP Çevre Komisyonu heyeti, Balıkesir Balya Maden Yataklarını inceledi. İnceleme sonrasında madenciliğin çevreye verdiği zararın çarpıcı sonuçları ile karşılaşıldı. Balya’da 75 yıllık tarihi atık, koyunları ve balıkları öldürüyor.

780
TBMM Çevre Komisyonu Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan başkanlığındaki Çevre Komisyonu Üyesi İstanbul Milletvekili Melda Onur, Balıkesir Milletvekilleri Ayşe Nedret Akova, Namık Havutça’dan oluşan heyet, Balıkesir CHP İl Örgüt Temsilcileriyle birlikte Balıkesir Balya Maden yataklarına inceleme gezisi gerçekleştirdi.
 
İnceleme gezisi ile ilgili raporu kamuoyu ile paylaşan TBMM Çevre Komisyonu Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan; “Balya’nın yeniden kalkınmasını sağlamak için ve Balya’daki çevre felaketinin durdurulup giderilmesi için somut bir girişim yapılmamaktadır. Yağışlardan sonra Maden deresi ve birleşme yerinden sonra Kocaçay’da yoğun ve kitlesel balık ölümleri olduğu bildirilmektedir. Bu derelerden sulanan tarlalarda verimin azaldığı söylenmektedir. Balya da 80 yıldır yaşananlar ders olsun… Ülkemizin cennet köşeleri Balya olmasın…” dedi.
 
 
TBMM Çevre Komisyonu Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan başkanlığındaki Çevre Komisyonu Üyesi İstanbul Milletvekili Melda Onur, Balıkesir Milletvekilleri Ayşe Nedret Akova, Namık Havutça’dan oluşan heyet, Balıkesir CHP İl Örgüt Temsilcileriyle birlikte Balıkesir Balya Maden yataklarına inceleme gezesi gerçekleştirdi.
 
İnceleme gezisi ile ilgili raporu kamuoyu ile paylaşan TBMM Çevre Komisyonu Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan; “Balya Kurşun-Çinko maden yatağı, Marmara Bölgesi içinde, Balıkesir-Çanakkale, Balıkesir-Gönen devlet karayolları kavşağında, Balıkesir il merkezinin 49 km kuzeybatısındaki Balya İlçesi sınırları içindedir. Dünyanın büyük kurşun-çinko maden yataklarından birine sahip olan ve 1920’lerdeki 30.000 nüfusuyla, ülkemizde elektriğin 1901 yılında, İmparatorluk sarayından sonra ilk kez kullanıldığı yer olan ve Cumhuriyet tarihi madenciliğinin başlangıç noktası olarak değerlendirilmeyi hak eden Balya’nın ilçe merkezi, bugünkü nüfus 1950’e inmiş, ormanlık alanı kurumuş, havası-toprağı zehirlenmiş, bir gözlemcinin deyişiyle “kanaryanın üç gün yaşayamadığı yer” haline gelmiş, kaderine terk edilmiştir. İlçenin bütününün nüfusu 1980 yılında yapılan sayımda 24.814 iken,  2011 yılında  14.750`ye düşmüştür. İlçeden dışarıya göç sürmektedir. Balya 87.313 hektar alanlı bir ilçedir. Bunun, 15.160 ha’ı tarla, 520 ha’ı meyvelik, 401 ha’ı sebze bahçesi, 315 ha’ı bağ, 7848 ha’ı mera, 54.365 ha’ı ormanlıktır. Maden sahası da resmi kayıtlara göre 2.900 hektar alanı kaplamaktadır. İlçede 16.000 büyükbaş ve 55.000 küçükbaş hayvan bulunduğu bildirilmektedir” dedi.
 
“Maden ve atıklardan kaynaklanan büyük bir çevre sorunu yaşanmaktadır”
Bölgede maden ve atıklardan kaynaklanan büyük bir çevre sorunu yaşandığına dikkat çeken Soydan; “Madencilik yıllarındaki istihdam olanaklarının birden ortadan kalkmasının getirdiği dışa göç; şimdi, çevre kirliliğinin tarım ve hayvancılığı olumsuz etkilemesi, sağlık sorunları ve yeni yatırımların yokluğu nedeni ile süregelmektedir. İlçe de, ilçe merkezi de giderek ıssızlaşmakta ve kalan nüfus ta önemli bir sağlık riski altında beklemektedir. İlçe yoksullaşmayı kendi başına yaşarken, çevre felaketine dönüşen kirlilik 70 km kuzeyindeki Manyas Gölü’nü de kapsayacak kadar yayılmış ve bölgesel olarak paylaşılan bir sorun boyutunu almıştır. Balya’nın yeniden kalkınmasını sağlamak için ve Balya’daki çevre felaketinin durdurulup giderilmesi için somut bir girişim yapılmamaktadır. Fransız Şirketi’nce çıkarılmış olan 4.000.000 ton kadar cevherden 40.000 ton kadar metal çıkarılmış olduğuna göre, sahada 3.600.000 ton kadar atık birikmiş olması gerekmektedir. Ancak, bunun önemli bir bölümü taşıma ve sellenmelerle götürüldüğü için bugün sahada 300.000 ton izabe cürufu ve 1.200.000 ton flotasyon atığı ve jig artığı olmak üzere toplam 1.500.000 ton kadar atık bulunduğu öngörülmektedir. Bunlar 5 ayrı sahada yer almaktadır. Yörede yaşanan en kolay algılanabilir sorun ekonomiktir. Madencilik çalışmalarının birdenbire durması nüfusun önemli bir bölümünün göçüne neden olmuştur. İşsizlik ve tarımsal yaşamdaki verimsizlik, dışarıya nüfus göçünün sürmesine neden olmaktadır. Bunun yanında bölgede maden ve atıklardan kaynaklanan büyük bir çevre sorunu yaşanmaktadır. Maden atıklarının yer aldığı vadide zaman zaman yoğunlaşan koku soluma güçlüğü yaratacak düzeye ulaşabilmektedir. Dere çoğu yerinde ve özellikle de atıkların etekleri çevresinde renk değiştirmekte ve kızıllaşmaktadır. Dere suyundan içen hayvanların öldüğü, hastalandığı ya da sakat doğum yaptığı bildirilmektedir” diye konuştu.
 
“Ülkemizin cennet köşeleri Balya olmasın”
Soydan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yağışlardan sonra Maden deresi ve birleşme yerinden sonra Kocaçay’da yoğun ve kütlesel balık ölümleri olduğu bildirilmektedir. Bu derelerden sulanan tarlalarda verimin azaldığı söylenmektedir. Balya’da bulunan az sayıda eczanede satılan ilaçların başka yerlerle kıyaslanamayacak denli yüksek olduğu ve yaygın sağlık sorunları olduğu belirtilmektedir. Yapılan ölçümler dere suyunun aşırı asit olduğu ve pH değerinin 2,5’a kadar düştüğünü; yapılan analizler dere suyunda, yaz aylarında bile çok yüksek ağır metal ve siyanür derişimlerinin olduğunu; yapılan örneklemeler, dere tabanındaki alüvyon çökellerinde olağanüstü miktarlarda ağır metal zenginleşmesi olduğunu; bilimsel araştırmalar, bu kirlenmenin 70 km ötedeki Manyas Gölü’ne kadar ulaştığını ortaya koymaktadır. Asıl sorun ise kamu örgütlerinin yaygın ve uzun dönemdir süren ilgisizliğidir. Bu sorunlar ancak basında yer alınca kamu yetkililerinden bir tepki gelmekte, kısa süreli gezi, toplantı ve değerlendirmelerin gerisi gelmemektedir. Balya’nın çözülmesi gereken bir dizi sorun bulunmakta ve bunların çözümü genel olarak birbiriyle ilintilidir. Bu sorunların başında maden işletmesinden kalan tesisler ve atıklardan kaynaklanan kirlilik sorunudur. Bu giderilebilir. Kirliliğin başta gelen nedeni asit maden drenajı oluşumudur. Bunu atıkların yüzeysel akışla yıkanması ve akarsularla taşınması izlemektedir. Atıkların denetlenmemiş ve korunmamış olmasından ötürü tozuması ve rüzgârlarla çevreye yayılması bunu izlemektedir. Asit maden drenajı oluşum süreci sonucu çevreye salınan gaz da bir başka sorundur. Bunların tümü atıkların yeniden elden geçirilmesini gerektirmektedir. Bu elden geçirme, öncelikle asit maden drenajı oluşumunu, sonra da yukarıda sayılan öteki sorunların kökten çözülmesini sağlayacaktır. Atıkların elden geçirilmesi uygulaması, ya yalnızca bundan kaynaklanan çevre sorunlarının çözümü amacı ile sınırlı olabilir; ya da içlerindeki metal içeriğinin değerlendirilmesi amacı da buna katılabilir.  Ancak, Balya’nın sorunları yalnızca çevre kirlenmesi ile sınırlı değildir. Yörenin toplumsal kalkınması için uygun programların da uygulanması gerekmektedir. Bunların da tartışılması ve uygulanabilir seçeneklerin bulunması gerekmektedir. Bu amaçla, yine madenciliğe yönelik bir seçenek; madencilik tarihine dayalı turizmin geliştirilmesi önemli bir seçenek olarak tartışılmaktadır. Bu yönde, toplumsal kalkınma amacıyla üzerinde çalışılması gereken bir başka ekonomik etkinlik seçeneği de tarımsal uygulamalardır. Yörenin tarımsal yaşamının yeniden canlandırılması, yeni ürünlere yönelinmesi, çağdaş teknolojilerin kullanıma alınması, çevre dostu ve sürdürülebilir tarımsal çalışmaların yaygınlaştırılması ve bunların uygun örgütlenmelerle yapılması yaygın ve programlı biçimde yaşama geçirilebilir. Kuşkusuz bu uygulamalar birbirlerini destekleyen, eşgüdüm içinde uygulanan ve üretilen kaynakların yöre dışına taşınmasına izin vermeden öteki kalkınma projelerinde kullanıldığı bütünsel ve büyük tek bir kalkınma projesi olarak ele alındığında başarı şansı artacaktır. Balya da 80 yıldır yaşananlar ders olsun… Ülkemizin cennet köşeleri Balya olmasın…”
Paylaş