“24 Temmuz mücadele günüdür”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, “Türkiye’de sansürün, oto sansürün olmadığını düşünceyi ifade özgürlüğünün rahatça kullanıldığını söyleyen kişi ve kurumlara varsa onlar 24 Temmuzları bayram olarak kutlayabilirler...” dedi.

896
24 Temmuz TGC Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü ve Basın Özgürlüğü Ödülleri Töreni`nde konuşma yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, “Bildiğiniz gibi bugün Basında sansürün ilk kez kaldırılışının 106. Yıldönümü İkinci Meşrutiyetin ilanıyla birlikte görevli sansür memurlarını matbaalarını, gazetelerine ve yayınevlerine sokmayarak ertesi gün sansürsüz bir Türkiye’ye merhaba diyen ustalarımızın önünde saygı ile eğiliyoruz. Dönemin gazetecilerinin direnişlerini, dayanışmalarını hayranlıkla yad ediyoruz. Gerçekleştirdikleri meslek bütünleşmesini bölünmüş kamplara ayrılmış günümüz gazeteciliği için de örnek olmasını diliyoruz. Gazetecilik tüm dünyada özelikle de Türkiye’de çok zorlu bir dönem geçiriyor. Bir yandan gezegenin hemen hemen her bölgesinde başlayan çatışmaları izlerken yaşamını kaybeden muhabirler, foto muhabirleri ve kameramanlar bir yanda da sosyal medya karşısında giderek tiraj ve itibar kaybeden sermaye yoğun gazetelerin küçülme gerekçesi ile işsiz bıraktıkları gazeteciler Ortadoğu’da çatışmalarda, bölgesel savaşlarda ölen, yaralanan gazeteciler ve tüm bu özverili çalışmalarına karşı haberleri gazetelerde, ekranlarda siyasi dengeler gözetilerek yer almayan haberlerinin sansürlendiği gazeteciler. Bunların tümünü düşündüğümüzde sistem tarafından bu onurlu mesleğin içine düşürüldüğü güç durumu yüreğimiz burkularak izliyoruz. Türkiye’ye baktığımızda gazeteciliğin genel sorunlarına günbegün iktidardan kaynaklanan yeni sorunlar ekleniyor. Geçen yıl ki konuşmama baktığımda o gün şikayetçi olduğumuz sansür, oto-sansür düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller aradan geçen bir yılda daha da artmış durumda. İşsiz gazeteci arkadaşlarımızın durumu da öyle. Pek çok örnek verebiliriz bu yıldan da. Haberler karartılmıştır. Çeşitli yasaklama kararlarıyla halkın gerçekleri öğrenme doğru haber alma hakkı örselenmiştir. Cezaevlerinde gazeteci sayısı azalmışsa da gazeteciliğin bir parçası olan dağıtımcılar hala parmaklıklar arkasındadır. İktidarın gazete sahiplerine tehditleri, talimatları ve muhalif gazetecilerden şikayetleri ısrarla sürmektedir. Başbakanın ya da bakanların toplantılarına muhalif gazetelerin ya da sol tandanslı gazetelerin katılmaları engelleniyor. Akreditasyon artık resmileşmiş görülüyor. Yıl içinde Türkiye Soma’da onulmaz bir acı yaşadı. 301 maden emekçisi kardeşimiz gerekli önlemler alınamadığından yaşamlarını kaybetmiş, Soma’da yaşananları kamuoyuna aktarmak, kamuoyunu bilgilendirmek isteyen gazeteciler ise devletin ve iktidarın baskısıyla karşılaşmışlardır. Gerçeklerin yine üstü örtülmeye çalışılmıştır. Ölen madencilerin sayısı düşük gösterilerek halkı yanıltmaya yönelik demeçler verilmiştir. Bu tutum Türkiye’de insan değerinin ne denli önemsenmediğini ortaya koyan önemli göstergelerden biri olmuştur.
 
“Yandaş medya kraldan çok kralcı kesildi”
“İstanbul’da gezi eylemlerinin yıldönümünde de polis şiddeti devam etmiş, gençlerin gezi olaylarında ölen arkadaşlarını anmaların bile izin verilmemiştir” diyen Olcayto, “Bütün bu yaşananlarda yalnız iktidarı sorumlu tutmak haksızlık olarak gözükebilir. Çünkü gazeteciler ne yazık ki ustalarımızdan 106 yıl sonra bütünleşmeyi unutmuştur. Meslek ilkelerini bir yana bırakmışlar ve iktidarın yanında kraldan çok kralcı kesilmişler. Böyle bir durumda gazeteciler olarak kendi özeleştirimizi yapmak zorundayız. Gazetelerinden atılan meslektaşlarımızın yanında olmayan sendikasızlığa, örgütlenmeye karşı çıkan, mesleği politik çıkarlar için kullanan yeni bir zümre çıkmıştır ortaya. Bunları gazeteci olarak nitelemek içimizden gelmiyor. Toplumda var olan gerginliği arttırıcı yayınlar yapan, manşetler nefret söylemlerine çıkaran farklılıkları suç gibi gösteren bu yeni gazeteciliğin bir gün elbet son bulacağına inanıyoruz. Çünkü bu tür gazeteciliğin dalkavukluk yaptıkları kimselere de yarardan çok zarar getirdikleri yavaş yavaş otaya çıkmaktadır. Türkiye bir genel seçim geçirdi. Önümüzde de bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Şeffaflık ve basın özgürlüğü çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Fakat 17 Aralık’tan sonra adalet ve emniyet kurumlarında başlatılan geniş çaplı görevden almalar ve atamaların gerekçelerini bütün açıklığıyla öğrenebilmiş değiliz. Adalet sistemi güven kaybediyor. Halkı korumakla yükümlü kolluk güçleri de öyle. Kamuoyunun gerçekleri öğrenme doğru haber alma hakkı olarak belirlenen basın özgürlüğü ise uluslararası ölçeklerde Türkiye’de yok sayılıyor. Umuyoruz ki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra iktidarı ve muhalefeti ile demokrasinin uluslararası ölçütlerine uyum sağlanabilir. Ülkeyi içinde bulunduğu kaostan ve insan haklarına yönelik ayıplardan kurtarmanın çareleri de bulunabilir” şeklinde konuştu.
 
“24 Temmuz bayram değil mücadele günüdür”
“Bu konuşmamda bir kez daha vurgulamak istiyorum” diyen Olcayto, açıklamalarını şu şekilde tamamladı; “TGC özgür bağlantısız gazetecilik ilkesini benimsemiş bir kuruluştur. Dolayısıyla siyasi partilerle büyük iş çevreleriyle özel ilişkileri olmaz. Amaç salt gazetecilerin gasp edilen özlük haklarına, işsiz gazetecilerimizin durumlarına, her gün biraz daha tırpanlanan sosyal güvencelerine sahip çıkmaktır. Eleştirilerimiz bu kapsamda dikkate alınmalıdır. 24 Temmuz bayram değil Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’dür. Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Gününü Türkiye’de sansürün, oto sansürün olmadığını düşünceyi ifade özgürlüğünün rahatça kullanıldığını söyleyen kişi ve kurumlara varsa onlar 24 Temmuzları bayram olarak kutlayabilirler, ama bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 12 Mart darbesinden bu yana bayram sözcüğünü kaldırmıştır. Gazetecilerin Sorunlarını dikkate alarak 24 Temmuzları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak ilan etmiştir. Elbette dileğimiz gelecek 24 Temmuzların çok sesli çağdaş bir toplumun bayramı olarak kutlanması. Geçen yıl söylediğim gibi bugün Ütopya’da olsa gezi parkı gençleri Ütopya’nın ne denli değerli olduğunu bizlere anımsattı. Gençlerden dayanışmayı, hoşgörüyü, doğaya saygıyı, paylaşmayı öğrendiğimizi de bu arada unutmayalım. Basın Özgürlüğü ödüllerini alan meslektaşlarımı, kurumları kutluyorum. Bize onur veren siz değerli konuklarımıza da teşekkür ediyorum.”
Paylaş