12 Eylül darbesi, 33`üncü yılında da lanetlenmeye devam ediyor. Dün Barış Anıtı önünde bir araya gelen 78`liler Girişimi üyeleri, İHD, BDP, Emek Partisi, HDK gibi siyasi partilerin de desteği ile açıklamada bulundular. Açıklamaya BDP Çanakkale İl Başkanı Abdullah Güler, İHD Çanakkale Şube Başkanı Serpil Bayar ve 78`liler Girişimi Sözcüsü Hayrettin Pişkin de katıldılar. Grup adına açıklamada bulunan 78`liler Girişimi Sözcüsü Hayrettin Pişkin, sadece darbeye teşebbüs edenlerin değil, asıl darbecilerin de yargılanması gerektiğini ifade etti. Pişkin, “12 Eylül Evren`den, Ergenekon Fırat`tan öteye geçmezse yalan! 12 Eylül darbesinin 33. yıldönümündeyiz. Ama 12 Eylül rejimi hala sürüyor. 12 Eylül rejimi, darbe anayasasıyla, anayasadaki ‘değiştirilemez` maddeleriyle, tekçi ideoloji, tekçi vatandaşlık ve devlet tanımıyla sürüyor. Toplumsal/siyasi yaşamı kontrol etme yasallığıyla donatılmış Milli Güvenli Kurulu ile sürüyor. Cumhurbaşkanı’nın “aşırı” yetkileriyle sürüyor. Yasama- Yürütme-Yargı düzenlemesiyle sürüyor. Siyasi partiler kanunu ve baraj sistemiyle sürüyor. Güce, özel olarak devlete ve devlet gücüne atfettiği merkezi değerler sistemiyle sürüyor. Toplumda içselleşmiş bir kimlik olarak sürüyor” dedi.
“Türk `sivil` siyaseti tarihinin her döneminde cuntacılarla uzlaştı”
“1987 ile 2004 yılları arasında, AB sürecinin etkisiyle kimi anayasal değişiklikler oldu, ama bunlar kozmetik değişimler olarak kaldı” diyen Pişkin; “AKP’nin Ergenekon operasyonları sonucu, sayıca hafife alınmayacak asker/sivil bürokratların yargılanması, rejimin demokratikleşmesi. Ergenekon yargılamaları, iktidar mücadelesine dönüştü, yozlaştı. Fırat`ın ötesine geçemedi. 28 Şubat yargılaması da farklı gelişmiyor. Darbeciler yargılanmasın diye Silivri`ye yığılanlar ise, 12 Eylülcüler yargılanmasın diye Ankara`ya gelmeyenlerdi. Kısacası, Darbe yapmayı tasarlayan askerlerin yargılanması demokratikleşme getirmedi. 12 Eylül rejimi, yargılamalar ve tasfiyeler eşliğinde, temel kurumlarıyla el değiştirdi. Haki rengin üstüne yeşil cila atıldı. Türk “sivil” siyaseti tarihinin her döneminde cuntacılarla uzlaştı. 1983 sonunda Özal’ın kamuoyunun gözünden kaçırdığı nokta buydu. 1990’lı yıllara kadar Evren ve hempalarıyla uzlaşma içinde iktidar kaldı. Ters düştüğü noktada tasfiye oldu. 1991’de demokrasi vaadiyle hükümet olan DYP-SHP koalisyonu klasik demokrasiye ihanet edince, devamı Çiller-Karayalçın ikilisi üzerinden “kirli savaş” oldu. Erbakan’ın uzlaşma çabalarını ise darbeciler kabul etmedi. Ecevit-Yılmaz-Bahçeli koalisyon hükümeti asker kontrolünde geçiş hükümeti rolü oynadı. Askerler uluslararası güçlerin de telkiniyle yanlış bir hesapla Tayyip Erdoğan’ın önünü açınca, 2000’li yılları AKP hükümetleri olarak yaşamaya başladık” şeklinde konuştu.
“Aydınlık bir geleceğin önünü açabiliriz”12 Eylül darbecilerinin ve 12 Eylülcülüğün yargılanması için tarihi bir dönemle yüzleşmenin gerektiğine dikkat çeken Pişkin şu şekilde konuştu: “Türkiye`nin son 30 yıllk ``sivil`` hükümetler sürecinde 12 Eylül ürünü temel kurumlar tasfiye edilmedi. Türkiye bu süre zarfında darbe ürünü 600 yasa ile idare edildi. AKP hükümetleri döneminde de temel bir değişiklik olmadı. Demokratik olarak nitelenen adımlar, temel değişime tekabül etmedi: Toplumun darbe karşıtı tepkilerini aşağı çekti. Sonuç olarak, AKP döneminde de 12 Eylül temel kurumlarıyla sürüyor. Darbecilerin yargılanmasını yasaklayan Geçici 15. Madde’nin kaldırılması darbecilerin yargılanmasına yol açmadığı gibi Evren -Şahinkaya ikilisinin ifadesinin alınması “şike” gerçeğini değiştirmiyor. Askeri vesayetin AKP üzerindeki kontrolünün kalkması da, toplum ve halk üzerindeki kontrolünün kalkması anlamına gelmiyor. Demokrasilerde sivil siyasetin esasiyeti ardında, 12 Eylül rejiminin AKP tarafından kullanılması anlamına geliyor. Şunu söyleyebiliriz: 12 Eylül darbecilerinin ve 12 Eylülcülüğün yargılanması için, tarihi bir dönemle yüzleşmek/hesaplaşmak gerekiyor. 12 Eylül darbe anayasasını ve yasalarını kaldırmak; eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı bir anayasa yapmak gerekiyor. Kanlı geçmişimize sünger çekerek, hak ihlallerini ve kıyıcılıkları yok sayarak sağlıklı bir gelecek kuramayacağımızı bilmeliyiz. Geçmişle yüzleşerek/hesaplaşarak, geçmişin yaralarını sağaltarak,
aydınlık bir geleceğin önünü açabiliriz.”
“Darbe toplumun geleceğine yöneliktir”
Darbelerin ve darbecilerin yargılanmasında asla ayrım yapılmaması gerektiğini de kaydeden Pişkin; “Benim darbecilerim kötü senin darbecilerin iyi” dememeli!
Sadece darbe yapmayı tasarlayanlar değil, gerçekten darbe yapanlar da yargılanmalı, demokratikleşme buna eşlik etmeli. Asker/sivil bürokrasisiyle, destekçisi büyük sermayesiyle ve emperyalist güç odaklarıyla, Türkiye 12 Eylülcülerle yüzleşmeli/hesaplaşmalı! Sadece Ergenekoncular, 28 Şubatçılar değil; 12 Eylül darbecileri de yargılanmalı! 12 Eylül darbe rejimi bütün kurum ve kurallarıyla, düşünce ve davranış kalıplarıyla tasfiye olmalı! 12 Eylül Evren`den, Ergenekon Fırat`tan öteye geçmezse yalan! Darbesiz toplum, darbesiz demokrasi, darbesiz siyaset için; 12 Eylül darbecileri yargılansın!” diye konuştu.