3 Aralık, Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılından beri Dünya Engelliler Günü olarak ilan edilmiştir. Bu günün amacı, engelli bireylerin toplumsal hayatta karşılaştıkları zorluklara dikkat çekmek, haklarını savunmak ve kapsayıcı bir dünya için çözüm üretmektir. Peki, Türkiye’de ve dünyada engellilerin durumu nedir? Engelsiz bir yaşam için neler yapılabilir? Bu yazımızda, bu soruların yanıtlarını arayacağız.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2011 yılında yaptığı Engellilik Araştırması’na göre, Türkiye nüfusunun yüzde 12,29’u engelli olarak tanımlanmaktadır. Bu oran, yaklaşık 8,5 milyon kişiye karşılık gelmektedir. Engelli bireylerin yüzde 54,9’u kadın, yüzde 45,1’i erkektir. Engellilik türlerine göre dağılıma bakıldığında, en yaygın engellilik türü yüzde 33,7 ile görme engelliliği, ikinci sırada yüzde 26,2 ile hareket engelliliği, üçüncü sırada yüzde 16,3 ile işitme engelliliği gelmektedir.
Engelli bireyler, Türkiye’de pek çok sorunla mücadele etmektedir. Bunların başında, eğitim, istihdam, sağlık, ulaşım, sosyal güvenlik, erişilebilirlik, ayrımcılık, şiddet ve yoksulluk gibi konularda yaşanan eşitsizlikler gelmektedir. Örneğin, engelli bireylerin eğitim seviyesi, engelsiz bireylere göre daha düşüktür. TÜİK verilerine göre, engelli bireylerin yüzde 45,1’i okuma yazma bilmemekte, yüzde 6,6’sı üniversite mezunu olabilmektedir. Engelli bireylerin istihdam oranı ise yüzde 12,9’dur. Bu oran, engelsiz bireylerde yüzde 47,9’dur. Engelli bireylerin yüzde 28,4’ü sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı değildir. Engelli bireylerin yüzde 62,4’ü ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Engelli bireyler, aynı zamanda toplumsal hayatta engellerle karşılaşmaktadır. Örneğin, kaldırımlar, yollar, binalar, toplu taşıma araçları, parklar, müzeler, spor salonları, sinemalar, tiyatrolar, alışveriş merkezleri, okullar, hastaneler, kamu kurumları gibi pek çok yerde erişilebilirlik sorunu yaşanmaktadır. Engelli bireyler, bu yerlere girmekte, kullanmakta, gezinmekte zorluk çekmektedir. Ayrıca, engelli bireyler, toplumda ayrımcılığa, önyargıya, dışlanmaya, alay edilmeye, hor görülmeye, şefkat gösterilmeye, acınmaya, merhamete, korumacılığa, aşırı ilgiye, meraka, korkuya, utanmaya, suçluluk duygusuna maruz kalmaktadır. Engelli bireyler, bu tutumlar nedeniyle kendilerini değersiz, yetersiz, eksik, farklı, yalnız, mutsuz, öfkeli, umutsuz hissedebilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2011 yılında yayımladığı Dünya Engellilik Raporu’na göre, dünya nüfusunun yüzde 15’i engelli olarak tanımlanmaktadır. Bu oran, yaklaşık 1 milyar kişiye karşılık gelmektedir. Engelli bireylerin yüzde 80’i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır. Engelli bireylerin yüzde 50’si sağlık hizmetlerine erişememektedir. Engelli bireylerin yüzde 32,5’i yoksulluk içinde yaşamaktadır. Engelli bireylerin yüzde 19’u okuryazar değildir. Engelli bireylerin yüzde 10’u eğitim alamamaktadır. Engelli bireylerin yüzde 20’si istihdam edilememektedir.
Engelli bireylerin haklarını korumak ve geliştirmek için uluslararası düzeyde pek çok girişimde bulunulmuştur. Bunların en önemlisi, Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’dir. Bu sözleşme, 2006 yılında kabul edilmiş ve 2008 yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, engelli bireylerin insan haklarına saygı duyulmasını, eşitlik, özgürlük, katılım, erişilebilirlik, bağımsızlık, saygınlık gibi temel ilkeleri benimsemektedir. Sözleşme, engelli bireylerin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik, kültür, spor, siyaset gibi alanlarda haklarını tanımlamakta ve devletlere bu hakları hayata geçirmek için yükümlülükler getirmektedir. Sözleşme, bugüne kadar 182 ülke tarafından imzalanmış ve 177 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye, sözleşmeyi 2007 yılında imzalamış ve 2009 yılında onaylamıştır. (Haber Merkezi)