2013 insan haklarının kazandığı bir yıl olsun

2012 yılı ülkemizde önemli insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yıl oldu.2013 yılına girdiğimiz şu günlerde insan hakları konusunda olumlu gelişmelerin yaşanması anlamında beklentilerimizin olması boyutu ile insan hakları ve insan hakları mücadelesinin çeşitli yönlerini Erenköy Belediye Başkanı Alaattin Özkurnaz ile görüştük.

869
OLAY: Çağımızın” İnsan hakları çağı” olabilmesi için gösterilen çabalar nelerdir.
 
A.ÖZKURNAZ: 21.yüzyılın insan hakları çağı olma yolunda olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü insan hakları düşüncesinin bu günkü boyutlara ulaşması,insan haklarının kurumsallaşması, evrenselleşmesi, korunması ve geliştirilmesi girişimleri devam ediyor.10 Aralık 1948 de Birleşmiş Milletler Genel kurulunca kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde kabul edilen maddelerin hayata geçirilmesi konusunda ciddi çalışmalar görüyoruz. Uluslararası platformların oluşması, sözleşmelerin imzalanması,mekanizmaların oluşturulması,bunların korunup yaygınlaştırılması önemli girişimlerdir. Önemli olan bizim insan haklarından ne anladığımızdır.Bunları kullanıp kullanamadığımızdır.Dileğim insan haklarını kavramak ve bunları koruyarak kullanabilmektir.Belki o zaman 21.yy’a insan hakları çağı deme şansımız olur.
 
OLAY: İnsanlar en temel hak olan değiştirilemez, devredilemez hak olan “yaşam hakkı” ile doğarlar bunun yanında başka hakları’da vardır.Bu hakları bilmezsek bu haklar yok demektir.Bu hakların bilinmesinde bireyin bilgiyle donanmasında,sizlerin ve kurumunuzun misyonu varmıdır?
 
A.ÖZKURNAZ: İnsan hakları konusunda bilgi birikiminden yoksun bir toplumuz.Bilgi birikiminden yoksun olduğumuz içinde önemde vermiyoruz koruma derecemizde zayıf kalıyor.Üstelik bu yetersiz bilgi bile toplumun tüm kesimlerine yayılmamıştır.Toplum bu bilgiden yoksun olunca istemde olmuyor istem bilgiye dayalı olmazsa güçsüz kalıyor.İnsan iyi niyetli olabilir,bir şeyler yapmak isteyebilir.Bunlar önemlidir,yapılacaklar bilgi ile beslenmezse önemli değildir.Bilgi ile beslenirse yararlı sonuçlara ulaşılabilir.
 
İşte burada eğitimcinin yani bizlerin misyonu başlamaktadır.insanın yaşam hakkı doğuştan gelir ama,bilgi doğuştan gelmez.”İnsan hakları ve demokrasi eğitimi” eğitim yoluyla kazanılır.Bir şeyi tanıyamazsınız, bilemezsiniz onu yeteri kadar sevemezsiniz, benimseyemezsiniz, hepsi için bilgi gerekmektedir.bilgide kendiliğinden oluşmayacağına göre bilgi edinmek için bir eğitim sistemi gerekmektedir.insan hakları da ancak eğitimle tanıtılabilir,kavratılabilir,insan haklarını korumanın ve geliştirebilmenin önemli bir ayağı da hukukumuzdur, insan hakları konusunda bilgi donanımlı olsakta uluslar arası hukuktan kazandığımız haklar ulusal hukuka indirgenip güvence altına alınmadığı zamanda çelişkiler yaşanabilir.Memur Sendikalarının kuruluşunun ilk yıllarında bu çelişkileri canlı örnekleriyle yaşadık.
 
Değişen hukuk maddelerinin hayata geçirilmesinde uygulamacıların bu yasalara uyum sağlamakta, uygulamakta zorlandıklarını görüyoruz. kafalarında oluşturdukları yasakları kaldıramadıklarından sıkıntılar yaşanmaktadır.
 
Bu açıdan insan hakları konusunda eğitim çok önemlidir.İnsan haklarına saygı duymak için ne olduğunu bilmek gerekir.Öğrenmeden bilgiye ulaşmak mümkün olmadığı için eğitim yolunu okullarda kullanmalıyız,öğretmenlere bu konuda büyük görevler düşmektedir.Bizler bu sorumluluğun bilincinde olan kişileriz.
 
OLAY: İnsan haklarının güvenceye kavuşturulması konusunda devletimiz uluslararası sözleşmelere imza atmıştır.Bu atılan imzaların gereklerini yerine getirebiliyor mu? bu konuda neler yapılmaktadır?
 
A.ÖZKURNAZ: Evet Devletimizin insan haklarını güvenceye kavuşturacağına dair ne kadar uluslararası sözleşme varsa bunları imzalamıştır.Başta 1949 da insan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi’ni,Helsinki Nihai Senedi’ni,Paris Şartı’nı imzalamıştır. Böyle çarçabuk uluslararası belgelere imza atmak yetmiyor.Önemli olan eksikliği eğitim eksikliğini tamamlamaktır.
Çünkü imza atan ilgili devletler,belgelerde yer alan insan haklarının vatandaşlarına öğretilmesinin, bilinçlendirilmesinin,görevinide üstlenmiş durumdadır. Dolayısıyla insan haklarını öğrenmekte bir çeşit insan hakkı olarak tanımlanmaktadır.
 
Devlet imzaladığı belgelerin gereklerini yerine getirmiyorsa insan haklarını ihlal ediyordur ve belgeler de hukukumuzda aksesuar olarak kalmak zorundadır.
 
Bir örnek vermek gerekirse ülkemiz 1949 da İnsan Hakları Evrensel bildirgesini imzalamış,Hükümet bir kararname ile bu bildirgenin okullarda okutulması tavsiye edilmiştir.fakat 1995 yılına kadar hiçbir şey yapılmadığını görüyoruz.yani imzalandıktan 46 yıl sonra okullarda müfredata girebilmiştir.1995.1996 dan bu yana ilköğretim sekizinci sınıfta “Vatandaşlık ve İnsan hakları”dersi konmuş,liselerde seçmeli ders olarak uygulamaya konulmuştur.Bir çelişki’de burada var bu dersi verenlerin bu konuda eğitimden geçmişmidir?ne kadar bilgi donanımına sahiptir? sağlıklı yürüyor mu tartışılır. Oysa İlköğretimin 8.sınıfı veya seçmeli olması yerine İlköğretimin başında Lise bitimine kadar bu ders müfredata konmalı ve ciddi bir şekilde üzerinde durulmalıdır.Ancak o zaman sevgi, barış, kardeşlik, insan hakları, demokrasi, kavramları soyut kavram olmaktan çıkar ete kemiğe bürünmüş olur.Yaşam içinde bir şey ifade ettiğini görebiliriz.
 
OLAY: Ülkemiz neden” İnsan Hakları” konusunda sürekli eleştirilmektedir?Hatta eleştiriden öte yüklü miktarda para cezasıda almaktadır.Bunu nasıl açıklayabiliriz?
 
A.ÖZKURNAZ: Ülkemizin insan haklarına hangi boyutta önem verdiğinden onu koruma derecemizden kaynaklanıyor. Daha doğrusu dilimizde ve kültürümüzde insan haklarına ilişkin kavramlar yeterince oluşmamış ve açık değil,düşünürler,felsefeciler,sanatcılar,edebiyatcılar bu kavramları açık görünür hale getirmelidirler.Ayrıca hukukculara da görevler düşmekte,hukuki mevzuatımızı insan hakları açısından vatandaşın anlayabileceği şekilde yeniden gözden geçirmelidir.
 
Ülkemizin eleştiri,ceza almasının temel kaynağı uluslar arası imzaların gereklerini yerine getirmemesinden, savsaklamasından,imzaladığı sözleşmeyi ulusal hukuka indirgeyerek uygulamaya sokmamasından kaynaklanmaktadır. Bu konuda eğitimi göz ardı etmesinden kaynaklanmaktadır.Birde şiddet kültürünün toplumumuzun bir parçası olmasıdır.
 
Şöyleki Osmanlıdan buyana “ Şiddet” toplumumuzda doğal karşılanmaktadır. “Dayak Cennetten çıkmadır” ”Kızını Dövmeyen Dizini Döver”” Kadının Karnından Sıpayı,Sırtından Sopayı Eksik Etmeyeceksin”
 
Bizler böyle bir kültürün insanlarıyız.Kültürümüze sahip çıkalım geliştirelim ama yaşamımız için şiddet çokta gerekli değildir.”Kan Davasıda”kültürümüzün parçasıdır ama onuda savunamayız.Yani böyle bir kültürün insanı olmamız insan hakları eğitiminden yoksun olmamız insan haklarının ihlaline hizmet etmektir.küçükken ailesinden dayak yiyen çoçuk büyüdüğünde çok iyi döven biri olur.
 
Bir toplum düşünün ki,karakola bir insan düştüğü zaman yakınlarının hepsi panikliyor,aslında karakola düşen insan güvenlik içinde olması gerekiyor.Karakol bir devlet dairesi olduğuna göre devlet dairesine giren bir insan sokaktaki insandan daha güvenli bir yerde olduğuna kanaat getirilmesi gerekiyor.ama böyle olmuyor.İnsanlar panikliyor,telaşlanıyor insanlar neyle öğrenecek haklarını,eğitimle,kim yapacak bunu?devlet,çünkü yurttaşın eğitimi devletin görevidir.
 
OLAY: Yurttaşların”insan hakları ve demokrasi eğitiminden”ve hakların korunmasından kim sorumludur?Devletin görevlerini yapan kamu görevlileri insan hakları konusunda yeterli bilgiyle donatılmışmıdır?
 
A.ÖZKURNAZ: Yurttaşların insan haklarını korumak devletin varlık nedenidir,görevidir.Temel anlayış budur.bu hakların korunması için kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken yurttaşların temel haklarını korumalarını istemeleri ve koruyabilmeleri için insan hakları eğitimi konusunda bilgiyle donanımlı olmaları gerekmektedir.
 
Ne yazıkki devletin kurumlarında yetkililer yurttaşları ayakta tutmaktan, adam yerine koymamaktan, haz duyuyorlar. kapısında en çok adam bekleten,ama onlarla görüşüp derdini dinlemeyen yetkili,önemli insan olduğunu zanne diyor.Yurttaşların kendi haklarının farkında olmaları,bu hakları samimiyetle kullanmaları ve bu hakları korumaları,haklarını ne zaman nasıl koruyabileceklerini bu haklarını bilmelerine bağlıdır.Eğitimlerine bağlıdır.
 
Yönetimimizin adını Cumhuriyet koymamız,işleyişine demokrasi dememiz yetmiyor.Onu kuralları içinde çalıştırmamız gerekiyor.İnsan hakları demokrasinin bir parçasıdır demekte yetmiyor.İnsan haklarını demokrasiyle bir bütün algılamak zorundayız.Demokrasiyi söylem olarak değil yaşayarak öğrenmeliyiz. İnsan haklarının kullanımıyla demokrasi güçlenecektir.Yoksa demokrasi oy vermeye indirgenmiş basit bir olay olarak kalmaya mahkumdur.
 
Devletin geçikmeli de olsa kasım 2003 te insan hakları kurulları için yönetmelik yayınlaması sevindirici ve önemli bir adımdır.Çünkü bizim ülkemizde toplumumuzunda ,insan hakları ve demokrasi konusunda diğer toplumlardan daha çok ihtiyacımız var.
 
İnsan Hakları ve demokrasi eğitiminden sorumlu devlet,sivil toplum örgütleriyle toplumsal uzlaşma sağlayarak ortaya çıkaracakları ilkeleri hayata geçirmeleri köklü kalıcı ve kolay olacaktır.
 
OLAY: İnsan Hakları ve demokrasi eğitimi,bütün insanlık için mi? Bir kısım insanlar için mi gereklidir?
 
A.ÖZKURNAZ:  İnsan hakları ve demokrasi eğitimi konusunda üzerine ciddiyetle eğilen ve bu konuda ciddi çalışmalr yapan kurum Birleşmiş Milletler, UNESCO teşkilatıdır. İlk kez 1974 yılında genel kurulda insan hakları ve demokrasi eğitimi konusunda karar alınmıştır.Bu hakların bir kısım insanların kullanacağı ayrıcalık olmadığını,bütün insanların kullanacağı hak olduğunu kabul etmiştir.ve bu yolda karar almakta kalmamış,ciddi çalışmalar yapmıştır. 1993`te Montreal’de Uluslar arası insan hakları ve demokrasi eğitimi konulu konferans düzenlenmiş,yine 1993 te dünya insan hakları Viyana Kongresini toplamıştır.
 
Montreal’da bu konuda alınan kararlardan 4 maddesi çok önemlidir.
 
a)İnsan haklarından ve temel özgürlüklerinden yararlanmak için demokratik değerler gerekli olduğundan insan hakları ve demokrasi eğitimine özel önem verilmesi gerekir.
 
b)İnsan hakları ve demokrasi eğitiminin kendiside bir insan hakkıdır.Bu hak toplumsal adalete,barış ve gelişmeyi tam olarak gerçekleştirmenin ön koşulunu oluşturur.İnsan hakları ve demokrasi eğitimi hakkının kullanılması en geniş anlamıyla demokrasinin korunmasına ve gelişmesine katkıda bulunmayı sağlar.
 
c)İnsan hakları ve demokrasi eğitimi.İnsan haklarının güvenceye bağlanacağı ve ihlallerin önleneceği sağlam bir temel oluşturur.
 
d)Eğitim sürecünün demokratik ve bireyler ile sivil topluma yaşam düzeyini iyileştirme olanakları veren , Katılıma dayalı bir süreç olması gerektiğini öngürür.
 
Bu maddeler açık ve net olarak insan hakları ve Demokrasi Eğitiminin Evrensel bir hak olduğunu ilke olarak kabul etmiştir.ve maddeleri dünya ülkeleri kabul etmişlerdir,imzalamışlardır.Bunların hayata geçirilmesi konusunda ülkemizde yükümlülük almıştır.ama kayda değer bir şeylerin yapıldığını söylememiz zor.AB’nin zorlamalarıyla demokratikleşme paketleri çıkıyor.ama ne zaman uygulamaya geçecek bekliyoruz.
 
OLAY: Yurttaşlar haklarını kullanmada bilinçlenip, haklarını ve özgürlüklerinin kullanırlarsa demokrasiye katkısı olur mu?Hakları kullanmayla, demokrasinin gelişmesi ilişkisi nasıl açıklanır. Siyasal iktidarlar insan hakları ve Demokrasi Eğitimi konusunda yükümlülüklerini yerine getirmekte neden tutarsız ve uzak duruyor.
 
A.ÖZKURNAZ: Yurttaşlar haklarını doğuştan kazanırlar ama doğuştan bilmezler ve öğrenmezler ancak bu haklar öğretim ve eğitimle öğrenilir.Doğuştan kazanılan haklar öğrenilmezse yok demektir. Yurttaşlar bu hakları öğrenip,günlük yaşamın her kesitinde olağan davranışlara dönüştürürse yaşam biçimi niteliği kazanırsa yurttaş birey olma özelliğini kazanmış demektir.Özgür ve katılımcı yurttaş kimliği kazanmıştır.İşte o zaman insan haklarına saygılı olmayan siyasal iktidarların oluşmasının, yolsuzlukların ,hırsızlıkların önüne geçmek mümkün olur.çünkü hakların ne olduğunu bilen hesap soran yurttaşlık bilinciyle donatılmış toplum var demektir.
 
Demokrasinin gelişimi de yurttaşlık haklarını bilen insanların çokluğuna bağlıdır.Bu nedenle insan hakları ve demokrasi eğitimi, demokrasinin gelişmesinde özel önem taşıyor.Birde bizim toplumumuz demokrasiye sonradan yanaşmıştır.ümmet toplumundan gelmiştir.”Şiddet” kültürümüzün bir parçası konumunda ve yaşam biçimine dönmüştür.Hoşgörü,saygı çok gerilerde kalmıştır.
 
Atatürk kurtuluş Savaşında bir askere sorar,
---Neden savaşıyorsun?
Asker;Padişahımızı kurtarmak için.
---Padişah Kimdir?
Asker-Atatürk tür.
---Atatürk nerede oturur?
Asker-Ankara’da
---Ankara nerededir?
Asker-İstanbul’da
Diye yanıtlar.
 
İşte böyle kafası karışık insanlardan kul mantığından ulus yaratmayı başarmıştır.Cemaat anlayışından birey olmayı hedeflemiştir.Türk kadınının medeni kanunla insan olduğunu kanıtlamıştır.yani bizim toplum sonradan demokrasiyle tanıştığından henüz ne olduğunu tam olarak kavrayamamıştır.Tam olarak kavrayamadığından demokrasiyi kendimize göre biçiyoruz kendimize uydurmaya çalışıyoruz.
Şöyle ki;Buğday tarlasında bazı başaklar az miktarda da olsa bir iki boy uzuncadır.Bunları kesersek bütün tarlanın buğdayları aynı boyda olurlar.Ülkemizde de uzun başaklar bazen kesilmiş ve buğday tarlası standart boya kavuşmuştur.
 
Siyasal iktidarların,toplumu yönetmelerini güçleştirecek ve kendilerini denetleme olanağı verecek İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi’ne uzak durmaları şaşırtıcı değildir.Bilgiye ulaşmak egemen olmak demektir.Bilgiyi paylaşmamak kolay yönetmek demektir.
 
OLAY: İnsan Hakları yalnızca devletin dıştan gelecek tehlikelere karşı,bireylerin”Yaşam hakkını”güvence altında tutmasıyla sınırlı mıdır? Devletin bireylerle ilgili başka yükümlülükleri var mıdır?
 
A.ÖZKURNAZ:  İnsanların insan olma özelliğinden dolayı bütün insanlar için sahip olmaları gereken hak ve özgürlükleri içerdiğinden evrensel bir kavramdır.Birey uluslararası hukukun öznesi durumuna gelmiştir.
 
Eğer uluslar arası sözleşmelere imza atıldığında mutlaka yerine getirilmelidir.Devletin ciddiyetine bu yakışır.Bu haklar bizim “Toplumumuz için lükstür”deme hakkı yoktur.Bu haklar kolay elde edilmemiştir. Örneğin 1800’lerde ABD’dezenci köle öldürmek insan öldürmek olarak kabul edilmiyordu.1900’lerde zenciler Amerikada beyazların girdiği yerlere giremiyordu.Bu tür olaylar yakın zamanda aşıldı mücadelelerle aşıldı ve hukuksal güvenceye kavuşturuldu.
 
İnsanlık tarihinde her zaman haklar fiilen kazanılır.yaşam biçimine dönüşür.Ondan sonra hukuksal boyutu gündeme gelir ve kural konur.Toplumsal gelişimler her zaman hukukun önüne geçmiştir. nedense hukukun oluşmasında devletler her zaman ayak sürümüşlerdir.Bu hakların soyut kavram olarak kalmaması kullanılması için ekonomik boyutta önemlidir.Devlet”yaşam hakkı”nın yanında ekonomik güvenceyi’de üstlenmiştir.
 
Ekonomik olanaklara sahip olmayan birey bu hakları kullanamaz örneğin kalbinden rahatsızsın ameliyat olacaksın ameliyat olma hakkın var paran olmadığı için ameliyat olamıyorsun,okuma hakkın var paran yok,okuyamıyorsun.Karnın aç,yeme hakkın var,lokantada vitrine bakıyorsun yiyemiyorsun,
Oysa;Anayasamızın 49.maddesi”Devlet çalışanın ekonomik ve sosyal durumunu geliştirmek için tedbirler alır”demesine karşın halkın durumunu kötüleştirmek için tedbirler alınıyor.”Tütün Yasası” ”Şeker Yasası” ”Özelleştirme” ”Tarımdan desteğin çekilmesi”bunlar yaşamı çekilmez hale gelmesi için yeterlidir.
 
İnsanların varlıklarını (yaşamlarını)sürdürme araç ve olanaklarının yetersizliği,bedensel güvenliğin ortadan kaldırılması kadar ölümcül sonuçlar getirir.
 
Bu anlamda dıştan gelen saldırılara karşı korunması yeterli değildir.Sağlık kötü beslenme barınma, insanın yaşamını sona erdirecek nedenler olarak görebiliriz. Ekonomik ve sosyal durum geliştirilemiyorsa insan hakları Anayasada yer alsada soyut kavram olarak kalıyor demektir.
 
OLAY: “İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi”konusunda ülkemiz neler yapmalıdır?
 
A.ÖZKURNAZ:  Ülkemizin ve ülkemizin insanlarının,insan haklarına ve demokrasiye gerçekten bir çok toplumdan daha çok ihtiyacımız vardır.Osmanlı sadrazamı Fuat Paşa Osmanlıda demokratikleşme hareketlerini şöyle tanımlamıştır.”Osmanlıda demokratikleşme ne alttan,ne üstten,hep ayakkabıcı muştası gibi yandan”demiş.Böyle tanımlamıştır.Şimdi de AB dayatmalarını görüyoruz 1961 Anayasasını kendimize uydurmasaydık belki de bu dayatmalarla yüzyüze gelmemiş olacaktık.
Ülkemizde Evrensel ölçütlere uygun insan hakları ve demokrasi eğitimi konulu program hazırlanmalıdır. Bu programın hayata geçirilmesi için bütçeden pay ayrılmalıdır ve ciddi bir şekilde bu program uygulanmalıdır. Bu program bürokratlardan başlayarak bireylere kadar inilmelidir.Halkla sağlanacak ortak payda kamuoyunun desteğini’de alacak ve demokrasi kazanacaktır.İşte o zaman karakola düşüldüğünde insanlar paniklemeyecek insanlar korkmayacaktır.sadece okullarda program yapmak o günü anarak nutuk atmak işi ciddiye almamak savsaklamamaktır.
 
OLAY: Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi küreselleşmenin yarattığı ve derinleştirdiği eşitsizliklerin su yüzeyine çıktığı öte yandan yeni dünya düzeninin yarattığı düzensizlik ortamında ve koşullarında silahlanma yarışının had safhada olduğu,işgallerin olduğu, açlık, eğitimsizlik,sağlık sorunlarının yaşandığı,zengin ülkelerin zenginliklerini,baskı ve tehdit olarak kullandığı bir dönemde,Dünya gündemine girmiştir.Bu çelişki değimlidir?
 
A.ÖZKURNAZ: Konunun başında da söylemiş olduğum gibi insan hakları evrenseldir.Ulusal insan hakları diye bir kavram olamaz,sorunuzda sayılan çelişkileri kanlı ve canlı olarak yaşıyoruz ve görüyoruz.Bu olumsuzlukların tek panzehiri insan hakları ve demokrasi eğitimidir.
 
Yurttaşların bu bilinçle donanımlı olması,bunların önüne geçilmesi demektir.kapitalizm sürekli büyümek zorundadır.Büyümesi için her şey mübahtır.İnsan haklarını bile büyümenin aracı olarak kullanabilirler ve kullanıyorlar.
 
Dünyanın savaş tanrısı ABD Irak’a adalet ve özgürlük getireceğim diyerek Irak’ı işgal etmedi mi?Sovyetlerin dağılmasından sonra Dünya İmparatorluğuna soyunan ABD dünyayı yeniden düzenliyor ve etnik din,mezhep farklılıklarını ve her türlü ayrımcılığı”İnsan Hakları” kavramı içine sokarak destekliyor.sonrada o ülkelerin toprak bütünlüğünden bahsediyor. Açlık,eğitimsizlik,sağlık sorunlarının yaşandığı dünyada ,bunların çözümü mümkünken barış yerine savaşları görüyoruz,çünkü kapitalizm kanla ateşle barutla beslenir.
 
Oysa kaynaklar adaletli paylaşıldığı taktirde teknolojinin ve bilimin geldiği düzeyde düşünülürse açlık, eğitimsizlik,sağlık sorunları çözülür ve daha yaşanabilir bir dünya kurmak mümkün olur.Bizler inadına insan hakları ve demokrasi eğitimi demeliyiz bu konuda ısrarcı olmalıyız kendimize olduğu gibi bu sorunların çözümünde katkımız olacağına inanmalıyız.
 
Hangi ülke silahlanmaya bütçeden büyük pay ayırıyorsa kendi halkınada dünya halklarınında haklarını ihlal ediyordur.Doğrudan insanlık haklarının ihlaline hizmet ediyordur demektir.
 
OLAY: İnsan Hakkı İhlali nedir?Kim yapar?Kim ne yaparsa hak ihlali olur?
 
A.ÖZKURNAZ:  İnsan hakları genelde doğru bilgilendirilmediği için karıştırılıyor.İnsan hakları ihlalleri nasıl yapılır? nasıl yapılırsa insan hakları ihlali olur?
 
Genelde bizim toplumumuzda hak ve sorumluluk konusunda bilgi eksikliğimiz olduğundan
----Temel insan hakları ile terör arasında bağ kuruluyor.
----İnsan hakları ile savaşlar arasında bağ kuruluyor.
---- Bu nedenle temel insan hakları konusunda yanlış saptamalara varılıyor.
----Örneğin hiçbir iş yapmadan hiç bir talepte bulunmadan,ben insan değimliyim
----Nerede benim insan haklarım deniyor.
 
Böyle dendiğinde sapla saman karışıyor.Buğday tanesi o zaman bulamayız.
İnsan hakkı ihlalini kim yapar?
İnsan hakkı ihlalini ancak devlet yapabilir.Devlet nasıl yapar?Devlet bunu görevlileriyle yapar Mehmet Ahmet’i dövdü bu insan hakkı ihlali değildir.İnsan hakkı ihlali olması için 1-Devletin tarafında olmak 2-Devletin görevlisi olmak 3-Devletin o işle ilgili görev anında olması gerekir.
 
Şöyle ki, Polis görev anında değil sivil dışarıda dolaşırken birini dövdü bu insan hakkı ihlali değildir. ama görev anında bu yapılırsa,hak ihlali yapılmış olur.Devletin görevini yürüten kim olursa olsun vatandaşın hak kaybına neden oluyorsa hak ihlali yapıyor demektir.ve bu uygulama ülkenin değişik noktalarında aynısı tekrarlanıyorsa sistematik olarak yapılıyor demektir.
 
Karakolda Polis kulak çekiyorsa bu da hak ihlalidir.
 
Ülkemizde bunları önlemek,eğitimden ve örgütlenmeden geçmektedir.Örgütlenmede geri bir toplum olmamızda bu tür olaylara zemin hazırlamaktadır.
 
Dileğim bilinçlenmiş,örgütlenmiş demokrasinin tadına varmış,saygıyı ve sevgiyi ilke edinmiş çağdaş bir toplum olmaktır.Bu da bizim elimizdedir.İstemek lazım,Mücadele etmek lazım ,Cellatın işini kolaylaştıran papaz olmayalım diyorum.
Paylaş