AKP Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, 16 Nisan tarihinde gerçekleşen 18 maddelik anayasa değişikliği referandum sonuçlarını hafta sonu ziyaret ettiği Gazetemiz Çanakkale OLAY’a değerlendirdi. Osmanlıdan günümüz Türkiye’sine anayasal değişimler konusunda en önemli kilometre taşlarından biri olarak değerlendirilen, yarattığı etki ve geleceğe yönelik olası sonuçları itibariyle de uzun yıllar tartışılacağa benzeyen 16 Nisan referandumunu değerlendiren Gider, sonuçların analize muhtaç olduğunun altını çizdi. Gider, muhalefetin eleştirilerinden seçim sonuçlarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘partili’ cumhurbaşkanlığı sürecine ve AKP kurultayına kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.
İşte AKP’li Ayhan Gider’in gazetemiz Çanakkale OLAY’a yaptığı o açıklamalar;
OLAY: 16 Nisan referandumu çokça tartışıldığı, tartışılmaya da devam ediyor. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ayhan Gider: Bu sürecin başından beri biz, “bu soruyu millete soracağız, millet ne derse onu uygulayacağız” dedik. Sorduk, millet “evet” dedi. Referandumun bir tane sonucu var. Bu sonuç bırakın yüzde biri, bir oy farkla bile olabilirdi. Hiç önemli değil. Çünkü şu anda dünyada demokrasiden ve seçimden daha iyi olduğu görülen bir yönetim şekli yok. Onun için biz demokrasiye, seçim sistemine bağlıyız. Referandum sürecindeki tartışmalar bana trajik geliyor. Çünkü bu güne kadar, 1946 seçimleri hariç, CHP’nin tartışmadığı bir seçim yok. Kaybettiği bütün seçimleri tartışıyor. Oysa bunlara harcayacağı vakti, millete gitmeye harcasa belki onlar da seçilebilir. Ama onlar bu işi seviyor. Dediğim gibi tek tartışmadıkları seçim var, 1946 seçimi, açık oy, gizli tasnif. Kusura bakmasınlar, o günler bir daha geri gelmez.
OLAY: Yüzde 51’lik bir sonuçla “Evet” çıktı. Aslında halkın yüzde 50’sinin ‘evet’, yüzde 50’sinin ‘hayır’ dediği bir sonuçla karşılaşıldı. Siz bu sonuçları nasıl okuyorsunuz?
Ayhan Gider: Ben çok net söylüyorum, yüzde 51 homojen bir yapı değil, karşı taraf da homojen bir yapı değil. Dolayısı ile bunu siyaset bilimcilerinin ve sosyologların daha uzun bir süre incelemesi lazım. Ben Çanakkale için bile, kampanyanın içindeyken, Çanakkale’yi bu kadar iyi tanıyorken çok köklü laflar söylemek için erken olduğunu düşünüyorum. Daha bu rakamlar çok analiz edilmeye muhtaç. Köy köy, mahalle mahalle, sokak sokak, analize muhtaç. Onun için daha ilk gece çıkıp, şu oldu, bu oldu, bunlar biraz daha siyasi yaklaşımlar, ama bilimsel anlamda daha çok su götürür bu iş. Bir kere millet mevcut sistemi beğenmediğini söyledi. Bu çok net. Karşı tarafın bloğunun içinde zinhar yeni bir sistem istemeyenler de var, bu sistemi anlamayanlar, bizim anlatamadıklarımız da var. Bunu ben gördüğüm için söylüyorum. ‘Evladım benim bankada 25 bin lira param var, CHP vekili 20 binin üstü devlete kalacak dedi, ondan vermedim’ diyen var. Çok geniş bir skala bu. Ancak bu çok geniş incelemeler ile tam olarak anlaşılabilir. Ama mevcut olarak söylediği, mevcut sistemini beğenmiyorum, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini istiyorum dedi milletimiz. Gönül isterdi ki, çok daha geniş katılımlı olsun. Biz CHP’ye gittik. Dedik ki, Başbakanımızın ağzından, öyle dolaylı yoldan değil, Amerikan tipi başkanlık sistemini istiyorsanız, gelin Amerikan tipi başkanlık sistemini getirelim dedik. Başka ülkenin sistemini istiyorsanız bire bir onu getirelim, sizin de bir teklifiniz varsa gelin onu tartışalım dedik. Ama CHP deseydi ki, ben bu sistemi istiyorum, referandum daha çetin geçerdi. Daha ayakları yere basan eleştiriler ile geçerdi. Çünkü o zaman diyecektik ki, CHP, ben şunları istedim, şunları yapmadılar, doğrusu bu diyecekti. Şimdi ne dedi? Emekli maaşları gidiyor, bankadaki paralar gidiyor dedi. Klasik, Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik gidiyor dedi. Zaten klasik, kurulduğundan beri hep aynı muhabbet var. Bunun daha katılımcı olmamasının müsebbibi biz değiliz. Mecliste herkes uzlaşmak ve fikirlerini söylemek için var. Ben buna zinhar karşıyım demek, uzlaşı zeminini oluşturmaz. Biz davar ettik, CHP görüşmelere dahi katılmadı.
OLAY: Referandum kadar tartışılan ve sonuçlarının değerlendirilmesinde de büyük paya sahip olan ‘mühürsüz’ oy ve zarflar konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ayhan Gider: Ben hukukçu değilim. Ben idareciyim. Ben sonuca bakarım. Bu sandıklar şeffaf mı? Başında CHP’nin, MHP’nin, Ak Parti’nin temsilcisinin olmadığı bir sandık var mı? Adam temsilci vermediyse ben ne yapayım. Yasal olarak herkes temsilci vermek durumunda. Bu sandık şeffaf olarak sabah konuyor, içinde bir tane pusula olsa görülür. Daha sonra her gelene kimlik mukabili veriliyor. Ben milletvekiliyim, Çanakkale’de bir geçmişim var ve herkes beni tanır. Ayhan Bey lütfen kimliğinizi alalım diyorlar. Ben kimlik ile tek bir oy pusulasını alıp, içeride tercihimi kullanıp, zarfın içerisine geri atıyorum. Bu pusulanın mühürlü olup olmadığını bilemem ben vatandaş olarak. Bir memur veya oradaki bir parti görevlisi görevini yapmamışsa, bu benim oyumun yok sayılması anlamına gelmez. Bana birisi şunu ispat etsin, mühürlü veya mühürsüz, bu sandığa seçmen dışında birinin oy attığına dair tek bir durum oluştu, o zaman her şey değişir. Ama öyle bir iddia yok ortada. İki, A sandığı, B sandığı. Biliyorsunuz o sandıklar birlikte açılıyor ve herkes fotoğrafını çekiyor. Ben A sandığının fotoğrafını çektim, 30 adet vardı, ancak daha sonra ilan edilen sandıklarda 31 adet evet vardı, bunu bana bir tanesi göstersin, her şey değişir. Ama bu söylenmiyor, pusula mühürlü müydü, mühürsüz müydü, deniyor. Bu pusulayı seçmen dışında birinin o sandığa atma ihtimali hiç yok. Her partinin temsilcisi var. Partinin temsilcisi gitmemişse de müsaade edin de onun hesabını da biz vermeyelim. Bu sandıkları hep birlikte açıp, hep birlikte tutanak altına alıyorlar. Artık bu pusula mühürlü müydü, mühürsüz müydü muhabbetini, bataklıkta çırpınma diye düşünüyorum. Hiçbir şey bulamadılar, olay buraya geldi.
OLAY: Mayıs ayında olağanüstü genel kurul gerçekleştirilecek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partinin başına geçeceği ifade ediliyor. Bu süreçle ilgili bilgi verir misiz?
Ayhan Gider: Sayın Cumhurbaşkanımız, kurucu genel başkanı olduğu yuvasına geri döndü. Malumu ilan ettik. Çünkü mevzuatlar, yasalar gönülleri kapatmaz. Ancak dolambaçlı hale getirir. Ben partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin daha hesap verilebilir bir sistem olduğunu düşünüyorum. İlk seçimde de göreceğiz ki, çok daha güçlü bir meclis gelecek. Bununla ilgili hiçbir şüphem yok. Çünkü artık insanlar aman hükümetsiz kalmayalım diye oy vermeyecek. En beğendikleri vekile oy verecekler. Dolayısı ile partiler programlarını da, vekil adaylarını da çok farklı aşamalar ile belirleyecekler. Ankara’da olağan üstü genel kurula gidiyoruz. Olağan üstü genel kurulda yeni bir MYK oluşacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın genel başkanlığını hepimiz istiyoruz ve bekliyoruz. Hükümet görevine devam edecek. Hükümette değişiklik olur, olmaz, o Sayın Başbakanın takdiridir. O partiden bağımsızdır. Sayın Başbakanın takdiridir. Sayın Başbakan hükümeti kurar ve güvenoyu alır. Şu anda biz eski sisteme göre devam ediyoruz. 2019’a kadar da hem devletin işleyişi devam edecek, hem de yeni sisteme göre uyum yasaları çıkacak. Bu da bir süreç kapsar zaten. Çünkü çok ciddi değişiklikler yapılması lazım. Kanunlar da yeni sisteme uygun olarak değiştirilmesi lazım. Çanakkale’deki ya da taşradaki kongre süreçleri devam ediyor. Bununla ilgili bir değişiklik yok. Çanakkale’de de sonbaharda olabilir.
OLAY: Erken seçim beklentiniz var mı?
Ayhan Gider: Erken seçim olmadan önce bu uyum yasalarının çıkması lazım. Şu anda zaten Cumhurbaşkanı, iki sene sonra da Cumhurbaşkanı olacak. Ben erken seçim ihtimali görmüyorum. Ankara’da öyle bir hava yok.
OLAY: Borajet’in seferlerini kaldırması konusuyla ilgili bir açıklamanız olacak mı?
Ayhan Gider: Borajet’in sadece Çanakkale değil, bütün seferleri iptal edildi. Bunun çok kısa bir sürede çözeriz. Şu anda bir süre veremem, ama çok kısa sürede Atlas Jet ya da başka bir firma ile bunu çözeriz.
OLAY: Hali hazırda Küçükkuyu-Midilli seferleri için işin sonuna geliniyor. Bu arada Semadirek-Gökçeada konusunda önümüzdeki dönemde bir gelişme bekleyebilir miyiz?
Ayhan Gider: Daha önce ben yerelde görevli olduğum dönemde Yunan adaları ile Çanakkale, Gökçeada seferleri hep tartışılır ve konuşulur. Ama Yunan adalarının yönetimlerinin ya da Yunanistan’ın çok ihtiyatlı bir talebini ben göremedim. Bir dönem Limni’ye çalıştık. Boş gitti, boş geldi. Yaz boyu zarar ettik. Semadirek’te yaşayan halk çok az. Ben gitmedim, ama o zaman arkadaşları görevlendirmiştik. O bölgedeki adaları gezin, nereye ne yapılabilir dedik. Eğer sema direkten de böyle bir ortak proje talebi gelirse, tabi ki biz bu gümrük kapısı olayını koştururuz. Ama birincisi bu Dış İşleri Bakanlığının iznine tabi bir şeydir. Hadi onu aştık diyelim, bunun bir maddi boyutu var. Gümrüğü ben açtım demekle olmuyor. Personeli var, idaresi var, yönetimi var. Yani bunun bir maliyeti var. Yaptığımıza değecek bir iş olması lazım, bunula ilgili de bir talep gelmesi lazım. Bunlar hep genelde bizim kahve içerken geliştirilen projeler. Küçükkuyu’dan Midilli’ye sefer yapmak istedi bir firma, yer gök inledi. Ne var sen de öbür tarafa aç. Bundan ziyade bu konu ile ilgili ciddi incelemeler lazım. Semadirek’in bu konu ile ilgili talebi nedir? Hep biz diyoruz gemi koyalım filan diye. Belki onlar diyecek biz tekne koyalım diye. Bundan mutlu oluruz. Ama hiç talep gelmedi. Onlar bir kere turistlerini kaçırmak istemiyorlar. Limni’de aynısı söylenmişti. Biz Limni’ye sefer koyacağız, Limni’ye gelen turiste iki gün burada paket satacağız. Bir iki gün sattılar. O paketi de şöyle yaptılar, Limni’den geldi deniz otobüsü ile burada indi, Kepez’den hiç Çanakkale’ye getirmeden Asos tarafını gezdirdiler, tabiri caizse Antalya’daki her şey dahil gibi komik bir paraya, döndürdüler adamları yolladılar. Hani Çanakkale? Hani burada alış veriş yapacaklardı? Olmadı. İncelenebilir, yok demiyorum, ama incelenmesi gereken bir konu.
OLAY: Kentin en önemli değerlerinden bir de Troia! Troia Müzesi ve Troia hazineleri konusunda gelişmeler neler?
Ayhan Gider: Troia ile ilgili Ak Parti iktidarı döneminde yapılanlar herhalde geçmiş dönemlerde yapılanların toplamından fazladır. Yarımadayı söylemek bile istemiyorum. Yarımada komple değişti çünkü. Biliyorsunuz Troia ile yarımadanın benzerliği vardır. İkisi de Çanakkale, Anadolu destanıdır. İkisi de emperyalizme karşı verilen mücadeledir. Bu anlamda Çanakkale’nin öne çıkmış olması beni çok mutlu ediyor. Onu öne çıkarmış ekibin içerisinde yer almak da beni çok mutlu ediyor. Troia dünyanın tanıdığı bir değer. Neresinden alırsanız alın, arkasına kitleleri toplayabilecek bir medeniyet, bir olay. Efsane boyutu da dahil. Dolayısı ile Troia’dan Çanakkale istifade edebileceğinden yüzde 3-5’ini edebilmiş değil. Ben bu yapılan Troia müzesine çok önem veriyorum. İnşallah Troia’nın yurt dışındaki eserlerini getirebiliriz. Velev ki getiremezsek dahi, o Troia Müzesi açıldıktan sonra çok farklı yerlere gelecektir. 2018’de bu anlamda özel bir yıl. Dünyanın her yerinde Troia Yılı olduğu anlatılacak, yayını yapılacak. Çok daha iyi yerler geliyoruz. Türkiye’de de baktığımız zaman bizim sahip olduğumuz değerlerden her hangi birine sahip olup da, biz kültür şehriyiz diye ortalığı yıkmayacak vilayet yok. Biz koşturabildiğimiz kadar koşturuyoruz. İşte Troia için söyledim. Asos’u biliyorsunuz. Yarımada hakeza, Biga’da Parion kazıları devam ediyor, Alexandria Troas devam ediyor. Yani çok hızlı devam ediyor, ama niyeyse bunlardan ziyade farklı şeyleri konuşmayı seven bir siyasi yapısı var Çanakkale’nin. Biz çalışıyoruz. Gelen herkese kapımız açık. Ortak proje getirip de, şunu diyebilen bir kişi varsa gelsin konuşalım. İktidar, muhalefet, yerel yönetim, dernek hiç önemli değil. Çanakkale için şöyle bir proje sundum ortaya, ben muhalefet olduğum için çıkmadı diyen varsa gelsin konuşalım. Bizden önce veya sonra hiç fark etmez. Bir tek kişi desin ki, ben şu projeyi götürdüm, muhalefet olduğum için çıkmadı. Bizim böyle bir yaklaşımımız olmadı.
OLAY: Troia yılı çalışmalarını değerlendirir misiniz?
Ayhan Gider: Bu artık zaten Kültür Bakanlığı koordinesinde yürüyecek olan bir iş. Bizim ÇATOD bu anlamda çok önemli. 2018’de ulusal ve uluslararası fuarlarda Troia ön planda olacak. Troia’nın değerleri ön planda olacak. Fuarlarda stantlar ayırıyorlar, başladı.
OLAY: 1915 Çanakkale Köprüsü ne durumda?
Ayhan Gider: Köprünün temelini attık. Çalışmalar başladı. Şu anda idari çalışmalar yapılıyor. Şantiyeler yapılıyor, acil kamulaştırılmaya çıkıldı. Bunlar yapılacak ve çok hızlı bir şekilde bitirilecek.
OLAY: Çanakkale’nin bütün şehir olması konusu ne aşamada?
Ayhan Gider: Ben olacağını düşünüyorum. Şu anda 500 bini geçtik. 2019 seçimlerine yetişir. Kişisel tahminim o, ama yasal olarak meclise gelmiş olan bir kanun teklifi yok. 2019’dan önce Çanakkale’de büyükşehir konusu netleşir.
OLAY: Çanakkale’de belli başlı projeler konusunda da bilgi alabilir miyiz?
Ayhan Gider: Çanakkale ile ilgili en büyük proje, boğaz köprüsü. Ezine’de organize sanayi devam ediyor. Biga’da küçük sanayi sitesi kurulması ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Yani Çanakkale hattı zatında her sektörde çok hareketli yaşayan bir il. Ben bu hafta öğrendim, sizin de bilmediğinizi tahmin ediyorum. Bu internetten dolap filan satıyorlar ya, onun büyük bir kısmı Biga’dan gidiyormuş. Öyle bir imalatçı sektörü oluşmuş Biga’da. Dışarıya filan satmıyor. Sadece internetten. Şu anda benden yeni bir küçük sanayi için yer istiyorlar. Çünkü sığmıyorlar. Çavuşköylü Cam var, Biga’nın girişinde. Çocuklar dediler ki, referandum sürecinde burada konuşma yapacağız. İşçilerini toplayacak filan, girdim. Cam kesiyorlar, çerçeve yapıyorlar. Fırınlar var mesela 700 dereceye çıkarıyor camı, tekrar soğutuyor. Çıktıktan sonra üzerinde tepiniyorsunuz, kırılmıyor cam. Ayrı bir madde kaplıyorlar ısıyı geçirmiyor. Yani çok farklı sektörlerde Çanakkale hızla ilerliyor. Çan’da Çanakkale Seramik dışında Etili Seramik, Pera Seramik var. Sektörler ilerliyor, ama Çanakkale kamuoyu genellikle kısır çekişmeleri duyuyor. Milletin birbirini kıskandığı kavgaları duyuyor. Bunlar çok fazla gündeme gelmiyor. Ben ce bunlar daha fazla gündeme gelmeli. Reel işler konuşmalıyız. Çanakkale’de kavgaya gürültüye gerek yok.
OLAY: 1915 Çanakkale Köprüsü, kentte birçok şeyi değiştirecek. Özellikle yeni yatırımlar ve yatırımcılar konusunda ilginin artacağı düşünülüyor. Sizin bu noktadaki görüşleriniz nelerdir?
Ayhan Gider: Genel anlamda şunu duyuyoruz, Arazi fiyatları çok arttı. Köprüye Gelibolu’dan Lapseki’ye biraz daha hızlı geçeceğiz diye bakarsak yanılırız. Bu köprü, Avrupa’yı Akdeniz’e bağlayan köprü. Çanakkale’yi de Avrupa’ya bağlayan köprü. İstanbul’u da İzmir’i de 2 saate indiren bir proje. Dolayısı ile bu bölge lojistik işletmeler ile dolacak. Bu bölge imalat sanayi ile dolacak. Şu anda biz iktidar milletvekilleri olarak hızlı bir şekilde, buraya gelecek olan temiz yatırımcılar, temizden kastım da çevreyi kirletmeyecek olan yatırımcılar, çevreyi kirletmeyecek işletmeler ile ilgili mücadele veriyoruz. İşte bunun için Özbek Ovası tarımsal sit alanı oldu. Birçok yeri de tarımsal sit alanı ilan ettirdik. Biz bunun çok gürültüsünü yapmıyoruz. Bunlar ile ilgili faaliyetlerimiz devam ediyor. İlk seçilirken de söylemiştik, ben de Bülent Bey de, termik santral dışındaki bütün yatırımlar gelsin, biz yardım ederiz demiştik. O sözümüzün arkasındayız. Bundan sonra da yeni ruhsatın alınmayacağını söyledik, ama mevcut ruhsatlardan da realize edilemeyen birçok yer olacak. Ben realize edilemeyecek çok fazla ruhsat olduğuna inanıyorum. Çanakkale’nin çevresi, doğası bizim. Bunu korumak bizim görevimiz. Bunu korumak için illa 5-10 kişi toplayıp da bağırıp çağırmaya gerek yok. İş yapmak lazım. Biz işimizi yapıyoruz. Gerek tarım alanlarının korunması, gerek çevremizin korunması ile ilgili üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz.
(Seçkin Sağlam)