"100. yıla gölge düşürmek istiyorlar"

ÇOMÜ Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır ve Yrd. Doç. Dr. Mithat Atabay, Sarkis Torosyan tarafından 1929 yılında propaganda amaçlı yazılan yıllar sonra Prof. Ayhan Aktar tarafından Türk’çe çevirisi yapılan ve İletişim Yayınları tarafından basılarak piyasaya çıkan ‘Yüzbaşı Sarkis Torosyan- Çanakkale’den Filistin Cephesi’ne isimli kitapla ilgili bir basın açıklaması yaptılar.

468
 
Sayılır ve Atabay kitabın girişinde Prof. Ayhan Aktar’ın: “Türkler tarihi ütülüyor, tek tip tarih yaratıyor. Gerçekler gizleniyor ve Sarkis Torosyan sırf Ermeni olduğu için kahramanca yaptıkları kaynaklarda yer almıyor” iddialarına cevap vererek tarihi ütüleme, gizleme gibi lafların kullanılmasının son derece yanlış olduğunu ve bu kitabın hatıra kitabı olduğunu ve bilimsel gerçeği bulunmadığının altını çizdiler. ÇOMÜ’lü tarihçiler Çanakkale Savaşı’nda vatanları uğruna gerçekten savaşanların hatıralarına saygı duymak gerektiğini belirterek hayali Ermeni iddialarından oluşan kitabın gerçek dışı olduğunu belgelerle açıkladılar.
 
Kayseri’nin Everek (Develi) kazasında doğan Yüzbaşı Sarkis Torosyan’ın 1914 yılında Harbiye Topçu Okulu’nu bitirdiğini ve önce, Osmanlı Ordusu tarafından Almanya’da Krupp fabrikasında staja yollandığını, daha sonra, Çanakkale Cephesi’ndeki Ertuğrul Tabyası’na komutan olarak atandığının anlatıldığı kitapta düşman donanmasının 19 ve 25 Şubat 1915 tarihlerindeki saldırılarına karşı askerleriyle birlikte kahramanca direnen Torosyan’ın 18 Mart 1915 günü Rumeli Hamidiye Tabyası’nda savaşarak ağır yaralandığı ve Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından takdirname ve “Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye Harp Madalyası” ile ödüllendirildiği ve rütbesinin de üsteğmenlikten yüzbaşılığa yükseltildiği anlatılırken ÇOMÜ Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır ve Yrd. Doç. Dr. Mithat Atabay İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ayhan Aktar’ın giriş yazısındaki tarihi çarpıtma, susturma, yok sayma operasyonlarıyla inşa edilen milli tarih anlatısının Çanakkale Savaşları’nı Cumhuriyet’in kurucu mitlerinden biri haline getirildiğine ve Çanakkale’nin Osmanlı bağlamından kopartılarak resmen Türkleştirildiğini belirten Prof. Aktar’ın “I. Dünya Savaşı’nda cephede dövüşenlerin hepsi Türk ve Müslümandır” gibi ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını çok sayıda Ermeni’nin de Çanakkale Savaşları’nda kahramanca savaştığını belirterek, kitabın hayali senaryolardan ibaret, gerçek dışı bilgilerden oluştuğunu söylediler.
 
Kitapta iddia edildiği şekilde Sarkis Torosyan’ın ettiği Ertuğrul Tabyası’nı komuta ettiğinin de doğru olmadığını ifade eden ÇOMÜ’lü tarihçiler belgelerle Torsoyan’ın komutan olduğunu iddia ettiği zamanda komuta etmiş isimleri verdiler. Torosyan’ın Rumeli Tabya’sında ise madalya almadığını belirten tarihçiler, Enver Paşa imzalı Harp Madalyası belgesi konusunu da ele aldı. Tarihçiler bu tezin de çürümeye mahkum olduğunu ifade ettiler. “Bu imzayı atan Enver Paşa değil diyen” tarihçileri söz konusu kitapla yaratılmak istenen etkinin tek amacının 100. yıla gölge düşürmek olduğunu dile getirdiler. Atabay kitabın neden tarihsel serüven içerisinde 2012 yılında karşımıza geldiğini ve Ermeni meselesinin yükselişi ve durağan olduğu kısımları ile ilgili bilgi verirken, Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır ise kitabın sahte, hayali bir kitap olduğunu tarihsel gerçeklerle ve belgeleri ile birlikte sundu.
 
Atabay kitabın çelişkilerle dolu ve gerçek dışı olduğunu ifade etti. Ermeni konusunun 1877-1878 yılında 1.Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun gündemine girdiğini belirten Atabay; “Bundan sonra büyük güçlerin İngiltere, Rus Çarlığı ve Fransa arasındaki çekişmeler ve Anadolu topraklarındaki endüstri devrimi sonrasındaki çekişmelere paralel olarak hızla yükseldi ve 1.Dünya Savaşı sırasında da zirveye ulaştığı bir dönem yaşadı” dedi.
 
Atabay sözlerine “Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunun geldiğine kanaat getirdikleri için Osmanlıdan ayrılmak için her türlü yolu denediler ve işbirliğinde bulundular” şeklinde devam etti. ABD’nin ise Osmanlı’nın son döneminde Anadolu’da misyonerlik faaliyetleri içerisine girdiğini belirten Atabay; “Ermeni faaliyetleri konusunda, yeni dünyada kendilerine destekçi bulmaları açısından konu dikkat çekici” dedi. Lozan görüşmeleri sırasında Ermenilerin şanslarını denediklerini kaydeden Atabay; "Atatürk ve İsmat Paşa’nın sert tutumları ile karşılaştılar” diyerek Lozan Antlaşmasından sonra ise ABD ve Türkiye Cumhuriyeti arasında bir anlaşma hazırlandığını ve bu anlaşmanın kabul edilmemesi konusunda Ermenilerin ABD nezdinde büyük girişimlerde bulunduğunu ifade etti.
 
Bu girişimler çerçevesinde Ermenilerin ABD’de Türkler aleyhine çeşitli kampanyalar organize ettiklerini söyleyen ve Türklerin barbar, yeni dünya düzeni içinde yerleri bulunmadığını vurgulayan Atabay; “Büyük kampanyalara giriştiler ve taraftar da buldular. Ama ABD Senatosu’nda kabul edilmeyince yeniden sorun ortaya çıktı” dedi. Aynı dönemde Sarkis Torosyan tarafından kitabın hazırlanmaya başlandığını söyleyen Atabay, 1920’li yıllarda Çanakkaleli Ahmet Muhtar Bey’i ABD Washington Büyükelçiliğine atandığını yürütülen kampanyaların etkisiyle limanda Muhtar Bey’in linç edilmek istendiğini söyleyerek; “Muhtar beyi, 30 bin Ermeninin öldürülmesinden sorumlu tuttular. Bu olaydan sonra kamuoyunun Ermeni meselesine bakış açısı değişti ve karşılıklı olarak işbirliğine yöneldiler. Bütün bu gelişmelerden sonra 1929’da propaganda amaçlı basılan kitap ellerinde kaldı ve yayınlayamadılar” dedi. Atabay, 1947’de ise kitabın tekrar propaganda amaçlı basıldığını sözlerine ekledi.
 
ÇOMÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır ise; “Bizim en büyük sorunuz Çanakkale üzerindeki hurafeci zihniyetin bütün çevrelerce benimsenmesi ve bu hurafelerin gerçek olarak algılanarak gerçek kahramanların kahramanlıklarının gölgelenmesine sessiz kalmaktır. Çanakkale Savaşı ile ilgili özellikle son 10-15 yıllık süreçte yazılan kitapların büyük bir kısmı gerçek Çanakkale Savaşı Tarihi’nden uzaktır. Sarkis Torosyan’ın çelişkilerle dolu hatıratından bir kahraman yaratmak yerine Çanakkale Savaşı’nda vatanları bildikleri toprakları savunurken şehit olan Teğmen Arakil Efendi, Asteğmen Adayı Karabet Efendi, Asteğmen Adayı Mıgırdiç efendilerin aziz hatıralarını hatırlamak, onların aziz hatırlarına sahip çıkmak daha iyi olmaz mı?” dedi.
Paylaş