Sabiha Güler Koçer
KABLO MUCİZESİ
Geçtiğimiz hafta,ulusça,tüm yurtta kutladığımız ve hep kutlayacağımız 19 Mayıs Atatürk`ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı,bana her ulusal bayramda aklıma gelen ve aklıma geldikçe beni duygulandıran yaşanmış bir olayı hatırlattı.Bilenleriniz vardır belki ama ben bilmeyenler için izninizle bu yaşanmış olayı burada yazıp,anlatmak istiyorum.
29 Ekim 1933 tarihinde başkent Ankara da,Cumhuriyetimizin 10.Yıl kutlamaları yapılacaktır. Yer ise Ankara Hipodrom`udur.Kutlamalar için yurt dışından bir çok ülke başkanlarına davetiyeler yollanmış ve törene davet edilmişlerdir. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti`nin 10 senede neler yaptığı tüm dünyaya gösterilecektir.Her ülkeden olduğu gibi Rusya dan da temsilciler gelmiştir.Rusya Kurtuluş Savaşı boyunca Türkiye ye destek verdiği için,bu önemli gün için iki bakanını Türkiye ye yollar.
Rusya`nın yolladıkları yalnızca iki bakan değildir.Bir de yönetmen Sergei Yutkeviç vardır bu grupta.O da davet edilmiştir çoşku ve sevince ortak olmaya.Onun görevi anlaşılacağı gibi,10 sene gibi kısa bir zamanda yazılan bu tarihi ve yapılanları filme alıp;gelecek nesillere belgelemektir.
Törenlerin başlamasına günler kala Ankara Hipodrom`unda hummalı çalışmalar başlar.Sergei Yutkeviç de diğer meslektaşları gibi kendilerine ayrılan bölgeye gider ve oraya kamerasını yerleştirmeye başlar.Teçhizatı hazırlar.Sıra konuşmaların yapılacağı kürsüye kabloyu çekmeye gelmiştir.Kabloyu çekerken utanır Yutkeviç. Utancının nedeni ise kürsüye çekeceği kablo`nun boyutlarından dolayıdır.Diğer ülkelerin kameramanlarının kullandıkları kablo serçe parmağı kalınlığında iken,Sergei Yutkeviç`in kablosu bir insan bileği kalınlığındadır.
29 Ekim 1933 tarihine gelindiğinde Ankara Hipodrom`u hınca hınç dolmuştur.Binlerce insan Cumhuriyetin kuruluş çoşkusunu Atalarıyla birlikte kutlamayı beklemektedir.Atatürk üstü açık arabasıyla Ankara Hipodrom`unun kapısından içeriye doğru yavaş yavaş gelmeye başlar.Araba hipodrom da bir tur attıktan sonra Atatürk`ü belli bir noktada bırakır.Atatürk merdivenleri çıkar ve orada bulunanlarla bayramlaşıp,tokalaşır.Sonrasında da hepimizin ezbere bildiği meşhur 10.Yıl Nutku`nu okur.Tüm halk çoşku ile Atatürk`ü dinlerken,hipodrom`un ortasında kendilerine ayrılan yerde bekleyip çekim yapan kameramanlardan feryatlar duyulmaya başlanır.Sergei Yutkeviç de diğer meslektaşları gibi çekim yaptığından gözünü kameranın vizöründen ayıramaz.Sonrasında arkası gelmeyen feryatlar neticesinde,Yutkeviç gözünü kameranın vizöründen ayırır ve şaşkınlık içerisinde feryatların nedenini anlar.
Atatürk`ü hipodrom`a getiren araba geçiş sırasında,hipodrom`un ortasında bulunan kameraların kablolarının üzerinden geçmiştir.Sergei Yutkeviç`in utançla konuşma kürsüsüne bağladığı insan bileği kalınlığında ki kablo`nun dışında,tüm kablolar ezilmiş ve kopmuştur.Orada bulunan kameramanların hiç birisi (Sergei Yutkeviç dışında)çekim yapamaz.
Bu olaydan sonra Sergei Yutkeviç`in başlangıçta utançla başlayan çekim öncesi düşüncelerinin,sonrasında yerine nasıl bir mutluluk ve gurura dönüştürmüş olabileceğini düşünürüm hep.
Yukarıda da biraz önce belirttiğim gibi,şu anda arşivlerde olan ve Atatürk`ün Cumhuriyetin 10.Yılı dolayısıyla yaptığı,10.Yıl Nutku Rus yönetmen Sergei Yutkeviç`in kalın kablusunun bize hediyesidir.
Daha nice 19 Mayıslara çoşkuyla nice milli bayramlara.Mutlu,sağlıklı,huzur dolu günler dileğimle...