Özlem ERGUN AÇANAL

3124
ARTIK YETER!
 
Bu gün 9 Mayıs 2012 Çarşamba saat 11.33. İşyerim olan BESYO’dayım. Dersten çıktım odamdayım. Öğrencilerden gelen bitirme tezlerini okuyorum. Bağırtılar duyuyorum. Dinliyorum; okul müdür yardımcısının bağırtısı. Bu gün saat 13.30’ da okulumuz salonunda bahar şenliklerinin madalya töreni yapılacak. Bağırtı belli ki bu işler için koşuşturan çalışanlarımıza ya da öğrencilere. Anlayamıyorum. Titriyorum... Anahtarımı kapının üzerinde unuttuğum aklıma geliyor. Kalkıyorum kapıya yetişiyorum açmakta tereddüt ediyorum. Titremem devam ediyor. Bi cesaret açıp bakıyorum önce koridora. Hah kimse görünmüyor. Bağırtı devam ediyor. Anahtarıma uzanıp çıkarmak istiyorum ellerimin titremesinden olmuyor. Bir deneme daha yapıyorum, oh be çıkıyor. Hemen içeri dalıyor ve kapımı kilitliyorum. Titremem geçmedi elim ayağım koyuverdi. Su arıyorum, bitmişşş. Dilim damağım kurudu. Kalp atışlarım yükseldi. Bana ne oluyor, ne oluyor? Ellerimin titremesi bari geçse de şu anki yaşadıklarımı yazsam. Çünkü bunu paylaşmak istiyorum. Hiç abartmadan, en yalın şekilde...
 
Üstlerimle paylaşıp defalarca kez boşanan eşlerin aynı yerde çalışmasının zor olduğunu, bir de Yüksekokul Müdür Yardımcılığına getirilmesinin bana (kadın olarak) bir sürü dezavantaj getireceğini, korktuğumu, telaşlandığımı ilettiğim halde kimsenin bu paniğimi ciddiye almadığını görüyorum. Bu anı, yaşadığım kabusu/kabusları onun için kaçırmadan yazmak istedim. Ben hep titreyecek miyim odamda? Hep kilitler altında mı çalışacağım? Heyyy, ben insanım, ben üretenim, ben emekçiyim. İdareciler seyrediyor, görmüyor/görmezden geliyor.
 
İşyerimde uzun süre kalamıyorum, dersim bittiği gibi okuldan çıkıyorum, akşamları ofiste işim olsa bile yarıda bırakıp çıkıyorum. Hiçbir takım çalışması koyamadım bu sene, geç vakte kalmamak için. Çünkü canıma zarar gelmesini, onurumun, gururumun yine kırılmasını istemiyorum. Ben daha ne kadar sabredebileceğim, ne kadar saklanacağım, göz önünde olmayayım diye. Hala titriyorum, boğazım düğümlendi. Ben bunu hak etmiyorum. Bu büyük haksızlık ne zaman bitecek. Aklıma bir sürü soru geliyor. Ayrımcılık nedir? Mobbing nedir? Hizmetlilere öğrenciler de dahil herkesin önünde bağırmak doğal mıdır? Bu tip insanları yönetim görevlerinde tutmak ne kadar doğrudur?...