Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

KANLI MENEMEN İSYANI

Değerli okurlarım Cumhuriyet tarihimizin en önemli olaylarından "Kanlı Menemen İsyanı" üzerinden 89 yıl geçmiş olmasına karşın isyanın iç yüzüne gerektiği gibi değinilmediğinden karanlık bir ayaklanma olarak kalmış ve daima merak edilen bir araştırma konusu olmuştur.

5471

 

 

***

Laik Cumhuriyetin Boğazına Saplanan Bağ Bıçağı!

Tarih 23 Aralık 1930… 89 yıl önce Menemen’de şehit edilen Mustafa Fehmi Kubilay ölüm yıldönümünde anıldı. Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyetinin 1925 yılında ki Şeyh Said İsyanından sonra tanık olduğu en önemli olaylardan biridir. Yobaz Derviş Mehmet ve 5 adamı, Manisa’dan Menemene gelirler. Sabah namazı için külahlı ve cüppeli kıyafetli olarak Müftü(Gazez) Camiine gelirler. Namazdan sonra, Derviş Mehmet kendini ‘Mehdi’ olarak tanıtıp, dini korumaya geldiğini, 70 bin kişilik Halife ordusunun da yolda olduğunu cemaate haykırır.

Camiinin müezzini de minareye çıkıp bu müjde şerefine bir el ateş eder. Derviş Mehmet, camideki yeşil bayrağı alır ve “öğleye kadar bu sancağın altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini” bildirir. Hükümet meydanının ortasında açtıkları çukura yeşil bayrağı dikerek, Manisa’dan gelen yobaz güruh tekbir getirmeye, zikir yapmaya başlarlar. Ne acıdır ki bazı Menemenlilerde bu zikre katılır.

Derviş Mehmet: “Eyy Müslümanlar! Ne duruyorsunuz? Halife Abdülmecit sınıra geldi, yeşil bayrak çıktı, gelin altında toplanın, şeriat isteyelim! Şapka giyenler kafirdir! Yakında fes giyilecektir!” şeklinde bağrışır. O sırada bir Jandarma eri, durumu görür ve Yüzbaşısına haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir yobazlara tavsiyelerde bulunur, ancak ikna edemeyince Piyade Alayına telefonla durumu bildirir. Alay Komutanı Yardımcısı, Asteğmen Kubilay’a bir müfreze ile acilen olay yerine gitmesini emreder. Kubilay kendi tabancasını bile alamadan olay yerine hareket eder. Çünkü emri almadan önce kışlada birliğini eğitime çıkarmak için hazırlık yapıyormuş. Eğitimde gerçek mermi yerine, manevra fişekleri kullanılıyor ve o fişeklerde yalnızca ses çıkarıyormuş.

Kubilay müfrezeyi olay yerinin biraz uzağında durdurup, tek başına Derviş Mehmet ve adamlarına yaklaşıp silahlarını bırakıp teslim olmalarını istiyor. Ancak Derviş Mehmet’in adamlarından biri ateş eder ve Kubilay yaralanır, yaralıyken caminin avlusuna doğru koşar. Bu sırada bir el daha ateş edilir ve Kubilay cami avlusunda yere düşer. Ne acı ki müfrezenin başındaki çavuşlar kaçınca askerler de dağılır.

·         Derviş Mehmet, yerde yatan ve henüz canlı olan Kubilay’ı sürükleyip bir ayağı ile vücuduna basar, yüzüstü yatırır, torbasından testere ağızlı bağ bıçağını çıkarır ve başını gövdesinden keserek ayırır. Kubilay’ın başını yeşil sancağın sopasının ucuna koyar. Seyredenlerden biri, ip getirir ve kesik başlı sancağı meydanda bir direğe bağlarlar. Derviş Mehmet “Cumhuriyet bitmiştir” der. Bu esnada, çarşı bekçileri Hasan ve Şevki evlerine dönerken silah ve alkış sesleri üzerine meydana gelirler. Hasan silahını çekip ateş eder, yobazlardan birini yaralar, fakat caniler, her iki bekçiyi de anında şehit ederler. Bu arada Alay’dan makineli tüfek birliği olay yerine gelir. Birliğin komutanı yobaz canilerin teslim olmasını ister. Ancak Derviş Mehmet “Bize kurşun işlemez” yanıtını verince, komutan birliğine ateş emri verir ve Derviş Mehmet ve 2 adamı ölür, diğerleri çil yavrusu gibi kalabalığa karışıp kaçarlar.

*Yargılamalar sonucu 3 Şubat 1931’de 28 sanık Menemen’de idam edildi. Bazıları Kubilay’ın başının kesildiği cami avlusunda asıldı.

***

            Sevgili Çanakkale OLAY okurları biliyorsunuz, Menemen’de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Gelin, Anıt’ın üzerindeki yazıyı bir kez daha okuyalım; “İNANDILAR, DÖVÜŞTÜLER, ÖLDÜLER. BIRAKTIKLARI EMANETİN BEKÇİSİYİZ.”

            Düşünebiliyor musunuz?.. Kubilay Olayının üzerinden 89 yıl geçmiş. Ama bizim Milli Eğitim Bakanlığının geçen yıl ki müfredatında 8. Sınıf “İnkilap Tarihi” kitabından Atatürk İlkelerinin anlatıldığı “ATATÜRKÇÜLÜK” ünitesi çıkarılmıştı. O da yetmemiş, dindar ve kindar nesil yetiştirmek isteyenlerce; Sevr’i onaylayanların ‘vatan haini’ ilan edildiği ifadeler de kitaptan kaldırıldı. Bu kadarı da yetmemiş olacak ki; Şeyh Said Ayaklanması ve Menemen Olayına da kitapta yer verilmemişti.        

            Tarikat, cemaat bataklığı bu ülkede kurutulmadıkça laik Cumhuriyetimizin boğazını kesmek isteyen yeni yobaz Derviş Mehmetler üremeye devam edecektir. FETÖ boşuna mı üredi? Beraber o yollarda yürüyen ve ‘bu hasret bitsin’ diyenlerin Menemen Olayını okul kitaplarından kaldırmalarına niye şaşırıyoruz ki!

            Gerçekten bizi yönetenlerin amacı ne ola ki!?

            İstiklal Marşımızın bile bir üniversitede Arapça okunduğuna tanık olduk. Arapçılık propagandası almış başını gidiyor! Yurt içinde 100’e yakın, yurtdışında 103 cami yapmışız, ama işsizliği, yoksulluğu ortadan kaldırmak için ne yapılıyor? Toplumu Kur’an ile Allah ile aldatmaya devam ediyorlar… Türkiye’yi Şeriat devletine dönüştürmek için her türlü çabaya girişiyorlar da; peki bu ülkenin Cumhuriyet Savcıları ne yapıyor diye sormak hakkımız değil mi?

            Evet soruyoruz?.. Laik Cumhuriyetin Savcıları hangi işlerle meşgul acaba!?

            “……. Hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz” diyene, bu savcıların bir diyeceği yok mu? Eğer yoksa onlarda anayasanın laiklikle ilgili tüm maddelerini çiğnemiş olmuyorlar mı?

            Bu sorular yanıtsız kaldığı sürece, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunun 100. Yılına giderken Araplaşmaya hızla ulaşacaktır. Bu öngörümde gerçekten yanılmak isterim.

SON SÖZ: Laik Cumhuriyeti savunanlar var oldukça, Şeriat özlemcileri hiçbir zaman emellerine ulaşamayacaklardır… T.Ç.