Haber - Yorum; Cahit Göveren
Ülke futbolu son yıllarda büyük değer kaybına uğradı. Bu durum Fatih Terim`den önce de böyleydi. Şimdi de aynı. Terim 3-0 yenilgi ile kapanan İzlanda maçının ardından bakın ne diyor "Rakip bizden daha iyi oynadı. " Bunu kale arkasında top toplayan çocuk da biliyor. Çare ne, sen onu söyle... Kabul etmeliyiz ki, yıllandan buyana içte kendi kendimizi hançerleyerek, harakiri yaptık. 3 Temmuz 2011`de başlayan şike iddiaları ile sarsılan futbolumuz Adliye’ye ve ardından UEFA`ya taşındı. Federasyon’un tartışılan kararları, şike ve teşvik primine yeni bir boyut kazandırdı. Geciken adalet hemen herkesi rahatsız etti. UEFA ise bu konuda hala daha tatmin olmadı.
Türk futbolundaki olumsuzluklar bununla da sınırlı kalmadı. Mali kriterleri yerine getirmedikleri nedeniyle Beşiktaş, Bursaspor ve Gaziantepspor’a Avrupa Kupaları’ndan 1’er yıl men cezası geldi. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım hala daha kendisi ile kulübünü aklamakla meşgul. Beşiktaş’tan adeta kaçarcasına kendisine daha üst düzeyde yer bulan Yıldırım Demirören Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğunda. Trabzonspor, son 3 sezonda Fenerbahçe’ye 6 defa yenilmesine rağmen, bu mağlubiyetlerden hiç etkilenmeden “Kupa” diye tutturdu. Galatasaray ise “Aman, bana bir şey olmasın. Yeter ki, takımımız Şampiyonlar liginde oynasın” diyerek, sadece kendini kurtarma çabasında. Koca Galatasaray`a Fenerbahçe kontenjanından Şampiyonlar ligine gitmek, bu sayede de trilyonlara varan katılım parasını kasasına koymak hiç yakışıyor mu ? Bu uygulama rekabet ortamında doğru mu , etik mi ? Sarı-Kırmızılı takım bu sezon da Devler liginde mücadele verecek ama, Türkiye Süper Liginde kiminle hangi rekabet ortamı içinde oynayacak belli değil. Naklen yayınların akıbeti meşhul.
Evet, gerçekleri ifade etmeye devam edelim.... Başta 3 büyükler olmak üzere Süper Ligde bulunan tüm takımlar borç içinde yüzüyor. Kulüpler ekonomik açıdan batma noktasında. UEFA yürürlüğe koyduğu mali kriterlerle “Ayağını yorganına göre uzat” diyor. Bundan böyle, hiçbir başkan ve yönetici cebinden para da harcayamayacak. Haksız rekabet ortamı oluşmasını istemeyen UEFA, kulüplerin futbolda gelir – gider dengelerinin eşit olmasını şart koşuyor. Ama, Türkiye’de özellikle Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş yönetimleri sırf taraftarlarına şirin gözükmek amacıyla, girdikleri kısır çekişmenin faturasını şimdi Türk futboluna katma değeriyle ödetiyor.
Ülke genelinde oynanan derbi maçlarında alınan sonuçlarda; Fener, G.Saray’ı, Beşiktaş Fener’i yense, ya da tam tersi olsa ne olur.. Hiçbir anlam ifade etmeyen bu gereksiz yarış, ulusal gazetelerin tirajını arttırmaktan ve sanal rekabet ortamı oluşturmaktan başka ne işi yarar. Önemli olan Avrupa ve Dünya futbolu ile entegre olmak, uluslar arası arenada başarı kazanarak, ses getirmek. Bunu da, bugüne dek sadece bir kez Galatasaray gerçekleştirebildi. UEFA ve Süper Kupa’nın sahibi olarak. Ama, futbolda dünün olmadığı da bilinmelidir. Türk sporunun paramparça olmasında duyarsız davranan futbolun tüm unsurları top yekun görevlerini bırakmalı, yerlerine ufku geniş, spor kültürü ile donanımlı kadrolar getirilmelidir. Kulüplere yeni gelir kaynakları yaratamayan, yetersiz ekonomilerini hovardaca harcayıp borçlandıran, centilmenliği rafa kaldırıp, futbol tutkunlarını kamplara bölenleri tarih asla affetmeyecek.