Transfer piyasası durgun

“Kulüp Değiştirme Dönemi” başladı. Ama, profesyonel takımlarda belirgin bir hareketlilik gözlenmiyor...

532
UEFA’nın mali kriterleri göz korkuttu. Kulüpler, bütçelerinde açık vermemek için yüksek transfer bedelli futbolcuları kadrolarına dahil etmekten kaçınıyor. Buna rağmen, Ulusal basın sansasyonel transfer haberleri üretmeye devam ediyor...
 
14 Haziran 2012 tarihinde start alan “Kulüp Değiştirme Dönemi” oldukça sessiz geçiyor. Bunda, mali kriterlere uymaması nedeniyle UEFA’nın Beşiktaş, Bursaspor ve Gaziantepspor’u Avrupa Kupalarından men etmesi etkili oluyor. 3 büyükler de dahil olmak üzere Süper Ligin diğer kulüpleri, ekonomik yetersizlikleri had safhayı bulan Bank Asya Birinci Lig ile İkinci ve Üçüncü Lig kulüpleri, pahalı transferler yerine daha çok maliyetleri düşük olan genç futbolculara yöneliyor. Avrupa standartlarına göre, yüksek olan transfer ücretleri böylece aşağıya çekilmiş oluyor. Bonservisi elinde olup, serbest dolaşım hakkına sahip 23 yaş ve üstünde olan futbolcuların rağbet gördüğü bu pazarda oyuncuların menajerleri belirleyici rol üstleniyor.
 
Özellikle, Anadolu kulüplerinde “Keşfet – Yetiştir – Türk futboluna kazandır” mantık ve anlayışı geçerlilik taşıyor. Bu modelin Türkiye profesyonel liglerinde kabul görmesi, kulüplerin alt yapı kadrolarının sağlıklı şekilde işlemesi ile mümkün olabiliyor. Şimdi, profesyonel kulüpler, 5 Eylül 2012 tarihine kadar devam edecek kulüp değiştirme döneminde “Bekle, gör. Sonra transfer yap” politi-kasını benimsiyor. Böylece, transfer piyasasındaki durgunluk devam ediyor. Bu arada, başta Beşiktaş Kulübü olmak üzere önceki sezonlarda yapılan transferlerde bilinçsizce harcanan yüksek ücretlerin bedeli ise ağır biçimde ödeniyor.
 
Transfer spekülasyonları
Gün geçmiyor ki sansasyonel transfer haberleri çıkmasın ulusal basında.  Maalesef dedikodular manşet oluyor yaygın basının spor gazetelerinde. Küçücük bir duyum alan 8 sütuna manşet atıyor günü kurtarmak için.  Hakikatlar çıplak gezmeyi sever, ama bu ilkeye uyan yok ki ? Nasılsa satılıyor, okunuyor ve fanatizmin hüküm sürdüğü futbol olgusunun içinde arz-talep meselesi bir şekilde karşılanıyor. Yazan memnun, okuyan razı.
 
Şöyle bir düşünün, transfer döneminin başladığı 14 Haziran’dan buyana özellikle 3 büyüklere spor gazetelerinin yakıştırdığı “aldı, alıyor, yarın imzalıyor“ dediği futbolcular ayyuka çıktı.  Resim çekip, ona kafasına göre alt yazı yazan kişiye “gazeteci” deniyor bu ülkede. Nerede kaldı Gazeteciler Cemiyeti’nin kuralları ile basın yasası. Bilgisayarın karşısına geçen haber yazmak yerine kişisel yorumunu dikte ediyor okuyucusuna. Oysa haberde  şeffaflık, yalınlık, objektiflik ilkeleri verilerle desteklenmeli, “5N 1K“ formülü uygulanmalıdır.
 
Daha kötü spor gazeteciliği yapanlar da var.  Yeni bir moda çıktı. Hıncal Uluç’un yaptığı gibi, yazar gazetenin sütunlarında kendi kendine hem soruyu soruyor, hem de yanıtını veriyor. Oh ne ala, hem hakim hem  savcı. . Her şey birbirine karışmış, gidiyor. Oto kontrol yok, okuyucu  ise bunları ret emiyor, aksine prim veriyor. Bakın size bu transfer döneminde 3 büyüklere geleceği söylenen yerli ve yabancı futbolcularla ilgili bazı rakamlar vereyim.
 
Spor basını Fenerbahçe’ye 35, Galatasaray’a 32 ve Beşiktaş’a 26 oyuncuyu yakıştırarak, transfer edilmelerine mutlak gözle bakıldığını yazdı. Yazık …  bu alemde ilkesizlik “İlke olmuş bir kere….”
 
Cahit GÖVEREN
Paylaş