Sanat neden sokağa taşınmasın?

Çocukluğunda oyuncaklardan önce rengarenk boya kalemleri ve fırçalarla haşır neşir olan ve oturdukları evin salonunda duvarın bir bölümünü panoya dönüştürerek doğal bir atölye ortamı yaratarak başladığı resim tutkusunda çok yol kateden Çanakkaleli genç ve başarılı sanatçı Yeliz Saylan başarısını yurt dışına taşımış.

1308
New York`ta NYC`nin kent kontrastalarını konu alan sadece siyah ve beyaz renklerde, akrilik tekniği ile çalıştığı “Günler ve Geceler” isimli resim koleksiyonuna imza atan ve resim çalışmalarını seramikle birlikte sürdüren Saydan sanat aşkının sokaklara taşması gerektiğine inananlardan. Çanakkale`de sergi salonlarının yetersizliğinden muzdarip sanatçılardan biri olan Yeliz Saylan alternatif mekanlar planlanması gerektiğini belirterek, sanatseverlerlerle sanatçıyı buluşturmak için “Sanat Sokağı” isimli proje üzerinde çalıştıklarını ve proje ile Çanakkale`de bir eksikliğin giderileceğini belirterek: “
Sanat neden sokağa taşınmasın?” dedi.
OLAY: Kendinizi tanıtır mısınız?
Yeliz Saydan:1983 Çanakkale doğumlu memur bir ailenin çocuğuyum. Doğma büyüme bu şehirliyim ve öğrenim hayatımı üniversite ve yüksek lisans eğitimi dahil burada tamamladım. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi GSF, Seramik Bölümü mezun oldum. 6 ay kadar ABD’nin New York kentinde sanat eğitimi aldım. Çalışmalarımı şu an Çanakkale ve İstanbul bağlantılı olarak devam ettiriyorum.
 
OLAY: Sanat çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Şimdiye kadar açtığınız sergiler neler?
Yeliz Saydan: Öğrenciyken pek çok karma seramik sergisine katıldım. 2 yarışmadan ödülüm var. Bunlar dışında Çanakkale`de kişisel bir enstalasyon projem vardı. İsmi ` Kırılgan Bedenler ` seramik malzeme ile birlikte video art, ses ve cam kullanarak inter-aktif bir platform yaratmıştım. Tarihten günümüze insanoğlunun egosal kırılganlığını ve ön yargılarını betimlemek amacıyla kırık seramik beyaz sırlı bedenlerin üzerine projeksiyondan çıkan görüntüler ile yansıtma yapmıştım.
New York`ta NYC`nin kent kontrastalarını konu alan sadece siyah ve beyaz renklerde, akrilik tekniği ile çalıştığım ` Günler ve Geceler ` isimli resim koleksiyonu var. ABD`ye bir kez daha giderek bu resimlerden oluşan bir sergi açmak istiyorum.
 
OLAY: Geçtiğimiz günlerde İlk kişisel serginiz “Renkler, Dokular ve Düşler”`i açtınız? 21 eseriniz sergilendi, eserlerinizde hangi temayı işlediniz? Serginizin adı nereden geliyor?
Yeliz Saydan: Çalışmalarımda öncelikli olarak şehir imgeleri yer alıyor. Seyahat etmeye ve yer değiştirmeye müsait yapımdan dolayı göç, kentler ve onların karakteristik özelliklerini kendi zihnime düştüğü şeklide yansıtmaya çalışıyorum. Özellikle binaları resmederken onları sadece dışarıdan gözüktükleri hali ile değil, görünmeyen kısımlarıyla da birlikte, aslında orada var olan mevcut devinimleri ile resmetmek istiyorum. Bunu yaparken de renkler ve dokulardan yaralanıyorum. Seramik sanatı eğitimi almış biri olarak dokusallığa çok alışkınım. Bu renk ve dokuları kendi düşsel dünyam ile buluşturduğum şekliyle resme aktarıyorum.
 
OLAY: Seramik ve resim çalışmalarınızda Çanakkale`nin kentsel dokusunu, göç, dönüşüm ve barış simgelerini işlediğinizi ifade etmişsiniz, kentin sizi en etkileyen yönü nedir?
Yeliz Saydan: Öncelikle doğal güzellikler ile böylesi tarihi ve kültürel zenginliklerle dolu bir kentte doğup büyüdüğüm için kendimi çok şanlı hissediyorum. Çanakkale, çok durağan bir şehir gibi gözükse de aslında tarihsel sürecine baktığımızda çok yoğun bir geçmişe sahip. Kentin yerlisi de yabancısı da bu enerjiyi hemen hissediyor. Mistik ve hipnotize edici bir yer gerçekten. Çok uzun yıllar Troya ve Çanakkale Savaşları ile anılmış bu kent şimdilerde huzur ve barışın kenti olarak yeniden keşfediliyor. Bu öyle ilginç bir atmosfer yaratıyor ki ben bile tanımlamakta zorluk çekiyorum. Sonuç itibariyle kendini dönüştürebilmiş bir kent. Anne tarafından göçmen bir aileden gelişimden kaynaklı olacak; özellikle bu kentin asırlar boyunca ev sahipliği yapmış olduğu medeniyetleri ilgimi çekiyor. Seramik çalışmalarımda ve yapmış olduğum resimlerde kenti geleneksel form ve motiflerinden yararlanarak kendimce yeniden yorumluyorum diyebilirim.
 
OLAY: Resim tutkunuz çocukluk yıllarına mı dayanıyor, aileniz sizi bu konuda destekledi mi? Başka bir meslek düşündünüz mü?
Yeliz Saydan: Evet! Kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Çocukluğumda hatta belki de okula başlamadan önceki yaşlarımda bile boya kalemleri ve resimler ile hatırlıyorum kendimi. Açıkçası ailem eğitimim konusuna pek karışmadı. Mesleki seçimim konusunda kararları bana bıraktılar. Ancak destek olmak derken şöyle söyleyebilirim; pek tabiî ki öğretmen veya bir hemşire olmamı tercih edebilirlerdi. Keza sanat yaparak ilerlemenin diğer mesleklere oranla daha çileli ve geç cevap alınan bir yol olduğunun herkes kadar onlar da farkında. Fakat buna karşı bir tutum da sergilemediler. Hatta hatırlıyorum. Annem, çok önceleri çocuk yaşlarda oturduğumuz bir evimizin salonunda ki bir duvarını ablam ile birlikte çizim ve resimlerle dolu bir panoya dönüştürerek mahvetmemize bile müsaade etmişti. Ben olsam böyle bir şeye onun kadar müsemma gösteremeyebilirdim. Şimdi ise açmış olduğum sergi dolayısıyla tüm aile üyeleri hallerinden memnun.
 
OLAY: Çanakkale`de açılan sergilere yeterli ilgi var mı? Sergi alanları yeterli mi? Sanatla ilgilenenlerin yeterli kadar desteklendiğine inanıyor musunuz?
Yeliz Saydan: Sanat eğitimi almış veya sanat ile içli dışlı olan kişiler dışında çok fazla bir ilgi gösterilmiyor açıkçası. Hatta bu konuların dışında kalan kişilerin kentin kültür-sanat gündemi hakkında çok fazla bir fikri bile olamayabiliyor. Sergi salonları yok denecek kadar az. Bir iki galeri dışında pek bir yer görmeniz mümkün değil. Sanatsever ve sanatçıyı buluşturabilmek adına alternatif mekanlar düzenlenmesi gerektiğine düşüyorum. Bunun için de öncelikle belediyemizin çok daha hassas davranarak gerçekten galerici ve küratör vasfı taşıyan, özellikle deneyimli kimseler ile iş birliği halinde olmaları gerekiyor. Nitekim burası küçük bir kent ve yapılacak çok iş var. Kendi adıma söyleyebileceğim en iyi örnek ise; eğitmeni olarak çalıştığım Studyo Sanat bu konuda kolları sıvamış durumda. Okul binasının yer aldığı Aslanabla Sokak, taşıdığı karakteristik özellikler dolayısıyla, açık havada sanat yapmak için çok müsait alterneatif bir mekan. Biz bu avantajı Studyo Sanat eğitmenleri ekibi olarak fark ettik ve hemen ‘Sanat Sokağı’ isimli projemizi gündeme getirdik. Düşündük ki sanat neden sokağa taşınmasın, neden her istekli sanat sever kişi bundan nasibini almasın ve neden bu sokakta festivaller düzenlenmesin? Yerel ve uluslar arası boyutta gerçekleştirmek istediğimiz projede, görsel sanatlardan tutunda, performans sanatlarına kadar birçok dal içe içe geçmiş durumda. Bu projeyle sokağın çehresini değiştirmekle kalmayarak, yeni bir imaja büründürerek kentimizin kalitesini de arttırmış olacağımıza inanıyorum. Konuyla ilgili olarak belediyemiz kültür sanat birimi, muhtarlığımız ve proje uzmanlarımız ile sürekli iş birliği halindeyiz.
 
 
OLAY: Mesleğinizle ilgili hedefiniz nedir?
Yeliz Saydan: Şu an için tek hedefim ömrümün yettiğince kendi işimi yapabilmek ve bu konuda ilerlemek. Sanat ve tasarım benim için artık meslekten de öte bir yaşama biçimi oldu. Bunlar olmazsa sudan çıkmış balığa dönerim. Bu arada akademik kariyerime de devam etmek istiyorum. Avrupa’nın benim alanıma ve alt yapıma uygun bir üniversitesinde doktora-sanata yeterlilik programına devam etmek niyetine girdim. Avrupai bir sanat disiplini ile daha hızlı ve sağlam ilerleyebileceğime inanıyorum.
 
OLAY: Çanakkale`de eğitimini alan biri olarak seramik çalışmalarını yeterli buluyor musunuz?
Yeliz Saydan: Şu an bu konu ile ilgili son üç beş yılda gündeme gelmiş birkaç proje var ancak ağır bir ilerleyiş söz konusu. Bu da bu konulara biraz daha profesyonel yaklaşmamız gerektiğini gösteriyor. Çünkü çok ciddi bir miras söz konusu ve bizler bunu yeteri kadar gündeme getiremiyoruz. Çanakkale’nin seramik sanatı ve geçmişi konusunda bir marka kent haline gelmesi gerektiğini düşüyorum. Bunun da kente başta turizm olmak üzere kente birçok alanda istihdam sağlayacağını düşünüyorum. Ayrıca o çok istenen kültür sanat kenti olabilmek için de gerekli ve önemli bir adım olacağına dair inancım sonsuz. Onun dışında Çomü, GSF, Seramik Bölümü mezunu birçok arkadaşımın birer birer seramik atölyesi kurduğunu görmek beni çok mutlu ediyor. Ayrıca çok güzel kurslar veriyorlar ve harika tasarımlar yapıyorlar. Bu da, bu kentte hala atölyecilik bacasının tüttüğünün göstergesi. Kim bilir daha benim gibi kendi evinden bu işi yürüten nice seramikçi arkadaşım vardır.
 
OLAY: Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yeliz Saydan: Konuk ettiğiniz için ben teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Paylaş