Genç tiyatrocu Ebru Naz Özdemir tarafından tiyatroyu tiyatroseverlerle daha fazla buluşturmak, kentin tiyatroya ilgisini arttırmak ve tiyatronun kentteki etkisini daha fazla hissettirmek amacıyla kurulan Rino Sanat Tiyatro Sahnesi çalışmalarına devam ediyor. Esenler’de kurulan Rino Sanat Tiyatro Sahnesi, 2 katlı bina içerisinde bulunan 90 kişilik tiyatro sahnesi ve aynı zamanda Çanakkale’nin tek özel tiyatro sahnesi olma özelliği taşıyor. Genç ve deneyimli tiyatrocu Özdemir, Rino Tiyatro Sahnesi’nin açılma hikayesini, Çanakkale’de sanatsal aktivitelerin yetersizliğini, tiyatronun Çanakkale’deki yerini ve taşımak istediği noktayı, hedeflerini ve tiyatronun toplumsal alandaki gücünü gazetemiz Çanakkale OLAY’a anlattı. Özdemir, Rino Sanat’ın yetişkinlere, gençlere ve çocuklara tiyatroyu sevdirmek ve benimsetmek, aynı zamanda kentin tiyatroya ilgisini arttırmak amacı ile oluşturulduğunu belirtti. Rino Sanat’ın bir sahneden oluştuğunu belirten Özdemir; “90 kişilik bir salon mevcut, 6-6 bir sahnemiz var. Aynı zamanda sahnenin önünde bir fuaye alanı, yukarıda da çocuklara yönelik atölye çalışmaları yapılabilecek geniş bir alanımız var. Orayı kendi içerisinde minderler ve halılarla bölebiliyoruz. Orayı özellikle açık bıraktık, dönüştürülebilir olsun diye. Yukarıda bir de büyük toplantı masamız var, masa başı atölye çalışmalarında kullanacağız. Burada tiyatro atölyesi, yaratıcı drama atölyesi, yaratıcı yazarlık atölyesi, kukla atölyesi, oyun ve hareket atölyesi belirlediğimiz atölyeler. Tabi yeri geldiğinde burada konservatuara hazırlanan gençlere de hizmet verilecek. Geçlerden bir talep var. Belki üniversite öncesi ortaokul ve lise çağındaki öğrencileri kapsayacak bir grup oluşabilir. Ara gençliğin kendisini ifade etme, sanatsal açıdan bir yerde var olma olanağı çok zor. Çocuklara yönelik atölye düzenleniyor, üniversitelilere yönelik imkan çok fazla ama özellikle ortaokul yaşlarına baktığımızda onların bir yer bulmaları çok zor. Biz bu dönem yetişkinlere yönelik yaratıcı yazarlık düşünmüyorduk ama talep geldi ve kendiliğinden bir atölye grubu oluştu. Talepler gelirse, biz de ona göre bir düzenleme yapabiliriz” dedi.
“Çocuklara ve yetişkinlere yönelik düzenli oyunlar planlıyoruz”
Sezon içerisinde hem çocuklara, hem de yetişkinlere yönelik düzenli oyunlar planladıklarını ifade eden Özdemir; “Çocuklara yönelik hafta sonları gündüz saatlerinde hem kukla hem de çocuk tiyatrosu sergilenirken, hafta sonu ve hafta içine yayılacak yetişkin oyunları da olacak. Aynı zamanda bir işbirliği içerisinde olacağız. Yani hem kurumların hizmetine mekansal olarak destek verip, işbirliği yapıp belki ortak proje yürüteceğiz. Mesela bir tiyatro haftasında burası o haftanın mekanlarından birisi olabilir. Görüşmeler yapıyoruz, özellikle İstanbul merkezli dar kadrolu, az sayıda seyirciye oynanan oyun var. İşbirlikleri ile buraya gelemeyecek olan grupları davet edip burada Çanakkaleli tiyatroseverlerle buluşturmayı planlıyoruz” dedi.
“Tiyatronun Çanakkale’de bir eksiklik olduğunu gördük”
Çanakkale’de böyle bir eksiklik olduğunun uzun zamandır farkında olduklarını belirten Özdemir; “Fakat bunun oluşma ve olgunlaşma süreci olduğunu düşünüyoruz. Biz, Çanakkale’de sanata yönelik ilgilinin çok olduğunu biliyoruz. Ancak, kurumlar eğer sanat hizmeti vermezse, Çanakkale’de sanatsal bir aktivite çok az oluyor. Biz de bu noktada profesyonel bir iş yapma arzusu içerisinde yedek oyuncuların hem çocuk oyunlarını hem yetişkin oyunlarını üretmesini arzuluyoruz bunun da büyük bir açığı kapatacağını düşünüyorum. Kendi sahnemizin olmasını arzu ettik. Çünkü biz bunu kendi ayaklarımızın üzerinde durup icra edebilecek bir yer olarak görüyoruz. Çanakkale`de bunun bir örneği yok, bu boşluğu Rino’nun doldurabileceğine inanıyoruz. Şu anda ilgi gördüğünü düşünüyoruz. Bir mekanın duyurulma süreci biraz daha uzundur ama biz belli bir hedef kitleye ulaştığımızı düşünüyoruz. Çanakkale’de son zamanlarda bireysel atölyeler çoğalmaya başladı. En önemlisi insanlar, kendi mesleklerini icra etmek istiyorlar. Artık, neredeyseniz, orası da bir sanat mecrasıdır. Çanakkale’nin bu kurumların vermiş olduğu hizmetin dışında bu tarz atölyelerden çok beslenebileceğine inanıyoruz. Çünkü kurumlar kendi görevlerini yerine getirsin ama burada sezon içerisinde düzenli oyun sergilenmeye başladığında düzenli oyun izleme alışkanlığı oluşacak. Yani ayda 1-2 kez değil de, arzu edildiğinde bir ay içerisinde 5-10 kez oyun görebilme şansı elde ederse o zaman izleme kültürü oluşacaktır” dedi.
“Tiyatronun yalnızca ücretsiz etkinlik olarak görülmesi niteliğini düşürüyor”
Genel olarak, ‘Çanakkale’de tiyatroya ilgi çok diye bir algı’ olduğunu ancak bunun gerçeği yansıtmadığını ifade den Özdemir; “Bir oyun geldiğinde bin kişilik bir salon doluyor bu güzel bir şey ama bir yanılgı var. Hizmet olarak verilen ücretsiz etkinliklerin bin kişiyi toplaması çok doğal. Burada yukarıya doğru çıkan bir ivme var ama yeterli değil. Bir izleme kültüründen bahsediyoruz. İzleme kültürü de aslında gidip, bilet alıp, fuayede beklersiniz, o fuayede sosyalleşirsiniz, oyun öncesi konuşma gerçekleştirirsiniz. Bu da aslında kent kültürüne çok büyük bir katkıdır. Fakat ücretsiz etkinlik bunu baltalıyor. Davetiye bulamama, kuyruklardaki gerilim, negatif bir etki yaratıyor. Daha sonra ücretsiz etkinliklerde yer kapma mevzusuna dönüşüyor. Doğal olarak sanattaki o niteliği burada göremiyoruz” dedi.
“Belediye bir tiyatro kültürü oluşturdu”
Belediyenin kültür sanat anlamında elinden geleni yaptığını ancak bunun yeterli olmadığını belirten Özdemir; “Belediye kültür-sanat alanında elinden geldiğince iyi bir hizmet yapıyor. Devlet tiyatrosu da bir devlet kurumudur ve birçok yerde şubesi vardır, cüzi rakam alır ama alır. O gerçekten tiyatro kültürünün oluşabilmesi için buna ihtiyaç vardır. Yani o görgünün de yerleşmesi önemli. Çoğu seyirci de buna benzer şeyler söyleyecektir zaten. Oradan gelecek para da zaten cüzi bir rakamdır. Onu da zaten yine hizmete geri döndürürsünüz. Oradan aldığınız ücret sanatınıza da yardım eder ya da iyileştirmede bulunurusunuz. Büyük kentlere baktığımızda şehir tiyatrosu, devlet tiyatrosu, özel tiyatrolar hem işbirlikleri hem de birbirlerinin alternatifi değil, birbirlerinin yanında duran kuruluşlardır. Çünkü kenti hepsi, birlikte besliyor. İstanbul’a baktığımızda bir gecede onlarca grup ‘Perde’ diyor. Seyirci, ‘devlet tiyatrosuna mı, şehir tiyatrosuna mı, özel tiyatrolara mı gitsem?’ diye düşünüyor. O andan sonra bakıyorsunuz ve ciddi bir tiyatro kültürü oluşmaya başladığını görüyorsunuz. Tabi bunun sineması, müziği, dansı var. Çanakkale’de de son zamanlarda hareketlenme olduğunu görüyoruz. Birçok yerde, farklı farklı bireysel atölye açılıyor. Geçmişe baktığımızda aslında burada 10 yıllık bir süreç var. Bu 10 yıllık süreç içerisinde evrimden bahsedebiliyoruz. Evet, belediye bunu gerçekten çok iyi yaptı. Her ay getirdiği iki oyun ve çocuk oyunları bir süre sonra nitelik açısından ihtiyaca dönüştü ve o beğeniyi de yükseltti. Buraya çok kötü bir oyun getirirseniz, seyirci tepki gösterecektir” dedi.
“Şu anda bir oluşum süreci içerisindeyiz”
Özdemir; “Şu anda bir oluşum süreci içerisindeyiz ve profesyonel durma ihtiyacındayız. Fakat bunu önümüzdeki bir sezon boyunca proje bazlı çalışacağız. Mesela üç kişilik bir oyuna ihtiyacımız var, iki profesyonel oyuncu daha bulup, bu şekilde iş birliği yapacağız. Biz o iş birliklerini bir süre proje bazlı kuracağız ki kadromuz oluşabilsin. Ben şu ana kadar çok çeşitli çalıştım. Ben, Mehmet Hoca 2007 yılında Belediye Tiyatrosu yönetmeniyken onun öğrencisiydim. Sonra tabiî ki tiyatroya olan aşk hiçbir zaman bitmedi. Sonra Eskişehir’de konservatuarı kazandım. Her konservatuar öğrencisi gibi oradaki şehir tiyatrosunda oynadım. Bir süre Erasmus ile İspanya’daki bir tiyatroya staja gittim. Mezun olduktan sonra Çanakkale’ye döndüm, o sırada Mehmet Hocam da Uşak’ta öğretim görevlisiydi ben de onun boşluğundan yararlanarak koltuğuna oturdum. Belediye tiyatrosunu şu anda ben yürütüyorum” dedi.
(Oya Koyuncu)