Vekile bak!
Olacak iş değil... Sen, Milletvekili olmak için spor yorumculuğunu bırak. Bu gerekçeni de açıkla. Milletvekili seçil... Sonra tekrar yorumculuğa dön. “Benim oğlum bina okur, döner, döner yine okur” misali. Bu kadar meraklıysan, niye vekil seçildin ki?. Milleti temsil etmek için Parlamento’ya girenlerin, asıl amacının millete hizmet olması gerekmez mi? Yani, sen yorum yapsan ne olur? Yapmasan ne olur? Kıyamet mi kopar? Bulunmaz Bursa kumaşı mısın?... Milletin bu kadar problemleri varken, sen de çözüm mevkiinde bulunuyorsan, bu işlerle uğraşsana. Bu nasıl bir anlayış. Bir de şunu düşünmek lazım. Eğer bu arkadaş iktidar partisinden olmasaydı, izin verirler miydi?. “Torino’lu Şaban” lakabını kim takmışsa, tam denk getirmiş.. Yani bu yanlışlığı yapacak ikinci bir vekil göremezsiniz... Ülkemizde, Asgari ücretin 701 lira olduğunu düşünürsek, yorum yapmak için ayda 150.000 lira almak milletin vekiline yakışır mı? Bu da bir nevi ticaret değil midir?
Bakınız, Yalova Milletvekili Muharrem İnce bu konuda neler söylüyor.. “Başbakan`ın özel izniyle bir AKP Milletvekilinin futbol yorumcusu olacağına ilişkin haberler okuyorum. 2004 yılında Ankara`da Ömer Seyfettin Lisesi`nde boş geçen Fizik derslerine hiçbir ücret talep etmeksizin girmek istedim. Meclis Başkanlığı izin vermedi.” Demek ki, birilerine yakın olmak avantaj sağlıyor Hakan Şükür, baktı TBMM`de konuşamıyor şansını Lig Tv`de denemeye karar verdi herhalde...
Sıkı durun. Şimdi de, ünlü Türk büyüklerinden, her konuya maydanoz olan ve ilgililerce bilgisine başvurulan, Nihat Doğan beyefendinin, bu konudaki açıklamasına bir göz atalım. “Türkiye’nin, bana göre gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu Hakan Şükür. Lig Tv`de maraton programına başlayacak hayırlı olsun yakışır” Böyle başa, böyle tıraş..
Şeyh Edebali!
Osman Gazi’nin hocası Şeyh Edebali ”Yükseklerde yer tutmak aşağıdaki kadar kolay değildir.” diyerek, güç olmanın, yükseklerde yer tutmanın zorluklarını anlatmaya çalışmıştır. Yine Edebali, Padişah’a nasihatinin bir bölümünde şunları söylemiştir..” En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay, kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar” Sonuçta, herkes bildiği işi yapmalı. Sen vekilsen, vekilliğini yap..Yok illa ki yorumcu olacağım diyorsan, istifa et. Yazımızı, Herbert’in bir sözü ile bitiriyoruz…”Eğer bir Örs isen kendini sabit tut. Eğer çekiç isen zamanında vur”
Sağlıcakla kalınız.