Adatepe Taşmektep’te, Murat Dağlı’nın sunumuyla “İmparatorluğu” Karşılaştırmak: Küresel Tarih İçinde Osmanlı’dan Türkiye’ye konulu bir seminer gerçekleştirilecek. 14 – 17 Eylül 2017 tarihleri arasında düzenlenecek seminer hakkında verilen bilgide; “Küreselleşmiş ve giderek küreselleşen bir dünyada yaşadığımız artık herkesin kabul ettiği bir gerçeklik olsa da, bu dünya, hiç de, 1990’larda neoliberal küreselleşme taraftarlarının vaat ettiği dünya değil. Yaklaşık yirmi-otuz yıldır tüm hızıyla devam eden bu süreç farklı toplumsal yapıları birbirine benzeten, önyargıları ortadan kaldıran ve herkesin bu gelişmeden benzer biçimlerde faydalandığı bir süreç olmadı. Belki de tam tersine son yıllarda kültürel önyargıların, ekonomik eşitsizliklerin ve toplumsal gerginliklerin arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu önyargılar, eşitsizlikler ve gerginlikler de çoğu zaman farklı tarihsel süreç ve kimliklere atıfla tartışılıyor. Hal böyle olunca, yaklaşık iki yüzyıldır belirleyici olan bir düşünce kalıbı da gücünü korumaya devam ediyor. Bu düşünce kalıbı Batı’nın kültürel, toplumsal ve ekonomik yapısının dünyanın geri kalanından farklı bir tarihsel yol izlediği. Türkiye özelinde bu farklılık ise kaçınılmaz olarak Osmanlı İmparatorluğu tarihine atıfla anlatılıyor. Sonuçta ortaya çıkan da “onların” ve “bizim” tarihlerimizin karşılaştırılamayacak kadar değişik tarihsel dinamikleri olduğu. Bu farklılığı kesinleştiren en önemli unsur da Batı’nın 19. yüzyıldan itibaren güçlenirken Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmış olması. İmparatorluğun parçalanmasının travması ise gerek Ortadoğu genelinde gerekse Türkiye özelinde her düşünce akımının ve siyasi hareketin bir şekilde başa çıkmaya çalıştığı bir sorun. Ancak popüler kültür ve kamu alanı tartışmalarında indirgemeci, dışlayıcı ve ikilemlere dayalı yorumlar devam ederken, özellikle üniversitelerde en azından bir kısmı son derece ilginç, eleştirel ve ufuk açıcı çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların beslendiği ve beslediği bir alan da küresel tarih ya da küreselleşme tarihi. Yaşadıkları dönemin de özelliklerinden yola çıkarak bazı tarihçiler bir süredir bir dizi soru ve sorunla uğraşıyorlar: 1990’ler sonrası ortaya çıkan küreselleşme dünya tarihinin yaşadığı ilk küreselleşme midir? Farklı küreselleşme dönemleri varsa, bunların dinamikleri ve farklılıkları nelerdir? Küresel tarih ile küreselleşmenin tarihi farklı şeyler midir? Çoğunlukla ulus-devletlerin siyasal, diplomatik, ya da askerî tarihi üzerinden yazılan tarih küresel tarih açısından yeniden yazılabilir mi? Dolayısıyla, küresel tarih dinler, kültürler ya da medeniyetler tarihinin dışlayıcı olan anlatılarını yeniden kurgulayabilir mi? Yerel olanla küresel olanın kesiştiği noktalar nelerdir? Küresel tarih yazımının belli başlı aktörleri kimler ya da araştırma nesneleri neler olabilir? Küresel tarih yazımının siyasi ya da ahlaki bir misyonu da olmalı mıdır?” ifadelerine yer verildi.