"Köy Enstitüleri bir aydınlanma mucizesidir"

1344

 17 Nisan 1940 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan, Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişiminde belirleyici bir rol oynayan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 78’ yılı Eğitim Sen Çanakkale Şubesi tarafından kutlandı. Geçtiğimiz Cumartesi günü Eğitim Sen Şube Binası’nda öncelikle Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Çanakkale Şube Başkanı Prof. Dr. Osman Demircan ve Köy Enstitüsü mezunu Yazar Huriye Saraç tarafında panel verilirken, Köy Enstitüleri fotoğraf sergisi gerçekleştirildi.   Program öncesi Eğitim Sen Şube Başkanı Filiz Savaş tarafından yapılan basın açıklamasında Köy Enstitülerini bir aydınlanma mucizesi olduğunu söyledi. Savaş, Enstitülerin sadece öğretmenleri çok yönlü olarak yetiştiren kurumlar olmakla kalmayıp, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren, çevrenin ve toplumun kalkınmasını ilke edinmiş kurumlar olarak önemli işlevler gördüğünü dile getirdi. Köy Enstitülerinin eğitim sistemi ve toplumsal kalkınma açısından yerine getirdiği tarihsel rolün öneminin tartışılmaz olduğunu ifade eden Savaş; “Köy Enstitüleri bu alanda ilgili gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur. Aynı zamanda tarım ve sağlık ocakları olarak toplumsal işlevler görmüş, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri Köy Enstitülerinde yapılmıştır. Köy Enstitüleri çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin, o dönemin zor koşullarında köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin bilimsel ve kültürel yaşamına damgasını vuran “köy kökenli aydın kuşağı” yaratmış ve bütün eleştirilere, siyasi baskılara ve karalama kampanyalarına rağmen eğitim sistemimizde olumlu anlamda kalıcı izler bırakmıştır” dedi.  

 
“Köy Enstitüleri toplumsal kalkınmanın itici gücü oldu”
Sorgulayan, soran, eleştiren, araştıran, dogmayı geride bırakıp aklı ön plana çıkaran insanların Köy Enstitüleri sayesinde yetiştiğini dile getiren Savaş; “20 bin civarında insanın yetiştiği bu okullardan şairler, yazarlar, sendika liderleri, politikacılar gibi toplumun kanaat ve değişim önderleri çıkmıştır. Ömrü kısa, etkileri büyük olan Köy Enstitüleri toplumsal kalkınmanın itici gücü olmuş, yaşama dair bilgi üreten okul anlayışıyla öğrencilerini yetiştirmiştir. Bu öğrencileriyle de çevresini geliştirmiştir. Köy Enstitülerinde iş için -iş içinde- işle eğitim anlayışı benimsenmiştir. Bu deneyim bize iyi bir eğitim ortamı hazırlandığında her insanın toplumuna ve kendisine faydalı bir yurttaş olabileceğini göstermiştir. Aynı zamanda fırsat ve sorumluluk verildiğinde kendi eğitimcilerimizin halkımızın gereksindiği eğitim modellerini yaratabileceğini göstermiştir.  Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin sistem üzerinde kurdukları psikolojik etkinin sonucu Köy Enstitüleri soğuk savaş politikalarına kurban edilmiştir. Köy Enstitülerinin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda ülkenin aydınlık geleceğinin alt yapısını oluşturabilecek olan bu önemli eğitim projesi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde etkisizleştirilmiştir” dedi. 
 
“Köy Enstitülerinin kapatılması aydınlanma sürecini kesintiye uğrattı”
Köy Enstitülerinin kapatılmasının Türkiye’nin modern, bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğrattığını ifade eden Savaş; “Bu durum sadece eğitim sisteminin değil, ülke demokrasisinin de telafisi mümkün olmayan yaralar almasına neden olmuştur. Geçmişte Köy Enstitülerini kapatan ve yarattığı olumlu izleri her fırsatta silmeye çalışanlar, bugün laik bilimsel eğitime savaş açarak, eğitim sistemini kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmeyi istemektedirler. Eğitim emekçilerimizi itibarsızlaştırma politikaları ardı ardına uygulamaya geçirilmektedir. Özellikle 15 Temmuz sonrasında tüm öğretmen atamaları sözleşmeli, güvencesiz olarak yapılmıştır. Hukuksuz olarak yüzlerce sözleşmeli öğretmenin işine son verilmiştir. Liyakat ortadan kaldırılmıştır. Performans, sınav gibi dayatmalarla, baskılarla esnek çalışma koşulları öğretmenlerin çalışma biçimi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde öğretmenine bu kadar eziyet eden, onların emeğini yok sayan bir iktidar ve Eğitim Bakanlığı görmek mümkün değildir” dedi. 
 
“Köy Enstitüleri’ni sahiplenmeye devam edeceğiz”
Son olarak, Eğitim Sen olarak, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkacaklarını söyleyen Savaş; “Türkiye’de eğitimin ve öğretmen yetiştirme sisteminin yaratılmasında ve sürdürülmesinde önemli yerleri olan Köy Enstitüleri gibi deneyimlerin yarattığı değerleri savunmak, yaşadığımız tüm olumsuzluklara, haksızlıklara, hukuksuzluklara, ihraçlara, baskı, sürgün ve tehditlere rağmen “Nitelikli Eğitim İçin, Nitelikli Öğretmen” anlayışını hayata geçirmek, Eğitim Sen’in ve yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin öncelikli görevleri arasındadır. Eğitim Sen olarak, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkıyor, toplumcu ve eleştiren eğitim felsefesinin benimsenerek tüm eğitim kurumlarında uygulanması mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz” dedi.
(Zeynep Kocaman)
Paylaş