Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2020-2021 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 5’inci Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 1 Ağustos Perşembe günü başlayacaktır. Türkiye Kamu-Sen Çanakkale İl Temsilcisi Resul Demirbaş, Toplu Sözleşme Görüşmeleri ile ilgili değerlendirmede bulundu. Kamu-Sen İl Temsilcisi Demirbaş, toplu sözleşme görüşmelerinin, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin sorunlarının çözülebileceği tek yer olduğunu söyledi. 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümlerinin, toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırladığını, memurların yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saydığını belirtti. İdareciler tarafından yetkilendirilen ‘çakma’ sendikaların, iktidara payanda (Dayanak) olma gayretleri sonucunda memurların, toplu sözleşme masasında gerçek anlamıyla temsil edilemediğini söyledi. Kamu-Sen İl Temsilcisi Demirbaş, son olarak; “Memurları masada satmaya kalkan olursa, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da onların ipliğini pazara çıkarmak bizim asli görevimizdir. Tüm kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesi umuduyla, toplu pazarlık sürecinin hayırlara vesile olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.
“Memurlar, toplu sözleşme masasında gerçek anlamıyla temsil edilememektedir”
Kamu-Sen İl Temsilcisi Resul Demirbaş; “Bilindiği gibi kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2020-2021 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 5’inci Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 1 Ağustos Perşembe günü başlayacaktır. Türkiye Kamu-Sen, 2020 ve 2021 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşme süreciyle ilgili olarak çalışmalarını tamamlamıştır. Toplu sözleşme görüşmeleri, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin bir kangrene dönüşmüş bulunan sorunlarının çözülebileceği tek yerdir. Ancak 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta, memur meselelerini adeta masadan kaçırmaktadır. Kanundaki bu sınırlama yetmiyormuş gibi, idareciler tarafından yetkilendirilmiş çakma sendikaların, iktidara payanda olma gayretleri sonucunda memurlar, toplu sözleşme masasında gerçek anlamıyla temsil edilememekte, sesleri yeterince duyulmamaktadır. Bu sorun ilk olarak 2012 yılında sözde yetkili sendika tarafından Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’ne gönderilen akademisyenin hükümetin maaş artış teklifini kabul etmesiyle kendini göstermiş, 2013 yılında ise kâğıt üstünde yetkili konfederasyonun iki gün içinde imzaladığı ve hükümetin ilk teklifinin bile altında kalan anlaşma ile başka bir boyut kazanmıştır. 2015 yılında yüzde 1,8’lik enflasyon farkının gasp edilmesi, 2017 toplu sözleşmelerinin kamu görevlilerinin ekonomik olarak iflas belgesi haline gelmesi, bütün memur ve emeklilerimizin hafızalarındadır. Şimdi ise artan enflasyonu, düşen alım gücünü, eriyen maaşları bir kenara bırakıp masaya tek başına oturmayı talep ederek pazarlıkları sulandırma gayretine düşmüşlerdir. Kamu görevlilerinin ve emeklilerin eriyen maaşları için bir şeyler yapmaya cesaret bulamayanlar, dayanışma aidatı talebini toplu sözleşmenin odağına oturtarak, yalnızca kendi kasalarını doldurma peşinde koştuklarını da bir anlamda itiraf etmektedirler” dedi.
“Talebimiz, toplu sözleşmenin uluslararası ölçekte bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir”
Kamu-Sen İl Temsilcisi Demirbaş; “Türkiye Kamu-Sen’in yetkili olduğu dönemde biz, diğer konfederasyonları masadan kaldırmaya çalışmak yerine tüm sendika ve konfederasyonları kucaklayıp, bütün talepleri ortaklaştırmıştık. Bu sayede de yıllık ortalama enflasyonun yüzde 13,5 olduğu bu süreçte, her yıl ortalama yüzde 31,4 maaş zammı almayı başarmıştık. Üstelik bu dönemde toplu sözleşme hakkı yoktu ve mutabakat metinleri de bağlayıcı değildi. Malum konfederasyonun yetkili olduğu dönemde ise yıllık enflasyon ortalama yüzde 14 oldu ama memur maaşları bütün ödemeler dahil ortalama yüzde 17,4 arttı. Düşünün aynı enflasyonun gerçekleştiği dönemlerde toplu görüşmeyi bir memur şölenine döndüren Türkiye Kamu-Sen’in maaşlara yüzde 31,4 ortalama katkısı diğer tarafta ise kendisini yalnızlaştırıp, pazarlıkları değersizleştiren ve enflasyon oranında zam almayı tarihi başarı olarak gören bir anlayış var. İşte biz sesimizi kısma, memurlarımızın geniş anlamda temsil edilmesini engelleme arzusunda olanlara rağmen üzerimize düşen görevi yerine getirecek ve kamu görevlilerinin haklarını bütün imkânlarıyla korumaya ve geliştirmeye çalışacağız. Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve uluslararası ölçekte bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir” dedi.
“Kamu çalışanlarının ücretleri her yıl erimektedir”
Kamu-Sen Temsilcisi Demirbaş; “Çalışanlara, masa başında hazırlanan enflasyon hedefi doğrultusunda ücret artışı yapıldıktan sonra çalışanların ve vatandaşların gerçek enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakılması kabul edilemez. Yıllardır, vatandaşlarımızın zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, memur maaşları için temel kabul edilen enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan artışlar karşısında her yıl erimektedir. Geçtiğimiz dönem imzalanan toplu sözleşme gereği 2018 yılı için memurlara yüzde 4+3,5 zam yapılmıştı. Enflasyon farkı da eklendiğinde memurlara geçen yıl toplam yüzde 14,8 zam yapıldı ama enflasyon yüzde 20,3 oldu. Dolayısıyla resmi enflasyona göre bile 2018 yılında memur maaşları yüzde 5,5 eridi. Sonradan ödenen enflasyon farkı ise erimeyi durdurmak yerine geçici bir çözüm olmaktadır. Maaşların döviz kuru karşısındaki durumu ortadadır. 2013 yılında bin 49 dolar olan ortalama memur maaşı 710 dolara düştü; memur maaşı aylık 339 dolar eridi. 2002 yılında ortalama memur maaşıyla 22,1 çeyrek altın alınabilirken bu rakam bugün 9,7’ye geriledi. Sadece 2018 yılında 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları tam bin 32 lira artarken memur maaşındaki artış enflasyon farkı da dahil aylık ortalama 441 lirada kaldı. Yani harcamalar bin 32 lira, gelir ise 441 lira arttı. Aile bütçesi, 2018’de aylık 591 lira açık verdi. Maaşlar yüzde 17,3 eridi. Durum böyle iken, sermaye sahiplerine sürekli vergi indirimleri, aflar, teşvikler getiriliyor ama bütün yük adaletsiz vergiler yoluyla bizlerin üstüne yıkılıyor. İşte bu yüzden ülkemizin kaynaklarını adilce paylaşalım diyoruz, adil bir gelir dağılımı istiyoruz” dedi.
“Pazarlık sürecinin tüm kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesi umuduyla”
Amacımız kamu çalışanlarını ve emeklileri insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturmaktır. OECD ülkeleri içinde en zengin kesimle en yoksul kesim arasındaki uçurumun en büyük olduğu, gelir dağılımının en bozuk olduğu, yoksulluk oranının en yüksek olduğu ülke konumundan kurtulmak istiyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak taleplerimizin tamamını bilimsel ve ekonomik gerekçelere dayandırıyoruz. Bugüne kadar dayanağı olmayan, toplumsal geçerliliği bulunmayan hiçbir talebi toplumumuzun gündemine taşımadık. Son yıllarda, Devletin asli ve sürekli görevlerinin Anayasaya ve kanunlara aykırı bir şekilde kadrosuz personel eliyle sağlandığı, sözleşmeli, geçici, vekil gibi sıfatlar altında güvencesiz istihdamın alabildiğine arttığı görülmektedir. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak, kanunların bizlere tanıdığı yetkiler ölçüsünde, kamu görevlilerinin masa başı oyunlarla haklarının gasp edilmesinin önüne geçmek için elimizden geleni yapmaktan geri durmayacağız. Memurları masada satmaya kalkan olursa, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da onların ipliğini pazara çıkarmak bizim asli görevimizdir. Tüm kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesi umuduyla, toplu pazarlık sürecinin hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
(Baykal Sağlam)