"Kadro mühendisliği"
Her geçen sezon takımlarda bulunan oyuncular bir yıl yaşlanır. Bu, özellikle genç oyuncuların bir yıl daha tecrübe kazanıp, daha istikrarlı oynamaya başlaması anlamına gelebilir. Belli bir yaşa erişmiş oyuncular için ise fiziksel kapasitenin düşmesi ve gerekli eforu sahada yansıtacak kondisyona ulaşamama durumunu ortaya çıkarabilir.
Avrupa ve Dünya’da yukarıda bahsedilen konular pek çok büyük, orta ve hatta küçük ölçekli takımın futbol ile kadro mühendisliklerinin temelini oluşturuyor. Bir kadroda fazla sayıda genç oyuncu bulunması, o kadronun daha dinamik bir oyun sergileyip gelecekte bu oyunculardan ekonomik açıdan ciddi bir kar sağlama imkânı sunar. Öte yandan mental yönden henüz yeterli tecrübeyi ve fiziksel yönden gerekli gelişimi gösteremeyen bu gençler, sahada istenen sonuçları kısa vadede elde edilemeyebilir.
Madalyonun öteki yüzünde, yaşları diğer meslektaşlarına göre yüksek olan oyuncular; her yönden (fiziksel, teknik/taktik, zihinsel, sosyal) gelişimlerini tamamladıkları için sahada ne verecekleri belli ve sonuca yakın sayabileceğimiz bir grubu oluşturuyor. Bu oyuncuların pek çok alanda gelişimlerini tamamladıkları kabul edilse de, uzun yıllar sahada verdikleri mücadele, oyuncularda fiziksel ve mental yıpranmalara sebep oluyor ve sahada gösterdikleri performans seneler geçtikçe kademeli olarak düşmeye başlıyor. Genç ve yaşlı oyuncu gruplarının kendi içinde değişen olumlu ve olumsuz yönleri bulunduğundan, takımlar da kadrolarını kurarken bu iki yaş grubu arasında iyi bir denge sağlamaya çalışıyor. Bu noktada da Avrupa’nın önde gelen liglerinin yaş ortalamalarının ne çok yüksek ne de çok düşük olduğunu, kendilerini yarışmacı tutabilecek seviyede iyi bir denge tutturduklarını söylemek mümkün. Türkiye’nin de yaş ortalaması listesinde zirvede olduğunu (ne yazık ki) hatırlatarak ülkemizdeki takımların durumunu inceleyelim.
Türkiye özelinde, izleyici kitlenin çoğunluğunun yalnızca tabelada yazan skoru baz alarak futbolu ve takımlarını takip ettiklerini düşündüğümüzde sahaya “maçı kazanacak” herhangi 11 oyuncu ile çıkılması, yıllık ve uzun dönemlik planlama ve stratejilerin önüne geçiyor. Bunun göstergesi olarak, araştırma merkezinin kulüp bazında yaptığı sıralamada da yaş ortalaması yüksekten alçağa sıralandığında hem zirvedeyiz hem de ilk 10’da en çok takımı bulunan ülkeyiz. Çarpıcı bir cümle ile özetlemek gerekirse “Avrupa’nın en yaşlı takımı Beşiktaş.” Siyah Beyazlıların ardından ilk 10’da Ankaragücü, Başakşehir ve Sivas geliyor. En genç takımları sıraladığımızda ise Türkiye’den hiçbir takım ilk 20’ye girememiş durumda. Geçen sezon Süper Lig’in en genç takımı olan Bursaspor’un yaş ortalamasının 26,08 olduğunu da düşünürsek, ülkece bu konuda oldukça uzun bir yol kat etmemiz gerekiyor. Ancak bu durum, yeni cereyan eden bir sorunun tezahürü değil. Türkiye’nin bu konudaki durumu, son birkaç yıldır büyük benzerlikler içermekte ve mevcut halde de malumun ilanı durumunda. Peki son tahlilde her geçen yıl tüketim zihniyetine daha bağımlı hale gelen ve üretim konusunda deyim yerindeyse dibe vurmuş Türkiye ve yerel kulüpler, bu konuda nasıl bir önlem alıyorlar yahut bir tedbirleri mevcut mu? Hayır ....
Kaynak; Scoutium