İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi tarafından ‘Kadına yönelik şiddet İstanbul Sözleşmesi ve Uygulama Sorunları’ isimli söyleşi düzenlendi. Tarihi Yalı Hanı’nda düzenlenen söyleşiye İHD Eş Genel Başkanı Av. Eren Keskin, katıldı. Keskin, geçmiş yıllarda taciz ve tecavüze uğraya kadınları kapsayan bir büro kurduklarını ve bunu ücretsiz olarak yaptıklarını söyledi. Keskin, Türk Ceza Kanununda da kadının olmadığını, kadının sadece ailenin bir unsuru olarak gösterildiğini belirtti. İHD Eş Genel Başkanı Av. Eren Keskin; “Biz, 1997 yılından beri özellikle devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye uğrayan kadınlara ve trans kadınlara ücretsiz avukatlık yapan bir büro kurduk. Bu büroyu, devam ettiriyoruz. Ben, 1985 yılında avukatlığa başladım, ilk yılımdan sonra hep siyasi davalara girdim. Biz, o tarihlerde de birçok işkence olaylarıyla karşılaşıyorduk. Yani elektrik, askı, kabadayak, tırnak çekme, saç yolma gibi işkence yöntemleri bize anlatılıyordu. Hepimiz bilirdik cinsel işkencenin ne olduğunu ama dile getirilmezdi. Sadece bir kadın açıklamıştı, cinsel işkenceye uğradığını. Onun dışında kamuoyuna yansıya hiçbir cinsel işkence vakası duyulmadı. 1995 yılında ben, yazdığım bir yazı nedeniyle cezaevine girdim ve dışarıda avukatlığını yaptığım kadınlarla kaldım. Bir gün havalandırmadayken, dışarıda avukatlığını yaptığım kadınlardan birisi benim yanıma geldi ve ‘Her şeyi biliyorsun değil mi?’ dedi. Ben de ‘Neyi biliyorum?’ dedim. O da ‘Gözaltında bana yapılanları’ dedi. Ben de ‘Evet, işkenceye uğradığını tabi ki biliyorum’ dedim. ‘Tecavüzü de biliyor musun?’ dedi ve bayıldı. Sonralarda ağlama krizi geçirdi, hepimiz onunla ilgilenmeye başladık ve bu konuyu ondan sonra biz, konuşmaya başladık. Fakat yine toplum karşısında değil de yanıma gelip konuşuyorlardı. Ve ben bunun o zaman kadınlarda çok büyük travma yarattığını hissettim. O yıllarda bütün kadınlar ayrımsız çıplak sorgulanıyorlardı ve bu başlı başına bir cinsel işkence yöntemiydi. Bir kere herkes tacize maruz kalıyordu, bazı kadınlar da tecavüze maruz kalıyorlardı. Daha sonra cezaevinden çıktıktan sonra bunu düşünmeye başladım. Çünkü bu suç, cezasız kalıyor, kadınlar kanıtlayamıyorlar. Korkuyorlar, utanıyorlar, dışlanmışlık hissediyorlar. Bir alman kadın meslektaşımız, bir proje kapsamında avukatlarla ilgili bir çalışma yapmaya gelmişti. Bir gün o arkadaşımızla konuştum ‘bu konuda biz ne yapabiliriz?’ diye. Çünkü burada cezasız kalan bir suç var ve bu kadınlar ömürleri boyunca yaşayacakları bir travmaya maruz kalıyorlar” dedi.