* O yıllarda Türkiye Birinci Ligi`nde çalışan yabancı antrenör sayısı, yerliden fazlaydı. Hatırladınız mı?
* O yıllarda yabancı oyuncular yerli oyunculardan daha gözdeydi... Hatırladınız mı?
* O yılarda Milli Takım galibiyet aldığı zaman büyük başarı olarak değerlendirilir, hatta bazen beraberlik ve yenilgiler bile övülürdü... Hatırladınız mı?
* O yıllarda Milli Takım bırakın uluslar arası bir turnuvaya katılmak, kapısının önünden bile geçemezdi... Hatırladınız mı?
* O yıllarda bir Türk takımının Avrupa`da kupalar kazanacağını söylemek, hayalperestlikti... Hatırladınız mı?
* O yıllarda bir Türk oyuncunun yurtdışında oynadığını düşünmek çılgınlık, hatta masalcılıktı... Hatırladınız mı?
* O yıllarda bir yerli teknik adamın yurtdışında bir takımı çalıştırıyor olması ütopyaydı... Hatırladınız mı?
Daha bu türden onlarca konu bulmak mümkün. Ancak, esas olan o günlerin çok gerilerde kaldığı... Çünkü; Türkiye, futbolda çağ atladı. 8-0`lık galibiyetleri sıradan olaylar gibi gören ülkeler, bugün Türkiye ile berabere kaldıkları için mutlu olmaya başladı. Türkiye ile eşlenen takımlar, tatlı uykularından kabusla uyanmak zorunda kaldı. Türkiye, Avrupa Şampiyonaları ve Dünya Kupaları`nın ez-berlenen takımı olmayı başardı. İtalya, İngiltere ve İspanya, gözlerini Türk pazarının ışıltısından ayırmanın kendilerine büyük zarar getireceğini çoktan anladı.
Tüm bunlar yeter mi? Hayır. Daha yolun başındayız. Hem de çok başında...
Türkiye, artık birkaç örnek başarıyla yetinecek bir futbol ülkesi değil. Bir takım, bir kupa, yurtdışına ihraç edilecek bir antrenör ve birkaç futbolcu, bir galibiyet yetmez artık bize.
Türk Futbolu bugünlere gelmek için çok çaba harcadı. Şimdi o ha-tırlamak istemediğimiz günlere geri dönmemek için hep çalışalım ve koşalım. Yöneticisi, antrenörü, futbolcusu ve spor medyası... Hep birlikte ve el ele...
Çünkü; durursak, düşeriz bunu hiç unutmayalım.
Yusuf SONKURT