1990’lı yılların faili meçhul cinayetlerinden bugünlere geldiğimiz dönemde yine böylesi olayların yaşanmasına neden olacak gelişmeler ne yazık ki sistemin karakteristik yapısından kaynaklanmaktadır.
Kapitalizm koşularında, demokrasi ve özgürlükler bir hayaldir.
Onun için süreç, böylesi gelgitlerle zikzaklarla özünde aynı gerçeklerle sürmektedir.
Gazetemizde yönetim kademesinde görev aldığım yıllarda gazete dağıtım işinde görev alan arkadaşların gazetenin görünmez kahramanları olduğunu çok iyi kavradım.
Haber merkezinde çalışan arkadaşların emekleri ile başlayan, sayfa tasarımı, baskı faaliyetiyle devam edip ortaya çıkan gazetenin okuyuculara ulaştırılması ile sonuçlanan yoğun bir sürecin finali dağıtıcı arkadaşların emekleri ile taçlanmaktadır.
Bu finali gerçekleştiren basın çalışanlarına yapılan saldırı, bir bütün olarak gazetenin her kademesindeki çalışanlarına karşı yapılmış demektir.
90’lı yıllarda da özellikle doğu bölgemizdeki saldırılar gazete dağıtımında çalışan basın emekçileri üzerinde yoğunlaşmıştı.
Bugün de uzun yıllar sonrasında aynı ezber kendisini gösterdi.
Buradan alınacak önemli mesajlar var.
Yine topyekûn olarak özgürlüklerin yok edilerek güvenlikçi politikalar ile düzenlenmek istenen yeni yasa ile ciddi mağduriyet taşıyacak kesimlerin başında gazeteciler gelecek.
Devletin güvenliği arkasına sığınılarak getirilen yasaklamalardan basın emekçileri oldukça yoğun etkilenecekler.
Sadece basın emekçileri değil kendi düşüncelerini sosyal medya aracılığıyla paylaşan herkes bu yasaklamalardan ciddi şekilde etkilenecek.
Sanki bugün devletin güvenliğini sağlayan yasalar yokmuş gibi söylevlerde bulunup, yeni baskı ve şiddet yasalarını devreye sokmak isteyen siyasal irade gelinen yerde daha çok baskı ve şiddet ihtiyacını duymaktadır.
Bunun da ötesinde son günlerin moda uygulaması haline dönüştürülen yayın yasağı uygulaması ile zaten basın, görevlerini yerine getirme bağlamında eli kolu bağlanmış bir noktaya getirilmiştir.
Yeni koşullarda siyasal iradenin kontrolü dışında kalan, gerçek anlamda gazetecilik yaparak kamuoyunun objektif olarak bilgilendirilmesi için çaba gösteren basın, nasıl bir hal alır bunu şimdiden kestiremiyorum.
Şunu açık olarak söyleyebilirim ki; okuyucular olarak sizler gazetenize ne kadar sahip çıkabilirseniz gazetecilik performansının da o denli güçlenmesinin belirleyicisi olursunuz.
Toplumun demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkarak yaratacağı kazanımlarla beslenmeyen bir gazetecilik bundan sonraki süreçte, sönümleyecek demektir.
Hele birde okuyucularının desteğinden mahrum kalırsa gazetecilik ciddi yaralar alacaktır.
İşte önümüzde gazetecilerin performansını belirleyecek gelişmeler bunlardır.
Tüm bu risklere rağmen gazetecilik toplumun değerli bir varlığıdır.
Ne zaman olumlu, toplumun yararına bir gelişmenin sağlanması gerekirse önce gazeteler devreye girmektedir.
Kentimizde son olarak yaşanan; kentin barış ve huzur ortamına zarar verecek kardeşlik, birlik duygularını zayıflatacak bazı provokasyonlar için toplumun duyarlı kesimlerinin çağrıları bugün gazeteler vasıtasıyla kamuoyuna aktarılmaktadır.
Emek güçlerinin çağrısı ile başlayan, Başkan Gökhan’ın açıklamaları ile gelişen bu çağrıları büyütmek zamanıdır.
Barış ve kardeşlik için huzur ve dostluk için bu çağrıları geliştirmek toplumdaki bu bilinç ve duyarlığa katkıda bulunmak zamanıdır.
Bu çağrıların önemine dikkat çektikten sonra son zamanlarda gördüğüm bir başka riski de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kentteki bazı dinamiklerin performansını olumsuzlaştırmak adına özellikle bu duyarlığa sahip kesimleri kendi içlerinde bölmek noktasında harekete geçmiş bazı odakların varlığını gözlemlemekteyim.
Bu güçler hedeflerin saptırılması için, suni ayrılık ve gündemler yaratarak amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadırlar.
Bu girişimlere meydan vermemek için, birleşerek güçlenme ve kazanma perspektifini kendimize ilke edinelim, suni ayrılıklar ve hedefler ile kişisel tatmin peşinde olanların verebileceği zararlara karşı uyanık davranalım.
Şimdilik bunları yazabiliyoruz…
Bakalım yeni güvenlik reformu sonrasında başımıza neler gelecek?