Türk Futbolunun ya da sporunun tam 48 yıldır içinde olan birisi olarak, bu tekerlemeyi çok duyduk. Ama uygulamada aynı icraatı göremedik. Hele son 10 yılda yapılanları sıralarsak, Türk Sporunun neden geri kaldığını ayan beyan ortaya çıkacaktır. Neyse. Konuyu dağıtmayalım. Futbol adamı olduğumuza göre, kendi branşımızı anlatalım. Her ne kadar Yüzme İl Temsilcisi isek de, Futbol bizim ana mesleğimiz. Şahsen, uzun yıllar Futbol Federasyonu`nda görev yapan birisi olarak, icazetle gelen çok yönetici gördük. Futbol Federasyonu Başkanları, Haluk Ulusoy’dan sonra hep siyasi iktidarın işareti ile göreve gelmiştir. Şimdi bazılarınız, “Yahu delege sistemi var. Hükümet hangi birine ulaşıp da yön versin” diyeceklerdir. Kazın ayağı hiç de öyle değil.Kim olursa olsun, eğer siyasi gücün aksine hareket ederse ipi çekilir. Federasyon başkanı uzun pazarlıklar sonucu seçilir. Yönetim kurulunda dengeler göz önünü alınır.Sırada tali kurullar vardır.Onlar da, güçlü kulüp başkanlarının adamlarıyla doldurulur.Bir bakarsınız ki,Temsilciler Kurulu`nun başkanı çok ünlü bir basketbolcudur. Olamaz dersiniz. Memlekette futbol adımı mı kalmadı diye itiraz edersiniz. Nafile uğraş. Başkanı oraya getiren güç, ister basketçi olsun, isterse topu görse karakola götürecek birisi olsun, fark etmez. Seve seve atamak zorundadır. Peki, bir basketbolcunun futbolda ceza müessesisin Abecesi olan Temsilciler kurulunun başında olması, Türk futbolu açısından iyi bir şey midir? Ona bakan mı var. Benim adamım bir köşe başı kaptı ya, gerisi önemli değil. Futbol Federasyonu atacağı her adımı, vereceği her kararı yüz kere gözden geçirmek zorundadır. Çünkü, oraya seçimle gelmemiştir. Kendisini atayanların dediğinden çıkma şansı yoktur.
Ulusoy zamanında, Dünya Üçüncü olan Türk Milli Futbol Takımı, sonraları Estonya, Mestonya gibi çerez takımların bulunduğu gruptan çıkamamıştır. Ve maalesef bu konuda futbol federasyonu sütten çıkmış ak kaşık olarak lanse edilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, Türk futbolu iyi yönetilmemektedir. Beşiktaş Galatasaray maçının kararı, yönetim kurulunca tam bir ay sonra açıklanmıştır. Üstelik oy birliği ile bile değil. Oy çokluğu ile. Peki, niçin bu kadar beklenmiştir? Futbol Müsabaka talimatı, açık değil midir? Televizyon programlarına çıkıp, kayıkçı kavgası yapan tuluatçılar, Siyasetin futbolun içinde olduğunu ve Türk futbolunun bundan dolayı geri gittiğini söylemekten korkmaktadırlar. Korku dağları sarmıştır. Siyaset sporun ta iliklerine kadar işlemiştir. Ne diyebiliriz ki? Allah(c.c) Türk Sporuna acısın. Sağlıcakla kalınız.