Futbol nereye koşuyor?

Sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamın pek çok alanında olduğu gibi, Türk Futbolu`nda da güven unsuru temelinden sarsıldı. Bu ise, karrmaşa ve kaos ortamını beraberinde getirdi. Başarısız hakem yönetimleri de bunu tetikledi...

913
Futbolumuzda rekabet var, heyecan var, çekişme var ama adalet asla!
Adaleti sağlamakla yükümlü kurullar, Türkiye Futbol Federasyonu`nun ne yazık ki altını oydular, Yıldırım Demirören`in neredeyse 1 yılı aşkın görev süresinde...
Bu kurulları ve icraatlarını anımsamakta fayda var.
Merkez Hakem Komitesi`nden başlayalım.
Yıldırım Demirören, `bir misyonu` yerine getirmek için göreve geldiğinde önce MHK`da köklü değişikliklere gitti.
Politikacı kökenli Yusuf Namoğlu`yla yollarını ayırıp, hakem müessesesini `iş adamlığına` ve `adaleti`ne güvendiği eski Beşiktaşlı futbolcu Zekeriya Alp`e bıraktı.
İlk bakıldığında Zekeriya Alp iyi bir yöneticiydi. Ancak, hakemlik camiasıyla ilgisi `sıfıra` yakındı ve ipler Mahmut Özgener döneminin Asbaşkanı Yüksel Okçuoğlu`ndaydı.
Üstelik MHK`de Zihni Aksoy, Ünsal Çimen gibi yine Mahmut Özgener döneminden isimler görev almış, eğitim de gizliden gizliye MHK Başkanı Oğuz Sarvan`a verilmişti.
Bu kurul garip atamalarıyla futbolun `adalet` terazisinin kantarını kaçırdı.
 
MHK`ya güven sarsıldı
Tıpkı Özgener dönemindeki gibi `kötü maç yöneten`in ödüllendirilircesine maçtan maça gönderilmesi, ligin bir-iki hakemle idare edilmeye çalışılması, eğitim seminerlerinin amacından uzaklaşması hem hakemlerin dengesini bozdu hem de camiaların hakemlere güvenini zedeledi.
Öyle ki, Avrupa`da harika maçlar çıkaran Cüneyt Çakır`lar, Fırat Aydınus`lar, Bülent Yıldırım`lar, Türkiye`ye geldiklerinde `sıfır` çekiyordu.
Galatasaray - Fenerbahçe derbisinde düdük çalan Halis Özkahya`nın Meireles için yazdığı `tükürdü` raporunun Tahkim Kurulu`nca hiçe sayılması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nde çalıştığı sağır sultanca duyulan Volkan Bayarslan`ın Kasımpaşa - İBB mücadelesine atanıp, ardından oluşturulan kamuoyu baskısı nedeniyle afaroz edilmesi, onca hakem dururken Galatasaray - Beşiktaş maçının FIFA kokartı elinden alınan Tolga Özkalfa`ya yönettirilmesi, Fırat Aydınus`un `görmeden` küfür ettiğini varsayarak Fenerbahçeli Caner`e gösterdiği kırmızı kart, MHK`yı tüm camiaların `cephe aldığı` kurul konumuna getirdi.
Elbette sadece MHK değildi TFF`nin geriye sarmasına neden olan.
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu PFDK de TFF`nin eleştirilen icra kurullarından biri oldu.
Bu kurumun görev tanımı, futbol maçlarındaki disiplin cezalarını belirlemek.
Ancak, verilen cezalar hiçbir zaman tutarlı olmadı.
Özellikle ihraç (kırmızı kart) olaylarında birbirinden çok farklı cezalara hükmeden PFDK, 4 büyüklerin yanı sıra Anadolu ekiplerinin de inanmadığı bir kurum olarak dikkat çekmeye başladı.
 
Tahkim Kurulu sınıfta kaldı
Ancak, TFF`nin yıpranmasındaki en önemli komite kuşkusuz ki `Tahkim` Kurulu.
Nedir Tahkim Kurulu ?
Futbolun Üst Mahkemesi.
Nihai kararı veren 7 hukukçudan oluşan bir ekip,
Her ne kadar bağımsız seçiliyor gibi dursa da, TFF Başkanı`na `doğrudan` bağlı.
Bu kurul son 2 kararla Türk futbolunun dengesini sarsmaya yetti.
Engin Tuzcuoğlu`nun başkanlığındaki ekibin `tükürük` olayında Meireles`in cezasını affedip, Melo`nunkini onaması kolay kolay unutulmayacak.
Çünkü, dosyalar birbirine çok benziyor.
Ama karar farklı.
Hemen herkes, "Tahkim güya futbolun Üst Mahkemesi" diye başlıyor söze.
Ne var ki `güvensizliğin` en uç noktada hissedildiği bir ekip.
TFF yönetimine ilişkin eleştiriler de işin cabası.
Örneğin; bir kulüp başkanının TFF`nin İstinye`deki binasına yaptığı ziyarette, kulüp yöneticileriyle TFF yönetiminin gırtlak gırtlağa gelmesi, `Burası babanızın çiftliği değil` sözlerinin koridorları inletmesi, TFF`nin gerçek patronunun kim olduğu sorusunu gündemde tutuyor.
İşte bu skandallar, Türk Futbolu`nu kargaşa ve kaos ortamına sürükledi. Milli Takımın başarısızlığı ve başta Süper Lig olmak üzere diğer profesyonel müsabakalarda yaşanan fahiş hakem hataları ise gelinen olumsuz noktada belirleyici oldu.
Olay Spor
Paylaş