Futbol hayattır...

Futbol asla sadece futbol değildir. Aslında futbol hayatın ta kendisi kadar gerçek, acımasız ve nankördür. Hani derler ya ”22 kişinin bir topun peşinden koştuğu spor” diye, aslında doğru ancak eksik bir söylemdir bu. Tam tanımı ”22 kişinin bir topun peşinden koştuğu, milyonları peşinden sürükleyen spor” olmalıdır tam olarak.

386
Mesela bir futbol maçında hayatın içine dair her şey bulunmaktadır. Futbolcuların omuz omuza mücadelesi günlük hayattaki insanlarla olan mücadelemizi temsil etmektedir. Yaşamımızda yaptığımız hatalarımız bize sarı ve kırmızı kart şeklinde geri dönerek pişmanlıklarımıza, kayıplarımıza yol açmaktadır. Adalete gelirsek, tıpkı futboldaki gibi adaletsizliklerle dolu bir dünyada yaşadığımız aşikar. Yine aynı şekilde futbolda yaşanan haklı-haksız kazanç… Elde ettiğimiz kazançlara dair sevinçlerimiz, üzüntülerimiz… Hepsi zaten bizim hayatımızda var olan ve süregelen durumlardır.
Aslında futbol o kadar da karmaşık ve içinden çıkılmaz bir durumlar bütünü değildir yani. Bakmayın sabahlara kadar tartışılan futbol programlarına. Çok tartışmak isterseniz bir saati bulacak, çoğunlukla tek sorusu ve tek cevabı olan konuların evrilip çevrilip konuşulduğuna.
Ülkede futbol öyle bir hal aldı ki, artık herkes futbol yorumcusu. İnsanlar futbolu öyle noktalara getirip öyle malzemelere konu ediyorlar ki, oturup kendi hayatları üzerine o kadar kafa yorsalar hiçbir problemleri kalmayacak. Hakemlerin bile verdiği en ufak yanlış kararın altından öyle siyasi, sosyolojik ve ekonomik çıkarımlar yapılıyor ki aklım almıyor. Neredeyse ”bunlar hep Amerika’nın oyunları” klişesine kadar gelinecek noktadayız, korkuyorum doğrusu. Tabii sosyo-ekonomik açıdan ülke insanının futbola, daha doğrusu ortak konuşulacak bir konuya ihtiyacı var. İnsanım stresli, insanım gergin. Futbol bu noktada insanlar için çok iyi bir bağlayıcı. Düşünsene, yaşanan her durumda söz sahibisin. İstediğine kızar, sinirlenir, söylenir gerginliğini atarsın. Daha iyi bir stres atma aracı olamazdı. Hele de stadyuma gidip bu şenliğe ortak olabilme, orada bağırıp çağırabilme, bütün elektriğini atabilme gibi imkanların varsa değme keyfine.
İnsanların birbirleriyle kaynaşmasında, sosyalleşmesinde, iki çift laf edebilmesinde ciddi bir araç haline gelmiştir futbol. Öyle ki ayda yılda bir bayramlarda birbirleriyle görüşen ve konuşacak bir ortak konuları olmayan akrabalar için de biçilmiş kaftandır. Herkes kendi kafasına, aklına, mantığına göre saatlerce konuşabilir. Konuşturur futbol. Yani aslında sabahlara kadar süren futbol yorumu programlarına çok da kızmamak lazım. O programların benzerleri ülkemin her yerinde her gün devam etmektedir.
Biz futbolseverler öyle bir dünya yaratmışızdır ki kendi kendimize, sevincimiz üzüntümüz olmuştur futbol. Taraftarı olduğumuz takımı tutan birini görünce sempati duyup rakip takım formalı birini görünce yan yan bakmışızdır. Renklerine tutkunuzdur takımımızın. Transfer döneminde sabah akşam kıvranırız yeni bir transfer haberi gelecek diye. Maçımız olan günü, o gün geldiğinde de saatleri sayarız çoğu zaman. Tek bir golüyle dünyalar bizim olur, gol yediğimizde de dünyalar başımıza yıkılır bizim. Şampiyonluk umuduyla kalan maçları, puanları, averajları sayarız bir bir. Lig fikstürüne bakıp randevularımızı ayarlar, şampiyon olduğumuzda çocuklar gibi sokaklara fırlarız. Tek tek, 90 dakika 90 dakika emek vermişizdir sezona, meyvesini toplarız. Futbol güzeldir. Futbol hayattır. *Eda Sakallı
Paylaş