Futbol çöküyor!

334

 28 futbolcudan oluşan profesyonel takımlara 14 yabancı kontenjanı tanıdılar. `Sahaya çıkan 11`in tümü yabancı da olabilir dediler.`  Bu ise, zaten yetenekli oyuncu sayısı az olan futbolumuzda yerlilerin önünü tıkadı. Ayrıca, sınırsız yabancı kontenjanı  Milli Takımı ve Türk futbolunu kaosa sürükledi. Futbolcuya dayalı düzen son yıllarda çok gelişti. Oyuncular çok şımartıldı. Hangi futbolcu, sahada ya da özel hayatında yaptığı bir yanlışın bedelini ödedi? Hep idare edildi, hep sırtı sıvazlandı, varsa dosyası kapatıldı.  Kulüplerini yönetmeye niyetlenen futbolcular bile oldu...

Kulüpler futbolcuların parasını asla zamanında ödemedi. Hocalar, yönetimle futbolcular arasında kaldı.  Kulüp alt yapılarında neler oluyor ?  Kimler sorumlu, kimler antrenörlük yapıyor. İş bulamayan, takımın eski oyuncuları, milletvekilinin akrabası, hatırlı kişinin amcasının oğlu, dayının çocuğu... Eee, hatırla gönülle bu kadar... Futbolu bilmesine gerek yok, yeter ki “Dayısı” olsun... Hollanda, Almanya altyapılarda bilimsel yönü en yüksek hocalarını görevlendiriyor, mantar gibi oyuncu yetiştiriyor, bizde hala dayı, amca çocuğu...Araştırılması lazım, Ümit Milli Takımı’nı kim çalıştırıyor? U 19’un ,   U 17’nin, diğer milli takımların hocaları kimler? Bu milli takımlarda hangi başarılara imza attılar? Kimleri yetiştirip, kimleri çıkarttılar? Çok uzun yıllar önce Ümit Milli Takımı’nın en az 6-7 oyuncusu A Milli Takım’da oynardı. Niye, Ümit takımından A takımına futbolcu gelmiyor? Kulüpler Federasyonu değil , Federasyon kulüpleri yönetmeli... Federasyon otoritesini daha fazla hissettirmeli, kamu ve camia baskısından çekinmemeli. Daha cesur, daha yürekli, daha radikal kararlar almalı, Futbol Federasyonu’nu “Şamar oğlanına” çevirmek isteyenlere asla izin vermemeli. Ama, bu Yıldırım Demirören`le olmuyor. Türkiye azla yetinmemeli....Türk futbolu mutlaka bir barış zemini yakalamalı... Sorunları gizlemek yerine anında çözmeye çalışmalı. `Türk futbolunda hızlı oynamıyoruz, sürekliliğimiz yok, dikine oyunu beceremiyoruz, yan ve yüksek toplardan gol yiyoruz, ama gol atamıyoruz.. Nefesimiz yetmiyor, tükeniyoruz. ?`  sorularına mutlaka yanıt bulmalıyız.   Her kötü gidişten sonra “Sabır” kelimesini dinlemekten bıktık. Sabrın sonu selamet olsa mesele yok. Beğenmediğimiz, averaj takımı olarak gördüğümüz Finlandiya’lar, İzlanda’lar bu kadar kısa sürede “Şamar oğlanı” konumundan “Esas oğlan” konumuna geçiyorsa , bunu biz niye yapamıyoruz? Devir laf devri değil , icraat devri... Futbol Federasyonu niye “Akademik” toplantılar yapmaz, başka görüşleri değerli bulmaz ? Peki egoları yüksek, "Millet Meclisi`nde 550 kişi var. Ama, bir Fatih Terim yok. Ben ders almam, ders veririm" diyen  bu zavallı ile  nereye varılır. Bu ülke hep “Penaltı, ofsayt” mı tartışacak... Biraz da akademik tartışma yapsın. Beyin fırtınası yapsın. Uzman ekipler kursun ve önemli bulduğu görüşleri uygulamaya koysun. El elden üstündür.
(Şenol Güven)
Paylaş