Flanörlük, günümüzde de hayatımıza entegre edebileceğimiz bir
düşünme biçimi olarak değer kazanmaktadır. Flanör olmak,
etrafımızdaki olup bitenleri fark etmeye, anlamaya, deneyimlemeye
ve paylaşmaya çalışmak demektir. Flanörler, kültürel ve sosyal
etkinlikleri gözlemleyerek kendi fikirlerini ve gözlemlerini
ortaya koyarlar. Flanörler, duygularını paylaşmayı ve dünyayı
anlamaya çalışmayı seven insanlardır.
Flanör, ‘aylak kent gezgini’ anlamına gelen Fransızca bir
kelimedir. Flanörlük, modern hayatın akışına karşı çıkan, gözlem
yaparak, düşünerek ve yaratıcılığını besleyen bir sosyal tipi
ifade eder. Flanörlük, günümüzde de hayatımıza entegre
edebileceğimiz bir düşünme biçimi olarak değer kazanmaktadır. Bu
makalede, flanör kavramının tarihsel sürecini, flanörlüğün
faydalarını ve ünlü flanör ve flanözleri inceleyeceğiz.
Flanörlüğün Tarihi
Flanörlük kavramı, 19. yüzyılda Paris’te ortaya çıkmıştır. O
dönemde, sanayi devrimi ve kentleşme ile birlikte şehir hayatı
büyük bir değişim geçirmiştir. Şehirler, yeni mimari, ulaşım,
alışveriş, eğlence ve kültür olanaklarıyla dolup taşmıştır. Bu
yeni ortamda, şehirde amaçsızca dolaşan, gözlem yapan, düşünen ve
yaratıcı olan bir sosyal tip ortaya çıkmıştır.
Flanör, Fransızca 'gezen, dolaşan' anlamına gelen “flâner”
fiilinden türetilmiştir. Flanör, şehrin kalabalığı içinde yalnız
ve anonim bir şekilde gezer. Herhangi bir işi, amacı veya yeri
olmayan flanör, şehri kendine bir sahne, kendini de bir oyuncu
olarak görür. Flanör, şehrin sunduğu tüm olanaklardan yararlanır,
ancak hiçbirine bağlanmaz. Flanör, şehrin ritmine uyum sağlar,
ancak ona karşı da bir eleştirellik geliştirir.
Flanörlük, edebiyat, felsefe, sosyoloji ve kültür tarihi gibi
alanlarda birçok düşünür ve yazarın ilgisini çekmiştir.
Flanörlük, modernite, bireysellik, kapitalizm, tüketim, kültür,
sanat, kent, toplum gibi kavramları anlamak için bir araç olarak
kullanılmıştır. Flanörlük, aynı zamanda bir yaşam tarzı, bir
düşünme biçimi ve bir yaratıcılık kaynağı olarak da değer
kazanmıştır.
Flanörlüğün tarihsel sürecinde, flanör kavramını kullanan veya
flanör olarak tanımlanan birçok düşünür ve yazar vardır.
Bunlardan bazıları şunlardır:
-
Edgar Allan Poe (1809-1849): Amerikalı yazar
ve şair, flanör kavramını kullanmasa da, 1840 yılında yazdığı
'Kalabalığın Adamı' adlı öyküsünde, Paris sokaklarında dolaşan
gizemli bir adamın maceralarını anlatmıştır. Bu öykü,
flanörlüğün edebi bir figür olarak ilk örneklerinden biri
olarak kabul edilir.
-
Charles Baudelaire (1821-1867): Fransız şair
ve eleştirmen, flanör kavramını edebiyata kazandıran ve en çok
kullanan kişidir. Baudelaire, 1863 yılında yayımladığı 'Paris
Sıkıntısı' adlı kitabında, flanörü 'şehrin kahramanı' ve
'modern hayatın şairi' olarak tanımlamıştır. Baudelaire için
flanör, şehrin güzelliklerini, çirkinliklerini, sıkıntılarını
ve zevklerini gözlemleyen, düşünen ve yaratıcı olan bir
sanatçıdır.
-
Walter Benjamin (1892-1940): Alman felsefeci
ve kültür eleştirmeni, flanörlüğü modernite ve kent yaşamı
arasındaki ilişkiyi anlamak için bir yöntem olarak
kullanmıştır. Benjamin, 1927-1940 yılları arasında yazdığı
ancak tamamlayamadığı “Pasajlar” adlı kitabında, 19. yüzyıl
Paris’inde ortaya çıkan pasajlar (kapalı alışveriş galerileri)
ve flanörler üzerine kapsamlı bir analiz yapmıştır. Benjamin,
flanörü 'kitle içindeki sığınak' ve 'koşulların tiranlığına
karşı çıkan' bir figür olarak görmüştür.
-
Edmund White (1940-): Amerikalı yazar, 2001
yılında yayımladığı “Flanör: Paris’in Gizli Hayatı” adlı
kitabında, Paris’te flanör olmanın ne anlama geldiğini
anlatmıştır. White, flanörü 'şehrin gizli hayatını keşfeden,
kendini şehre ait hisseden, ancak şehrin değişimine tanıklık
eden' bir gezgin olarak tanımlamıştır.
-
Nassim Nicholas Taleb (1960-): Lübnan asıllı
Amerikalı yazar ve istatistikçi, 2004 yılında yayımladığı
“Siyah Kuğu” adlı kitabında, flanörlüğü bir bilgelik ve
özgürlük kaynağı olarak görmüştür. Taleb, flanörü 'tesadüflere
açık, plan yapmayan, fırsatları değerlendiren, kendi kendine
yeten, bağımsız ve özgün' bir kişi olarak tanımlamıştır.
Flanörlüğün Faydaları
Flanörlük, sadece bir tarihsel ve edebi kavram değil, aynı
zamanda hayatımıza entegre edebileceğimiz bir düşünme biçimi ve
bir yaşam tarzıdır. Flanör olmak, etrafımızdaki olup bitenleri
fark etmeye, anlamaya, deneyimlemeye ve paylaşmaya çalışmak
demektir. Flanör olmak, aynı zamanda kendimizi, zihnimizi,
duygularımızı ve yaratıcılığımızı geliştirmek demektir.
Flanörlüğün faydaları şunlardır:
- Flanörlük, yürümenin sağladığı tüm fiziksel ve psikolojik
faydalardan yararlanmamızı sağlar. Yürüyüş yapmak, sağlıklı bir
kiloyu korumaya, kasları ve kemikleri güçlendirmeye, kan
basıncını dengelemeye, kalp hastalığı ve diyabet gibi
rahatsızlıklara karşı korumaya, stresi azaltmaya, ruh halini
iyileştirmeye ve uyku kalitesini artırmaya yardımcı olur.
- Flanörlük, meditasyon ve farkındalık pratiğine yaklaşır.
Flanör, şehri farkındalıkla keşfederken, mevcut ana odaklanır ve
olumsuz bir değerlendirme yapmadan kabul etmeye çalışır. Bu
sayede, depresyon ve anksiyete belirtilerini yönetmeye, zihinsel
berraklığa, duygusal dengeye ve genel yaşam kalitesine katkıda
bulunur.
- Flanörlük, yaratıcılığı teşvik eder. Flanör, şehirde
karşılaştığı yeni manzaralar, sesler, kokular, insanlar,
kültürler, sanat eserleri, olaylar gibi uyarıcılardan ilham alır.
Flanör, gözlemlediklerini düşünür, yorumlar, bağlantılar kurar ve
kendi fikirlerini ve eserlerini ortaya koyar. Flanör, şehri bir
sanat atölyesi olarak kullanır.
- Flanörlük, öğrenmeyi kolaylaştırır. Flanör, şehirde
gezinirken, şehrin tarihini, kültürünü, coğrafyasını, mimarisini,
ekonomisini, sosyolojisini, politikasını, sanatını ve daha birçok
konuyu öğrenir.
(HABER MERKEZİ)