Emekli mülkiye müfettişi Ali Rıza Avcan, uzun bir araştırmanın ardından dedesi Rıza bin Ali'nin mezarını buldu. Ailesi tarafından Çanakkale'de şehit düştüğü sanılan dedesi, aslında 1. Balkan Savaşı'nda Edirne'nin Süloğlu ilçesindeki Geçkinli köyündeki muharebede şehit olmuştu. Avcan'ın çabalarıyla aydınlanan bu hikaye, Balkan Savaşları şehitlerini ve barışı anlatan önemli bir öykü haline geldi.
Avcan, dedesi Rıza bin Ali'nin ölüm hikayesini öğrenmek amacıyla genelkurmay ile yazışmalara başladı. Ailesi yıllardır dedesinin Çanakkale'de şehit olduğunu düşünüyordu, ancak araştırmalar sonucunda gerçek mekanın Edirne'nin Süloğlu ilçesi olduğunu öğrendi. Dedesi, 1912'de Balkan Savaşları sırasında Bulgar ordusuyla Geçkinli köyündeki muharebede şehit olmuştu.
Avcan, 1911 ile 1923 arasındaki savaşlar birbiri ardına yaşandığı için ailesinin, dedesini "Çanakkale'de öldü" diye kabullendiğini belirtti. Genelkurmay Başkanlığı ile yazışıp nüfus kayıtlarını incelediğinde, dedesinin Geçkinli'de 1912'de şehit olduğunu öğrenen Avcan, "Aile içindeki öykü dedemin, babamın 5 dayısıyla birlikte Çanakkale'de şehit olduğu şeklindeydi. Uzun yıllar Çanakkale'de şehit olanlarla ilgili listeleri incelememe rağmen hiçbir ipucu bulamadım. Daha sonra nüfus müdürlüklerinin alt üst soy kütüğü belgelerini yayınlamasıyla birlikte babamın 1913 yılında yani dedemin 1912'de şehit olmasından sonra doğduğunu öğrendim. Onun üzerine 2021'de Genelkurmay'la yazıştım. Osmanlı kayıtlarının savaşta bile olsa düzgün olduğunu biliyordum. Çok ayrıntılı bilgi geldi. Dedemin Şile Tabur Komutanı olarak 1912'de Geçkinli Muharebeleri'nde şehit olduğunu söylediler" dedi.
Avcan, dedesinin hikayesini öğrendikten sonra duygusal bir yolculuğa çıktı. Dedesi Rıza bin Ali, kaçmadan, firar etmeden Bulgar ordusuyla savaşırken ilk çatışmada şehit olmuş bir kahramandı. Avcan, "Buraya dedemin ölümünden 111 yıl sonra, bu da benim Cumhuriyet'in 100. yılı kutlamam olsun düşüncesiyle geldim. Dedemi tanımadım. Nasıl bir insan olduğunu bilmiyorum. Ama Balkan Savaşı'nda kaçmayarak, firar etmeyerek Bulgar ordusuyla ilk çatışmada şehit olmuş bir kahraman o. O kahramana vazifemi hem babam adına hem ailem adına yerine getirmek istedim. Artık vazifesini ifa etmiş bir torun olarak dedemi tanımasam da onu kaybetmiş olsam da babam babasını bilmese de vazifemi yerine getirmiş oldum. O anlamda keyifliyim. Bundan sonra hiç değilse doğrusunu bileceğim. O doğru bilgiler üzerinden kendimi teselli etmeye çalışacağım ve bu kahramana daha fazla saygı duyacağım" diye belirtti.
Avcan, Balkan Savaşları şehitlerinin bu toprakları yurt yapan insanlar olduğunu, belirterek, "Barış olduğunda o düşmanlıkların yok olduğunu, insanların birbirlerinin ülkelerini ziyaret edip, alışveriş yaptıklarını, birbirlerine yiyecekler ikram ettiklerini gördüm. 111 yıl sonra Edirne'de Bulgarları konuk ediyor olmanın mutluluğu da güzel bir şey. Barış olsun, savaşlar olmasın. Filistin'de olduğu gibi, başka yerlerde olduğu gibi. İnsanlar birbirlerine gidip gelsinler. Birbirlerini ağırlasınlar. Birbirlerini sevsinler. Ama bunlar hep acılar üzerine kurulu ne yazık ki. Çünkü Balkanlar'ın makus talihi hep kapışmakla savaşla. İnşallah diğer Balkan ülkeleri de birbirlerine düşmanlıklarından vazgeçerler. Benim aile öyküm onlara örnek olsun. Her şeye rağmen barış olsun. Barış çünkü güzellik, hayatın kendisi. Ölüm kaçmamız gereken bir kötülük. Ölüme ortak olmayalım. Kötülüğe ortak olmayalım. Bütün dileğim bu. Dedemin hikayesinden başlayıp barışa gelmek güzel bir şey" ifadelerine yer verdi.
(AA)