Uzmanların söylediklerine göre bizim `Sinirine hakim olamadı...` dediğimiz şey, `Bazıları buna çok hırslı, hırsına hakim olamadı da diyor` aslında futbolcunun öfkesini ortaya koyusunun şekliymiş. Öfke konusunda uzmanlar özetle diyor ki;
`..insan öfkesini saldırgan, duygusal, düşünsel olarak üç şekilde ortaya koyar. Her insan bir engel ile karşılaştığı zaman, o engelin sebep olduğu engellenmişliğe karşı bir duygu geliştirir. Bu duyguya daha doğrusu coşku türüne öfke denir. Eğer o insan zamanında öfke eğitiminden geçmemiş ise, öfkesini saldırganlık şeklinde ortaya koyar. Bu öfke şekli o kişinin kesinlikle tedavi edilip, eğitim ile bu eksiğini gidermesi gereken bir durumda olduğunu ortaya koyar. Saldırganlık şeklinde ortaya konan öfke şeklini görmemezliğe gelmek veya `Hırsına hakim olamıyor!.. Yenilgiyi kabullenemiyor!..` şeklinde yüceltmek ilgili kişinin bu yaptıklarını bir hak şeklinde telakki edip; egoist, bencil bir kişilik geliştirmesine etmen olur`
PSİKOLOJİ - ÇATIŞMA
Sosyal psikolojiye göre, `..Bir yerdeki eksiklik, bir başka yerde aşın tezahüre yol açar.
Çıkar farklılığı
Gareth Morgan, `Yönetim ve örgüt teorilerinde Metafor` adlı eserinde derki; `..Çıkarlar çarpıştığında çatışma doğar. Çatışma örgütlerde hep olacaktır. Çatışma kişisel, kişilerarası veya rakip gruplar yada koalisyonlar arasında olabilir. Örgütsel yapılara, rollere, tutumlara ve klişelere yerleşik olabilir.. Veya kaynakların kıtlığı nedeniyle ortaya çıkabilir. Açık veya örtülü olabilir. Nedeni veya kazandığı biçim ne olursa olsun, çatışmanın kaynağı; gerçek çıkar farklılığıdır.
MEDYA
Horst Velten, bir spor yazan. Ama bildiğimiz tiplerden değil. Yani, kudurmuş kulüp yazarlığına soyunma yerine, adam gibi araştırıp yazmayı yeğleyen bir kişi.
`Bulvar medya anlayışının futbolcu kişiliğine etkisi başlığı ile yazdığı makalede ilginç bulduğumuz birkaç satırı sizlere sunmak isterim.
`..Normal bir futbolcunun `bulvar medya anlayışı` ile yayın yapan gazete ve TV`Ierde kendi gerçek haberini izleme şansı yoktur. Çünkü bu tip medya kuruluşları sporu, spor olarak değil `satılması gereken malspor` olarak kabul ederler. Bu sebeple de gerek kişileri gerekse haberleri cilalanmış, satışa uygun hale getirmiş bir şekle büründürürler.
Dolayısıyla futbolcu yaratılmış imajına katlanmak zorundadır. İşin garip tarafı şu ki; o futbolcu belirli bir süre sonra; izlediklerinden, okuduklarından farkında olmadan etkilenerek, masa başında hazırlanmış bu malspor imajına uygun davranışları geliştirir. Geliştirdiği bu malspor imajı ile gündemde yer aldıkça, gündem tutkunu olur. Giderek kişilik erezyonuna uğrar.`
ANTRENMAN VE TEKRAR
Yeni bir şeyler öğrenmeye çalışan futbolcunun beyninde harekete geçen değişik merkezler vardır. İlk defa yapılan bu hareketlerde çok ve değişik beyin merkezleri devreye girer. Bu nedenle hareketler hatasız yapılamaz, fazla güç sarfını gerektirir. Hareketler tekrar edilirse sadece belirli beyin merkezleri devreye girer. Çünkü hareketler aynı şekilde tekrar edile edile, beyinde o konu ile ilgili şablon oluşturulmuş, alakasız beyin merkezleri devreden çıkartılmış, hareket otomatikman, yani; çabuk, ekonomik ve standart yapılacak hale getirilmiş olur...
Eğer otomatik hale getirilme çalışmalarına sürekli devam edilmez ise beyindeki merkezler, belirli bir süre sonra çalışmaların başladığı ilk haline döner. Bir sürü alakasız merkez yeniden devreye girip, hareketlerin hatalı, tutuk yapılmasına sebep olur.
Su
Yapıldığı ortamdaki hava sıcaklığına bağlı olarak futbolcu bir maçta ortalama iki, üç litre vücut sıvısını ter olarak kaybeder. Eğer ter yoluyla kaybedilen sıvının içerisindeki kimyasal maddeler maçtan hemen sonraki saatlerde besin yoluyla geri alınmazsa, futbolcuda; güç, dayanıklılık, form düşüklüğü meydana gelir., futbolcu kas ve eklem sakatlıklarına kolayca yakalanabilir.
`Çoğu futbolcu maç öncesi yapılan ısınma çalışmaları sırasında su içmez. Yaklaşık 45 dakikalık ısınma çalışmalarından sonra da maça çıkar. Oysa, o 45 dakikalık ısınma devresinde futbolcu yarım litrenin üzerinde sıvı kaybeder. Maçın birinci devresi bitinceye kadar da yaklaşık bir, bir buçuk litre sıvı kaybını da eklerseniz, futbolcunun o sürede sıvı kaybı yaklaşık 2 litreyi bulur. Maçın ikinci yarısında meydana gelecek sıvı kaybı da düşünüldüğünde denilebilir ki; sırf bu sıvı kaybı yüzünden futblolcunun dayanıklılık gücünde, yüzde otuz civarında kayıp meydana gelir, vücudundaki asit oranı yükselerek, futbolcunun teknik kapasitesini düşürür. Oysa, aynı futbolcu maç öncesi yaptığı ısınma çalışmaları sırasında aralıklarla, yudum yudum üç bardak su içse ve maç sırasında meydana gelen kesilmelerde aynı şekilde azar azar sıvı almaya devam etse, kanda ve vücûtta sıvı kaybının ve olumsuz gelişmelerin önünü kesmiş olur`
Türkiye sıcak bir ülke. Futbolcuların sıvı kaybı çok daha fazla oluyor. Bu konuda yeteri bilgi olmadığından dolayı kimbilir kaç futbolcu sırf bu nedenle yorulup, oyundan düşüyotr ve yine kimbilir kaç maçta üç, beş bardak su yüzünden sular, seller gibi kaç puan kaybediliyor.
PSİKOLOJİ
Derbi maçlarının favorisi yoktur.
Favori Kaybeder Galatasaray-Fenerbahçe maçıyla beraber sokaktaki çocuğun bile ezberlediği bir cümle, yine gündemde. Herkesin dile getirdiği, `Derbi maçlarının favorisi yoktur. Favori gösterilenler çoğu kez kaybeder` cümlesinin arkasından nedense, `Peki kardeşim, niye favoriler kaybeder? Niye bazı oyuncular, derbi maçlarında gerçek futbolunu oynayamaz, eli ayağına dolaşır, hayalet gibi sahada gezinir?` sorusu ortaya atılmaz?
Maç oynamadan maç nasıl kaybedilir. Biz bu konuda, geçmişte de bir hayli kalem oynatmıştık. Mesela, demiştik ki; `İnsanın bilinçaltı, içerisinde bulunduğu bütünü `yani gövdeyi` korumak için çok ilginç yapısı olan bir takım sistemlere sahiptir. Bunlardan en başta geleni, `Tehlike geliyor` uyarısı üzerine faaliyete geçen organizma otomatik alarm sistemidir. Bu sistem faaliyete geçer geçmez, tüm organlar tam kapasite çalışmaya hazır hale gelir; organizma depolarındaki enerji verici maddeler dolaşım sistemi kanalıyla gerekli yerlere gitmek üzere kana karışmaya başlar. Bu etkinlikler, beyinden gelecek, `Tehlike geçti` emrine kadar sistem tarafından otomatikman sürdürülür/`
Derbi maçları yaklaşırken, futbolcuları gayrete getirmek, iyi oynamalarını sağlamak için o kulübe gönül vermiş herkes kendince doğru olan, değişik girişimlere başlar. İşin boyutu öyle bir noktaya vardırılır ki, olay, futbolcunun bilinçaltında `Var olma, yok olma` kavramına dönüşmeye başlar.
Bilinç altında bu kavram tam anlamıyla oluştuğu an, organizmanın bilinçaltı `varlığını koruma alarm sistemi` otomatikman faaliyete geçer. Alarm sistemi büyük oranda glikoz, mineral ve elektrolit sarfıyla çalışır. Bu arada gazetelere atılan manşetler, yükseltilen primler, TV`lerde yapılan hamasi röportajlar, bayraklarla donatılan sokaklar, futbolcudaki bilinçaltı alarm sistemini yüksek turda çalıştırmaya başlar. Öyle bir an gelir ki, futbolcu maça çıkmadan motivasyon adı altında ortaya konulan bu stres ortamından dolayı 5 maç üst üste oynamış gibi olur ve maç saati geldiğinde sahaya içi boşalmış gövdesi çıkar.` Bilgisiz kehanette bulunur
MAÇ SONRASI
Profesyonel futbolda akıl almaz paralar dönmeye, futbolculara dudak uçuklatıcı rakamlar ödenince yöneticiler kıymete binen futbolcuları sağlıklı ve zinde tutabilmek için kafa yormaya başladılar. Sadece kafa mı yoruyorlar? Hayır!.. Bu konunun araştırmalarına torba dolusu para da döküyorlar. Alın size bir araştırma... Araştırmanın konusu: `Futbolcu maçtan sonra en çabuk hangi yöntemle yorgunluktan kurtanlabilir?`
Araştırma sonucuna göre:
• Maç bittiğinde duşunu alıp, arabasına binerek gezmeye giden futbolcu biraz da uykusuz kalırsa... Aradan üç gün geçtikten sonra bile maç yorgunluğunu üzerinden tam atamıyor.
• Futbolcu maç sonrası özel bir şekilde yenilenme masajı alır, yorgunluğu giderme antrenmanına tabi tutulursa yorgunluğunu üzerinden atma süresi 10-14 saat daha kısa oluyor.
• Futbolcu maç veya ağır antrenman sonrası 20 dakika hafif koşu ve kasları uzatma hareketleri `Streching` hareketleri yaparsa, hele hele bunların arkasına bir büyük bardak elma suyu içerse ve evinde köpek de besliyorsa; yorgunluğunu üzerinden atması 36 saat kisahyor. Yani üç gün yerine 1.5 gün sonra futbolcu taş gibi oluyor.
• Uzmanlara göre; Köpeklerin `Koşulsuz sevgi gösterileri futbolcudaki stres hormonu `Cortisol` seviyesini rekor sürede düşürüyor`
Zorlu geçen bir maçtan sonra futbolcu masajını alıp, erken yatağa girecek uykusunu alırsa, o futbolcunun organizmasında fazla oranda erkeklik `Testosteron` ve insan büyütme hormonu `H.G.H.` oluşuyor. Bu fazla hormonla da futbolcunun hücreleri yenileniyor, gücüne güç katılıyor.
Yok eğer futbolcu istirahat ve uyku yerine gece kuşu rolüne soyunup, uykusuz kalırsa, organizmasında bu hormonlar az üretiliyor. Bu durumda o futbolcunun organizmasında hücre yenilenmesi azaldığından, futbolcu hem her türlü sakatlanmaya açık hale geliyor, hem de sakatlıkları çabuk geçmiyor. Ayrıca, erkeklik hormonu azaldığından dolayı seks konusunda yüzünün kara çıkma ihtimali yüksek oluyor.
Kimbilir, belki de o sebeple gece kuşu olarak ünlenmiş futbolcular gecenin bir saatinde yakalandıklarında sürekli olarak, `Vallahi billahi kız arkadaşımla sadece çay içtik` diyorlar.
Hazırlayan: Cahit GÖVEREN