Özel Haber: Yusuf Sonkurt
Galatasaray’ın Şampiyonluğu ile sona eren sezonda kulüplerin pek çoğu sürekli olarak Futbol Federasyonu’ndan, Merkez Hakem, Disiplin, Tahkim Kurulları’ndan, VAR’dan, Hakemler’den, hatta rekabet havası içinde birbirlerinden yakınıp durdular. Birilerine göre; daha çok konuşup, ses getiren kazandı. Sakin durup, saygınlık gösteren kaybetti.
Haftalarca M.Başakşehir’i ‘Şampiyon yapacaklar’ diyen istismarcı zihniyet, hakemlerin lehlerine yaptığı hatalar sonrası ‘Onlar da insan’ yakıştırmasını yaptı. Aleyhlerine olan gelişmelerin ardından ‘feryatı figan’ ederek, hakemler ile MHK’yı topa tuttu.. Hele ligin final haftasında, konuk takımın kulübesinde çıkan arbede de yumruklar konuştu. Teknik Direktör, meslektaşına “Çete” tabirini kullanırken, reaksiyon bile görmedi.
Ligi üçüncü sırada tamamlayan Siyah-Beyazlı takımın derbi maçında hakemden gördüğü zulüm, affedilir gibi değildi. Ankaralı yönetmen bu zorbalığının faturasını hakemliği bırakarak, ödedi. Yusuf Namoğlu ve arkadaşları haklı olarak gönderildi. Yeni Merkez Hakem Kurulu işin kolayını buldu. Her hafta, en zor ve kritik maça Cüneyt Çakır’ı görevlendirerek, güya kendisini kurtardı. Hakemlik ise birilerinin tekeline girdi.
Sezon boyunca oynanan maçlarda hemen hemen aynı hakemler düdük çaldı. Aldıkları fahiş ücretler dudak uçuklattı. Hakemlik meslek olmamasına rağmen, Türkiye’de en geçerli iş kolunun hakemlik olduğu ağırlık kazandı. Teknoloji’nin girdiği Türk Futbol’unda, Video Yardımcı Hakem Sistemine bir türlü entegre olamayan hakemler, cumartesi günü VAR odasına girerken, pazar günü yeşil sahalarda görev yaparak, kuvvetler prensibine aykırı hareket ettirildi.
VAR’da görev yapan kıdemli hakemler, sahada düdük çalan kıdemsiz hakemlere, kimi zaman doğru, bazen de yanlış yönlendirmeler yaptı. Bunun tersi olarak, sahada kıdemli olan hakem, VAR’daki kıdemsiz hakemi hiçe sayarak “Sen kim oluyorsun. Ben bilirim. Benim kararım doğru” dedi. Bu ise Türk futbolunda kanayan bir yara oluşturdu. Oysa ki, ayrı bir ihtisas gerektiren VAR hakemliği tamamen ayrı kadrolu olmalıydı.
Kabul etmeliyiz ki, Beşiktaş’ı inanılmaz şekilde borçlandırıp, bu güzide kulübü batma noktasına getiren Yıldırım Demirören, siyasi tercihle TFF başkanı oldu. Güdümlü Demirören, Fatih Terim empozesiyle aldığı 14 yabancılı Türk Futbolunu kaosa sürükleyip, gitti. Şimdi ise 1 Haziran’dan itibaren Nihat Özdemir dönemi başlayacak. Sözün özü; Türk Futbolu’nun kurtuluş reçetesini yazacak yeni TFF yönetimi ince eleyip, sık dokuyarak, çifte standartlarına son vermek zorundadır. Çünkü, Türk Futbolu’nda Sistemsizliğin adı Sistem oldu.