"Böyle giderse, topraktan elimizi çekmek zorundayız"

4774

 

Özel Haber: Seçkin Sağlam - Eren Aşnaz

 “Domates” denilince akla Çanakkale, “Çanakkale Domatesi” denildiğinde ise bir Kösedere bir de Kumkale gelir… Kaynağı Kazdağları’nda bulunan akarsuların beslediği bereketli topraklara sahip Çanakkale, lezzeti ile markalaşmış ürünlere sahip. “Batak Ovası” olarak da adlandırılan, Kumkale Ovası’nda üreticiler, yıllar önce kurutularak tarıma kazandırılan bataklıktaki tarımsal zenginliği üretime ve gelir kaynağına çevirirken, bölgenin yapısı ve iklim özelliklerinin de etkisiyle lezzetlenen ürünlerini markalaştırmayı başarmış. İstanbul pazarlarında “Çanakkale Domatesi” etiketiyle normal domateslere göre çok daha pahalıya da olsa tercih edilen domatesin kaynağı Çanakkale’de, Troia topraklarında bulunan Kumkale’de üretiliyor. Ancak, yıllardır uygulanan yanlış tarım politikaları ile dışa bağımlı hale getirilen üretici, tabiri yerinde ise kan ağlıyor. Mısır, çeltik, ayçiçeği, pamuk ve karnabahara kadar pek çok ürünün yetiştirildiği Kumkale Ovası’nın lokomotifi diyebileceğimiz domates üretimi ise çok geniş bir alanda, tonlarca yapılıyor… 


Şöhreti büyük Çanakkale Domatesi’nin baş belası Tuta!
10 yılı aşkın bir süredir domates üreticisini perişan eden domates yaprak galeri güvesi olan Tuta Absoluta zararlısına hala bir çözüm bulunamadı. Her yıl değiştirilen ilaçlarla engellenmeye çalışılan, üreticinin “ölmeyen böcek” dediği tuta çiftçinin belini bükmüş durumda. Kumkaleli üreticilerden Gökhan Mavzer, “Tuta başımızın belası!” diyerek üreticinin verdiği mücadelenin de sonuçsuz kaldığını ifade etti. Mavzer, “Tutayı saldılar, kanser gibi uğraşıyoruz. Kelebeğini zaten öldüremiyoruz, hiçbir ilaç öldürmüyor. Hiç bilmediğimiz ilaçları atıyoruz. “Tutayı öldürüyor” diye yeni yeni ilaçlar çıkıyor. Ölmeyen bir havyan mı olur? Onu laboratuarda üretip saldılar bence. Zehrin içine sokup çıkarıyoruz ölmüyor. Kelebeği ölmüyor, yumurta halindeyken öldürmeye çalışıyoruz. Bir kelebek 250 yumurta yapıyor, düşünün! Çok pis bir hayvan. Bizim burası mücadele ediyor, başka yerler mücadele edemiyor. Biz de 4-5 günde bir, yumurta çıkışına göre ilaç atıyoruz ama yine de etkili olamıyoruz. Zehirle de ölmüyor, bağışıklık kazanıyor ilaca, her yıl değişik bir ilaçla mücadele etmeye çalışıyoruz. Herkes burada ziraat mühendisi gibi oldu, etkili maddesi neye ona göre ilaç veriyoruz. Herkes her şeyini biliyor. Bunun tek çaresi kelebeği öldürecek bir ilaç bulunması lazım” dedi. 
 
Girdi fiyatları iki-üç kat artmış, elektrik mazotu geçmiş durumda!
“En büyük sorunumuz girdi fiyatları” diyen üretici, artan maliyeti satılan ürünle karşılayamadıklarını söylüyor. 25 dönüm domates diktiğini ifade eden üreticilerden Mehmet Yücel; “Bende 25 dönüm domates var. 10 dönümünü ancak temizleyebildik, yarısı dışarıya yarısı kasaya! 15 dönüm tarlada duruyor. Fiyatlar 40-50 kuruş! Satıyoruz ama paranın gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. İzmir’den falan pazarcılar gelirse peşin parayla 50 kuruşa satıyoruz. Sorunlar bir değil iki değil. Kasa bile bulamıyoruz. Kasayı bulup tarladaki ürünümüzü toplayamıyoruz. 6-7 gündür 10 dönümlük yeri topluyorum. Aslında iki günde biter. Ama 100 kasa, 150 kasa geliyor. Taksit taksit topluyoruz. Bir gün buluyoruz bir gün bulamıyoruz. Elektrik çok belimizi büktü. Eskiden ‘mazot pahalı’ diyorduk, elektrik mazotu geçti. 10 dönüm domates suladım, 3 bin 500 lira fatura ödedim bir ayda. Eskiden üç aylıktı, şimdi aylık ödüyoruz. İki gün geçti mi hemen kesmeye geliyorlar. Birkaç gün sonra yatıracağım parasını, domates suluyorum, adam dinlemedi, geldi kesti elektriği. Adam utanır ya, kaçakçı mıyız biz? Domatesi sattık ama parası gelmedi. Gelir mi, gelmez mi, ne kadar gelir bilmiyoruz!” ifadelerini kullandı. 
 
“Domatesi toplamayıp tarlada bırakacak arkadaşlarımız var”
Geçen yıl domatesin, bu yıla göre daha çok para kazandırdığını ifade eden domates üreticisi Köksal Can, “Çanakkale Domatesi, burada üretiliyor. Mart ayında İstanbul’da ya da başka büyük kentlerde, ‘Çanakkale Domatesi’ diye satılıyor. Mart ayında burada dikimi bile yok. Ama marka olmuş, öyle dendiğinde insanlar ilgi gösteriyor, alıyor. Geçen yıl domates biraz para etti, para etti dediğim de herkes para kazanamadı tabi, ama yine bu yıla göre daha iyiydi. Ben kendimden örnek vereyim, ben normalde 10-15 dönüm domates dikerdim, bu sene 25 dönüm diktim. Ne oldu? 10 dönüm kadar alanı temizledim gerisi duruyor. Eve para gelmiyor zaten. Gelen borca harca gidiyor. Piyasada bir sürü alacağımız var, para isteyemiyoruz. Şuanda bir liraya da satsak, domatese harcadığımız ilaç parasını karşılayamayız. Bir de başımızda tuta belası var. Erken dikmeyelim dedik, hayvan erken gelmesin diye. Şu anda domatesini toplamayıp da tarlada bırakacak arkadaşlarımız var. Geçen sene tutalı da olsa satılıyordu. Elektrik parasını bile zor ödüyoruz” dedi. 

“Hiçbir üründen para kazanamıyoruz”
Üretici Gökhan Mavzer, “50 kuruşa buradan alınıyor, İstanbul’da pazarda satılıyor 4-5 liraya. Pazarcının eline geçtiğinde 5-10 kat fiyat konuluyor üzerine. Burada en önemli sorunumuz girdiler. Geçen 50 liraya kullandığımız gübre 150 lira oldu, mazot 7 lira oldu. Girdilerin hepsi artıyor, mahsul ucuzluyor. Buğday yıllardan beri 800-900-1200’e satıyoruz. Mazot iki lirayken de aynı fiyata satıyoruz, 7 liraya alırken de aynı fiyat! Gübre 30 liraydı oldu 150 lira. Para kazanabileceğimiz ürün kalmadı. Girdiler çoğaldığı için hiçbir şeyden para kazanamıyoruz. Arkadan gelen genç nüfus da yok çiftçilik yapacak” dedi. 
 
 
“Üretici borç ödemek için evini arabasını satacak duruma geldi”
Maliyet fiyatları, ürünün satılmaması, tuta hastalığı gibi olabilecek tüm olumsuzlukların bu sezonda yaşayan üreticinin zor durumda olduğu ifade ediliyor. Borçlarını ödemek için ürettiği ürünün para etmesi gereken, ancak bugün gelinen noktada ürünlerini satmakta dahi zorlanan üreticiyi zor bir kış dönemi bekliyor. Kumkaleli üreticilerinden Mehmet Yücel; “Yapacak bir şey yok. Dayanabildiğimiz kadar dayanacağız. Adam traktörünü satıyor, arabasını satıyor borç ödüyor. Çeltiğe fiyat veren yok, elimizde kaldı, depoda duruyor. Her şeyi deniyoruz, bu sene de pamuk denedik. Gübresi, ilacı, mazotu, elektriği… Her şey parayla ve her yıl katlanarak artan maliyetle çiftçilik yapılıyor. Tarlayı boş bıraksak daha iyi geçiniriz. Kumar yani, nasip diyoruz, şansımıza ne çakırsa. Böyle giderse kimse bu işle uğraşmaz. Ben de düşünmüyorum seneye bu kadar domates dikmeyi” dedi. 
 
“Üreticinin sonu çok kötü” 
Kumkale Ovası üreticilerinden Gürsel Candoğan, sana domates üretiminin düşeceğini söyledi. Candoğan, “Türkiye’nin hiçbir yerinde burada yapılan hizmet yoktur. İlacı sulaması çok büyük emekler veriliyor. Girdiler çok pahalı. Bir dönüm domatesin maliyeti 7-8 bin lirayı buluyor. 6-7 ton domates alsak ne olacak? 50 kuruştan 3-4 bin lira para. 7 bin lira nerede 3 bin lira nerede? Böyle giderse bu sene kim bilir kaç kişi tarlasını satacak, traktörünü satacak borcunu ödemek için. Bir kere tuta olayıyla devletin mücadele etmesi lazım. Biz getirmedik sonuçta bu hayvanı. Ama zararı çiftçiye oluyor. Nerden geldi, nasıl geldi? Ben tohumla geldiğini düşünüyorum. Yerli tohum yasak zaten, önce tohumu veriyorlar, arkasından da ilacını satıyorlar. İki taraftan para kazanıyor, sömürüyor yani. Kumkale Domatesi’nin geleceğini çok kötü. Bu şekilde giderse, bu sene bin dönüm dikildiyse, seneye iki yüz dönüm dikilir, o da durumu iyi olanlar. Ama umut kapısı işte. Para ederse diye bekleniyor. İlaç paraları var, banka kredileri var… Böyle giderse bu sene kesin icralar gelir çiftçiye. Üretici icralık olmamak için arabasını satacak, evini satacak, traktörünü, tarlasını satacak. Sonu çok kötü yani…” ifadelerini kullandı.
 
Paylaş