Genellikle yaşamsal değerlerimizi yok eden uygulamalar içersinde olanların tipik tavrıdır böylesi uygulamalar.
Psikolojik bir temeli olmalıdır, muhakkak.
Çernobil faciasından sonra radyasyon etkisini gizlemek için devletin bakanının radyasyonlu çay içmesinden tut, arıtma sistemlerinin iyi çalıştığını ispat etmek için arıtma suyunu içen patronlara kadar bu psikoloji cinayet yerine geri dönen katilin psikolojisidir.
Şu an Kazdağları’nda çeşitli firmalara verilmiş 300’ e yakın maden arama ruhsatı var.
Arama çalışmaları için yapılan sondajların bir tanesi yaklaşık 40 metrekare alanda yapılmakta ve rantabl bir arama fizibilitesi için 300 e yakın sondaj planlanmaktadır.
Bunun anlamı şudur; 3600 dönüm arazinin tıraşlanması demektir.
3600 dönüm arazinin üzerindeki ağaçlar ve tüm canlıları yok ederek sadece arama yapan bir zihniyetin dikeceği fidan göz boyamaktan başka bir şey değildir.
Kaldı ki bu sadece arama aşamasındaki durumdur.
Üretim aşamasına geçildiğinde şimdiki veriler bazında Kazdağları için hesaplanmış 250 ton altın kapasitesine bağlı olarak 250 milyon ton toprak kazılacak, 43750 ton siyanür kullanılacak 125 milyon ton suyumuz heba olacaktır.
250 milyon ton toprağın kazılması demek Kazdağları’nın yok edilmesi demektir. Kesilecek ağacın hesabını bile yapabilmek söz konusu değil. Sondaj noktalarında yok edilen ağaçlara ilişkin fotoğraflara ve diğer görsellere her zaman ulaşabilirsiniz. Dolayısıyla altıncıların fidan dikmesi kelimenin tam anlamıyla bir aldatmacadır.
Onlar tıpkı cinayet yerine geri dönen seri katiller gibidir. Bir farkları vardır geri döndüklerinde sadece izlemek ile yetinmezler birde cinayetlerini gizlemek gibi bir çaba içersine girerler ,fidan dikmek gibi…
En sonunda bu da oldu.
4+4+4 eğitim sisteminin sonuçları, Alo 147 ihbar hattı ile oluşan baskılar, eğitimin gericileşen yüzü, bilimsel eğitimin yerine dindar nesil yetiştirme çabaları derken öğretmenler iyice bunaldı.
En sonunda yeni bir eylem olarak eşofmanlar ile derslere girme kararı aldılar. Bu durum aklıma bir fıkrayı getirdi:
“Ülkenin Birinde Padişah, vezirini yanına çağırır ve:
Şunlara-şunlara zam yapın. Sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der.
Vezir zamları aksatmadan uygular ve Padişahın huzuruna gelir:
Padişahım zamları yaptım. Halk zamların ağırlığından yakınıyor, birbirlerine şikayette bulunuyor, konuşuyorlar der.
Padişah tekrar şunlara-şunlara zam yapın. Sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der.
Vezir zamları aksatmadan uygular ve Padişahın huzuruna gelir: Yine halk zamların ağırlığından yakınıyor, mızıldanıyor, sızlanıyor der.
Padişah tekrar şunlara-şunlara zam yapın. Sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der.
Vezir zamları yine aksatmadan uygular ve Padişahın huzuruna gelir:
Padişahım zamları yaptım. Halk artık zamlardan yakınmıyor, birbirlerine şikayette bulunmuyor, konuşmuyorlar, sızlanmıyorlar Yalnız, Oynamaya başladılar der.
Padişah tamam vezirim artık zam yapmayın der”
Belki öğretmenlerimizin eşofmanları ile derslere girmesi sonrası birileri yeter artık der mi, bilemiyorum.