Adenovirüsler, çift sarmallı bir DNA genomu içeren bir ikosahedral nükleokapsid içeren orta büyüklükte, zarfsız virüslerdir. Adenovirüsler çok yaygındır ve birçok çeşittir. Virüs türüne bağlı olarak, adenovirüsler aşağıdakilere neden olabilir:
Bu belirtiler 10 güne kadar sürebilir. Adenovirüs enfeksiyonları, nadiren zatürre, mide ve bağırsak problemleri gibi daha ciddi sorunlara ve hatta ölüme neden olabilir. Enfekte olan bazı kişilerin hastaneye yatırılması gerekebilir.
Adenovirüsler de solunum yollarını etkileyen diğer pek çok virüs gibi temel olarak damlacık yoluyla bulaşır. Adenovirüslerin başlıca bulaşma yolları şu şekildedir:
Virüs ile enfekte olmuş birisi ile öpüşmek, sarılmak, tokalaşmak gibi yakın temasta bulunulması virüsün bulaşmasına neden olabilir.
Virüsün başlıca bulaşma yollarından bir tanesi damlacık enfeksiyonu yoluyladır. Hasta olan birisinin öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında havaya saçılan damlacıkların solunması virüs ile enfekte olmaya neden olabilir.
Adenovirüsler yüzeylerde belirli bir süre canlı kalabilir. Bu nedenle virüs bulaşmış yüzeylere temas ettikten sonra ellerle ağza, burna ve gözlere dokunulması virüsün bulaşmasına neden olabilir.
Bazı çalışmalar virüsün yeterli miktarda klor barındırmayan yüzme havuzlarında su yoluyla da bulaşabileceğini göstermektedir.
Adenovirüsler genellikle üst solunum yolunu etkileyerek grip, nezle gibi enfeksiyon hastalıklarının semptomlarına benzeyen boğaz ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, yüksek ateş, öksürük gibi semptomlara neden olabilir. Adenovirüsler virüsle kontamine olmuş yiyeceklerin tüketilmesi yoluyla da bulaşabilir.
Adenovirüslerin neden olduğu enfeksiyonlar sadece solunum yolları ile sınırlı değildir. Bazı adenovirüslerin gözleri, sindirim sistemini ve/veya idrar yollarını etkilediği söylenebilir. Adenovirüsler gözün önünde yer alan ve kornea olarak adlandırılan saydam tabakada görmeyi azaltabilen ve tedavisi oldukça güç lekelenmelere yol açabiliyor.
Adenovirüs enfeksiyonunun belirtileri virüsün bulaştığı organa göre değişiklik gösterebilir. Adenovirüs enfeksiyonunun en sık görülen belirtileri şunlardır:
Adenovirüs enfeksiyonunun teşhisi genellikle hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve laboratuvar testleri ile konulabilir. Adenovirüs enfeksiyonunun kesin tanısı için virüsün izole edilmesi veya antikorların saptanması gereklidir. Bunun için boğaz sürüntüsü, idrar, kan, dışkı veya göz akıntısı gibi örnekler alınabilir.
Adenovirüs enfeksiyonunun teşhisinde kullanılan laboratuvar testleri şunlardır:
Adenovirüs enfeksiyonunun spesifik bir tedavisi yoktur. Adenovirüs enfeksiyonunun tedavisinde destekleyici tedavi önemlidir. Destekleyici tedavi, hastanın semptomlarını hafifletmeye ve komplikasyonları önlemeye yöneliktir. Destekleyici tedavi şunları içerir
- Ateş, ağrı ve iltihaplanmayı azaltmak için ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar reçetesiz olarak eczanelerden temin edilebilir. Ancak aspirin kullanımından kaçınılmalıdır, çünkü aspirin, çocuklarda Reye sendromu adı verilen ciddi bir komplikasyona neden olabilir.
- Boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü olan hastalar için boğaz pastili, gargara veya sprey kullanılabilir. Bunlar boğazı nemlendirerek ve uyuşturarak rahatlama sağlar. Ayrıca sıcak çay, bal, limon gibi ev ilaçları da boğaz ağrısına iyi gelebilir.
- Göz enfeksiyonu olan hastalar için göz damlası veya merhem kullanılabilir. Bu ilaçlar gözdeki kızarıklık, kaşıntı, iltihap ve akıntıyı azaltır. Göz enfeksiyonu bulaşıcı olduğu için, göz temizliğine dikkat edilmeli, ortak havlu, yastık veya makyaj malzemesi kullanılmamalıdır.
- Sindirim sistemi enfeksiyonu olan hastalar için ishal ilacı veya probiyotik kullanılabilir. Bu ilaçlar bağırsak hareketlerini düzenleyerek ve bağırsak florasını koruyarak ishali azaltır. Ayrıca bol sıvı alımı, tuzlu su, pirinç suyu, muz, elma gibi besinler de ishale iyi gelir.
- İdrar yolları enfeksiyonu olan hastalar için antibiyotik kullanılabilir. Bu ilaçlar enfeksiyonu tedavi ederek idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrarda kan gibi belirtileri giderir. Ayrıca bol su içmek, kızılcık suyu, limon suyu gibi asidik içecekler de idrar yolları enfeksiyonuna iyi gelir.
Adenovirüs enfeksiyonu olan hastaların, doktorun tavsiyelerine uyarak ilaçlarını düzenli olarak kullanmaları, dinlenmeleri, beslenmelerine dikkat etmeleri ve enfeksiyonu başkalarına bulaştırmamak için hijyen kurallarına uymaları gerekmektedir. Adenovirüs enfeksiyonu genellikle 10 gün içinde iyileşir. Ancak belirtiler uzun sürer veya şiddetlenirse, mutlaka doktora başvurulmalıdır.
Adenovirüs enfeksiyonundan korunmak için en etkili yöntem, virüsün bulaşma yollarını engellemektir. Bu amaçla şu önlemler alınabilir:
Adenovirüs enfeksiyonuna karşı geliştirilmiş bir aşı bulunmaktadır. Bu aşı, adenovirüsün 4 ve 7 numaralı tiplerine karşı koruma sağlamaktadır. Bu aşı, özellikle askeri birliklerde görülen adenovirüs enfeksiyonlarını önlemek için kullanılmaktadır. Aşı, ağızdan alınan iki doz şeklindedir. Aşı, 18-65 yaş arası sağlıklı yetişkinler için güvenli ve etkili bulunmuştur. Ancak aşı, hamileler, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, kronik hastalığı olanlar veya alerjisi olanlar için uygun değildir. Aşı, Türkiye’de rutin olarak uygulanmamaktadır.
Adenovirüs enfeksiyonunun kuluçka süresi, virüsün bulaştığı organa ve virüsün tipine göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak, adenovirüs enfeksiyonunun kuluçka süresi 2 ila 14 gün arasındadır. Solunum yolu enfeksiyonları için kuluçka süresi ortalama 5-6 gün, göz enfeksiyonları için 8-10 gün, sindirim sistemi enfeksiyonları için 3-10 gün, idrar yolları enfeksiyonları için 4-5 gün olarak kabul edilmektedir.
Adenovirüs enfeksiyonunun neden olduğu ishal, genellikle 5-7 gün içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazı durumlarda ishal daha uzun sürebilir veya tekrarlayabilir. İshalin şiddeti, virüsün tipine, hastanın bağışıklık durumuna ve diğer faktörlere bağlıdır. İshalin sürmesi veya şiddetlenmesi durumunda, dehidratasyon, elektrolit dengesizliği, kanama, bağırsak perforasyonu gibi komplikasyonlar gelişebilir. Bu nedenle, ishalin devam etmesi veya aşağıdaki belirtilerin görülmesi halinde mutlaka doktora başvurulmalıdır: